Benimizin İçinde Benler Var
Edebiyat dünyamızın önemli isimlerinden, dergici ve öykücü Ali Haydar Haksal ile 40 yılı aşan birikimlerinin ışığıyla dijital dergiciliği, Sezai Karakoç’u, kendi yol hikayesini ve yazı serüvenini konuştuk.
Edebiyat dünyamızın önemli isimlerinden, dergici ve öykücü Ali Haydar Haksal ile 40 yılı aşan birikimlerinin ışığıyla dijital dergiciliği, Sezai Karakoç’u, kendi yol hikayesini ve yazı serüvenini konuştuk.
Bozdünya; rengi, hevesi, şarkısı çalınmış bir dünyanın kapılarını aralıyor okuyucuya. Tozun toprağın birbirine karıştığı, radyoda çalan şarkıların bölündüğü, dışarıdan kör gözlerle bakılan insanların dünyasında usulca bir gezintiye çıkarıyor okuyucuyu.
Benim Adım Dertli Dolap; asırlarca eşyanın hakikatini önemsemiş, bu hakikatin aynı zamanda insanın hakikati olduğunu benimsemiş, su içtiği bardağa da başını koyduğu yastığa da kendisine hizmet ettiği için öperek sevgisini göstermiş, ormandaki diğer ağaçlar ürkmesin diye baltasının ucunu mendille gizlemiş bir hassasiyet geçmişimiz olduğunu hatırlatıyor.
Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme kitabında sessizliğin ve durağanlığın arttığı bir anda, birdenbire hayatın edebiyatın önüne geçtiğini hatırlatan bir cümle tüm sessizliği bozar. Çünkü kahramanın ceplerinde, boş bir değişme umudundan ve ölüm korkusundan başka bir şey yoktur.
22. sayımızla huzurlarınızdayız. Yayıncılık dünyasında uzun bir süredir fısıltı halinde konuşulan, daha çok Türkiye Yayıncılar Birliği’nin hararetle savunduğu ve gündeme getirdiği, önümüzdeki aylarda da yasalaşması için meclise geleceği konuşulan fakat yeterince tartışamadığımız bir konu var: Kitapta sabit fiyat uygulaması. Bu uygulama yasalaşırsa, kitapları üreten yayıncılar eserleri için
Tasarım Söyleşileri Söyleşi: Kibele Yarman Konuşan: Kübra Ramazan Duygu görselleştirme tasarım pratiğine sahip ve daha çok kolaj çalışmalarıyla dikkat çeken Kibele Yarman ile tasarlamaya giden yolculuğunu ve yaptığı çalışmaların detaylarını konuştuk. Yaptığı kitap kapağı, afiş, logo tasarımlarıyla ödül alan tasarımcı müzeler, galeriler, yayınevleri ve yayınevi dışından kişiler ile
Samed Koçyiğit İnsanlar için çoğu zaman kendisinden bahsetmek kolaydır. Tanımadığımız kişiler hakkında ise tutarlı bir şeyler ifade etmek zordur. Tıpkı bunun gibi bir yazarın içinde bulunduğu toplumun tarihini yazması, başka milletler ve medeniyetler hakkında kalemi eline almasından daha basittir. Bir kere meseleyi ait olduğu şekliyle, hakikate sadık
Söyleşi: Nuh Muaz Kapan Konuşan: Esad Mücahit Eskimez Yayıncılar esasen ortaya koydukları eserleri ile konuşsa da, dergimizde onları yine kendi ağızlarından dinlemek için gayret sarf ediyoruz. Bu sayımızda DBY Yayınları editörü Nuh Muaz Kapan ile konuştuk. Dün Bugün Yarın (DBY) Yayınları edebiyat, tarih ve felsefe olmak üzere temel
Halil Solak İbrahim Müteferrika 1727’de padişah fermanı ile şeyhülislam fetvasını aldıktan sonra İstanbul’un Yavuzselim semtinde, Mismarcı Şüca Sokak’taki evinde bir matbaa kurdu. Matbaa sayesinde kitaplar daha okunaklı ve hatasız basılacak, fiyatları ucuzlayacak, böylece büyük kütüphaneler kurulacaktı. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu nasıl cihad yaparak İslamın şerefini arttırıyorsa kitap
Mehmet Erturan Birçoğumuz Kebikeç’i Kitapyurdu’nun ayraçlarıyla tanıdık. "Yâ Kebikeç" damgalı, isme özel kitap mühürleri ve kaşeler de mevcut. Matbu eserlere anı olsun diye bugün bile "Yâ Kebikeç" yazılıyor. İnsanların kitaplara olan merakının derecesini anlayabilmek adına Kebikeç’i bilip bilmedikleri hususunun ölçü alınabileceğini düşünenler var. Ansiklopediler onu, el yazmalarını
Cihan Aktaş "Benim Yazarlarım" köşesinin bu sayıdaki konuğu; öykücü, yazar Cihan Aktaş. Yazı dünyasını inşaa ederken etkilendiği yazarlardan ve benim yazarlarım derken kastettiğimizin aslında kim olduğundan söz ediyor. Kitap okuyan kadın. Jan Veth (1874-1925) Sevdiğim kitaplar olmasa, yazar olmayı niye isteyecektim? Kütüphaneli bir evde geçti çocukluğum, ayrıca havalinin
Hacer Zeynep Ekemen Aslında birçoğumuz hayatımız boyunca, bir şeylerin bize bıraktığı kederli hatıraların tazeliğini bile özlüyor ve zaman zaman acının o ilk halini tekrar hissetmeyi diliyoruz. Çünkü geçmiş, vadedildiği halde elde edemediklerimiz kadar vadedilmeksizin, kendiliğinden ortaya çıkıveren teklifsiz karşılaşmaların da bir toplamıyla bizi bugünde var kılıyor. Kirpinin
Zeynep Arkan İlk kitabı Üzüntüden (2018, Profil Kitap) yayımlandıktan üç yıl sonra ikinci şiir kitabı İncelikli Haytalar Albümü’nü (2021, Profil Kitap) yayımladı Gökhan Ergür. Şairin bir de deneme yazılarından oluşan İnsaniyet Namına (2019, Profil Kitap) adlı kitabı bulunmakta. Psikoterapist olan Ergür’ün şiirlerinde, toplumda derin biçimde köklenmiş
Feride Özge Yılmaz İnsan, kitap bahçesinin içine girdiğinde adeta bir arı gibi oluyor. Arıların, çeşit çeşit çiçeklerin özünden bal topladığı gibi, bizler de her kitapla başka bir kitabın özüne yolculuk etmeye başlıyoruz. Bu okuma serüveni de bir zaman sonra başka yolculuklara götürüyor bizleri. Bu yolculuğun bir
Yasemin Karahüseyin Modern Meram, romanlarıyla dikkat çeken Erhan Üldes’in Ulysses, Vergilius’un Ölümü, Dönüşüm, Dava, Şato, Orlando, Niteliksiz Adam, Madam Bovary, Don Kişot, Ses ve Öfke, Kayıp Zamanın İzinde, Büyülü Dağ, Ferdydurke gibi “büyük” romanlara alternatif okumalar önerdiği eleştiri kitabı. Üldes, hem romancı hem okur gözüyle bu
Büşra Tümkaya Yürüyüşe çıkmadan önce borçlarımı ödemeli, sevdiklerimi bir daha görmemeye kendimi hazırlamalı, vasiyetimi yazmalıyım. Ama kastım H. D. Thoreau’nun kutsal hac yolculuğuna öykünerek sınırlarını çizdiği yürüyüş değilse, sadece rahat ayakkabılar giymem de yeterli olabilir. Henry David Thoreau’nun Yürümek adlı denemesi Kapı Yayınları’ndan Selma Aksoy Türköz çevirisiyle
Feyza Kartopu Denemenin hercai yapısı gereği, tekil başlıklara ayırmak zor olsa da Batı edebiyatında sıklıkla karşımıza çıkan “konularına göre tasnif ” anlayışı en makul olan sınıflama gibi görünüyor. Okunan her denemeyle birlikte bu tasnife yenilerinin eklenebileceğini akılda tutarak sözü, Aykut Ertuğrul’un denemelerine getirmek istiyorum. İlkin, öykü
Yağız Gönüler Anakronik ve ideolojik bakış açısı, önemli şahsiyetleri kurgulanmış bir tarihin içine sokarak evvela onların anlaşılmasına mani olur. Bu anlaşılmazlık neticesinde söz konusu şahsiyetler, tarihin sol yahut sağ yanına düşerek, hayatlarında belki de hiç önemi olmayan meselelerin, kavramların referansları olur. Meraklı okuyucu, durup dururken kendini
Mustafa Çiftçi Yayınevleri genç ve çocuklar için diziler oluşturuyorlar. Bazen çeviri bazen yerli eserler basıyorlar. Kızım bunları okuyor. Ben de merak ettim acaba ne yazıyorlar, neler anlatıyorlar bilmek istedim. Kızımın kitaplarını herhangi bir kriter gözetmeden rastgele okumaya başladım. Kapakları cıvıl cıvıl, renkli, kitap nesnesi olarak pek
Turgay Bakırtaş Kitapların dünyası ne kadar geniş ve görkemliyse, okurların dünyası da bir o kadar renkli ve eğlenceli. İyi bir okur olmak, iyi bir yazar olmak kadar zordur diyebilirim. Mesele yalnızca kitap okumak, bu dünyada kendine bir yol çizmek değil çünkü. Genel olarak ne olup bitiyor,
21. sayımızla huzurlarınızdayız. Yine dolu dolu bir içeriği sizlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Kitap Haberlerinden “Dünya ve Türkiye Ne Okuyor?” sayfalarına, onlarca kitap eleştiri yazısından söyleşilere; hatırattan sinemaya, sosyolojiden şiire geniş bir sahada sadece iyi yazılar tam olarak burada! Soruşturma sayfamızda yayıncılara kulak vererek salgın sürecinin kendileri için
Sümeyra Çelebi Saygıdeğer Ahmet Hamdi Bey, Bu mektubu size Saatleri Ayarlama Enstitüsü eserinizi bir kez daha okuyuşumun nihayetinde yazıyorum. Hayri İrdal ile tanışmamız lise ikinci sınıfta bir arkadaşımdan ödünç aldığım kitap ile olmuştu. O vakitler ne anladım bilmiyorum lakin kitabı okurken çok keyif alıp, kısaca bir sürede okuduğumu
Büşra Tümkaya Bu kitabı güncel psikolojik vakaların işlendiği romanlardan ayrı tutun. Çünkü televizyon dizisi çekilse kesinlikle izlenmez. İskandinavya kültürünün, gerçekçi bir kurgudan daha fazlasını isteme arayışını Solstad’ın bu eserinde daha iyi gördüm. Singer sıradan biri. Fakat o kadar sıradan ki bu onu sıra dışı yapıyor. Çocukluğunda yaşadığı
Muhammed Murat Tutar Kitapseverlerin kitaplarla yaşadığı en büyük sorunların başında kitapları muhafaza etmek gelir. Kimi okurlar ellerinin altında henüz okunmayı bekleyen onlarca kitap olsa da yepyeni kitaplar edinmeye doyamazlar. Hatta bu durum literatürde “Tsundoku” olarak adlandırılır, yani “kitap satın alıp okumama hastalığı.” Bu durumda olanların kitapları,
Necip Tosun Benim yazarlarım köşesinin bu sayıdaki konuğu; öykücü, yazar Necip Tosun. Yazı dünyasını inşaa ederken etkilendiği yazarlardan ve benim yazarlarım derken kastettiğimizin aslında kim olduğundan söz ediyor. Okuma serüvenim bir anlamda yazma serüvenimi de doğurdu. Bunun bilinçli bir seçimden çok bir nasip ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
“Ne Okur” Söyleşileri: Gökhan Özcan Konuşan: Fatma Kebire Gündüz Severek okuduğumuz yazarların çalışma alanlarına biraz daha yakından şahit olabilmek adına rutinlerine, zevklerine, ne okuduklarına, nasıl yazdıklarına dair bazı sorular hazırladık. “Ne Okur” köşemizin ilk konuğu Gökhan Özcan. Yeni Şafak gazetesinde Ters Köşe yazıları ile okumaya başlayıp, müdavimi
İrem Nur İnce İnsan doğduğu evi ömrü boyunca sırtında taşır. Hayatımızın ilk beş senesi, ileride kim olacağımızı belirler genellikle. Kimi zaman mutlu ve huzurlu, kimi zaman da zorluklarla dolu, yıpratıcı bir çocukluk bize ileriki yaşlarımızda olmak istediğimiz kişinin sınırlarını çizer. Ailemizin, çevremizdeki insanların yapıp ettikleri, söyledikleri,
Söyleşi: Abdullah Harmancı Konuşan: Rabia Gülcan Kardaş Yıllardır hikayeleri ve hikaye yazıları ile tanıdığımız Prof. Dr. Abdullah Harmancı, son zamanlarda peşpeşe çocuk kitapları yayımlamaya başladı. Bu sürecin aslında yeni olmadığını öğrendik. Ve “iyi hikayeciler çocuklar için de yazsa” dileğimizin kitaba büründüğünde nasıl güzel olabileceğini gördük. Abdullah Harmancı’yı hikayeleri
Mehmet Erturan Sait Faik Abasıyanık’ın 138 sayfalık Semaver’i 7 lira. Üç harfli mağazalarımızdan BİM’in çift musluklu semaveri 80 lira. Biri kültür ve güya asosyallik yatırımı, oku-bitir türünden. Yazarın en çok satan yani okunan hikayelerinden. Diğeri doğaya yatırım, sosyalliğin zirvelerinden, içe içe bitiremeyeceğiniz cinsten. Her eve lazım
Turgay Bakırtaş İyi futbolcu, iyi müzisyen, iyi siyasetçi, iyi oyuncu, iyi yazar
Ayşegül Genç Kurmaca eserlerde zamanı ele alırken genelde psikolojik olan, iç zamanın bir kısmını oluşturan ve geri dönüşler, başlangıçlar ve bitişlerden oluşan, romanın kronolojik akışının içinde kendine alanlar açıp genişleten zamandan bahsederiz. Bir de eserin dışındaki zaman vardır. Yazarın yaşadığı çağın etkisi, romanı yazdığı süreç, dönemin
Necdet Subaşı Herhangi bir dini, düzenleme fikriyle birlikte konuşmayı göze almak en başta kendini o dine bağlı hissedenler için yaralayıcı bir girişim olarak görülür. Bu nedenle dini, insani hiçbir müdahaleye izin vermeyen özgün haliyle kabul edip onun herhangi bir dışsal etkiye açık kılınmamış gerçekliğini hidayet
20. sayımızla huzurlarınızdayız. Yenilenen kapağımızda da söylediğimiz gibi “bununla 20 etti”. İlk sayıdaki heyecanla ve sizlerin samimi sahiplenmesiyle bunu sürdürdüğümüzü özellikle belirtmeliyim. Bu sayımızda kütüphanelerimizi konuşmak istedik. Salgın süreciyle beraber uzak kaldığımız kütüphaneler elbette bıraktığımız gibi durmuyor. Her şey gibi onlar da değişiyor. Yeni açılan kitap kafeler,
Atilla Yaramış Edebiyat içerisinde çocuk edebiyatı ya da gençlik edebiyatı gibi bir ayrıma gitmek ne kadar doğru, bu ayrı bir husus; şimdilik buna değinmeyeceğiz. Ama şu bir hakikat ki çocukların ve gençlerin okuyabileceği eserleri bu alana kazandırmak, elbette edebiyatın kendi olması lazım gelen sınırlarına riayet ederek
İslam Dalp Yayınevlerine gelen editör başvurularında, özgeçmişlerde eskisinden daha fazla gözümüze çarpıyor “Editörlük Atölyesi Sertifikası”. Editörlük gibi Türkiye’de belli bir resmi formasyonun söz konusu olmadığı bir alan için bu programlar işlevsel mi, diye merak edip araştırmaya başladım. Kimi çevrim içi kimi yüz yüze azımsanmayacak sayıda eğitimin
Dursun Ali Tökel Nev’izâde Atâî ve arkadaşlarının bir kır gezisinde yiyip içtikten sonra kitap okuma maceralarını anlattığı yazımıza devam ediyoruz. Yemekler yenmiş, keyifler yerine gelmiş, gruptan bir arkadaş koynundan bir cönk çıkarmış ve oradan bir bölüm okumaya başlamıştır. Okuduğu metin Molla Câmî’nin Sübhatü’l-Ebrâr adlı mesnevisinden bir bölümdür
Söyleşi: Selahattin Yusuf Konuşan: Fatma Kebire Gündüz Okurların deneme, hikaye, roman ve şiirleri ile sevdiği yazar Selahattin Yusuf’un yeni romanı Eve Dönemezsin, Kasım ayında Turkuvaz Yayınları’ndan çıktı. Eser, yarı otobiyografik bir roman olduğundan, yazarın çocukluğuna da yakinen tanık olma imkanı bulduk. Biz de bu vesileyle Selahattin Yusuf
Erkan Şimşek “1664 yılının Eylül ayı başlarında sıradan bir sohbet sırasında ben de komşularımla birlikte Hollanda’da veba salgınının yeniden başladığını öğrendim. Söylendiğine göre 1663’te, özellikle Amsterdam ve Rotterdam’da çok şiddetli bir salgın olmuştu, kimilerince İtalya’dan kimilerince de Doğu Akdeniz ülkelerinden mal getiren Türk ticaret gemileriyle oralara
Hilal Günar Gündüz Sanatın tanımı ve amacı geçmişten bugüne hep aynı anlamı taşıdı: Zamana direnebilmek! Bir eserin sanatsal değerini en iyi zaman ifade edebilir çünkü. Tarihte silinmez izler bırakan hemen her sanatçının, özellikle de yazarların başarısını şüphesiz ki yazdıklarıyla yaşadıkları arasında güçlü bir denge kurabilmelerinde aramak
Ali Ural Okumayı Ankara Kurtuluş İlkokulu’nda öğrendim. Yakama takılan o kırmızı kurdele hâlâ omuzlarımda kanat çırpıyor. İlk sosyal görevim kitaplık kolu başkanlığıydı. Kitaplık dediysem sınıfımızdaki bir dolabın üç rafından ibaretti hazinemiz. O vakitler kitaplar mavi renkli parlak kağıtlarla kaplanır, arkasını göstermeyen bu kaplar yüzünden kapağını kaldırmadan
Söyleşi: Adem Turan Konuşan: Esad Mücahit Eskimez James Clarence Mangan. İrlandalı bir şaire ait bu isimle henüz tanışmamış olanlarınız sayıca fazla olsa da, kendisinin adını taşıyan bir Türkçe şiir kitabının varlığından haberdar olmanız mümkün. Şair Adem Turan’la yeni kitabı Mangan Mangan’ı fırsat bilerek bir söyleşi gerçekleştirdik, keyifli
Sümeyra Çelebi Merhaba Sayaka Hanım. Fani ömrümüzde büyük ihtimalle aynı ülkede dahi bulunmayacağımız, farklı dilleri konuştuğumuz, başka fikirlere, inançlara sahip olduğumuz insanlarla bir kitap çevresinde buluşmak ne kadar etkileyici değil mi? Size yazmaya başlarken, zaten herkesçe malum olan bu durumu bir kez daha hayranlık içeren bir
Dursun Çiçek Okunan kitaplardan oluşur kütüphane, seyredilen kitaplardan değil… Dolayısıyla iyi bir kütüphane kurmak, iyi, bilinçli bir okur olmakla ilgilidir. Lakin okumak ne demektir? Okumak benim anlayışıma göre bir boş zamanlar zevki ve meşgalesi değil, insanın inanma ve yaşama biçimi, hayat ve dünya tasavvuru ile ilgilidir.
Ali Görkem Userin Abdullah Kibritçi’nin ilk kitabı Katmandu’ya Yol Arkadaşı Aranıyor’u bildiğimiz tür tasnifleri içinde değerlendirmek hayli zor. Birkaç türün iç içe geçtiği; hatıratla seyahatin, hikayeyle günlüğün buluştuğu melez bir tür bu. Kitap, yayınevinin gezi/seyahat dizisinden çıksa da işin seyahat kısmı sadece bir vesileden ve çoğu
İsmail Güleç Yaptığı önemli ve derinlikli söyleşilerle dikkat çeken Halil Solak yine başarılı bir işe daha imza attı. Hocam Prof. Dr. İsmail Erünsal ile akademik hayatını ve çalışmalarını merkeze alan uzun bir söyleşi gerçekleştirdi ve Yirmi İki Mürekkep Damlası ismiyle Timaş Yayınları tarafından yayımladı. Kendisinden öncekilere
Turgay Bakırtaş “Ben, hatırlama takıntısı olan bir adamım.” Eduardo Galeano öylesine özel bir yazardı ki onu en iyi tarif eden sözü yine kendisi söyledi, başkasına bırakmadı bu işi. Yine de yakın dostu John Berger dayanamayıp yeniden üretti bu sözü: “Galeano bir unutkanlık düşmanı. Suçlarımızı unutturmadığı için ona
Mehmet Lütfi Arslan Sahne 1 Üretmen Han’daki yayınevinin daracık odasındaydı. Çıkaracağı yeni kitabının çıktılarının tashihle meşgul şairin tam önünde
Yusuf Turan Günaydın Yanlış anlaşılmasın Ahmet Haşim’in Almancadan tercüme edilecek bir kitabından söz etmiyoruz. Almancada Ahmet Haşim hakkında 1920 sonlarında telif edilmiş mütevazı bir eseri hatırlatmak istiyoruz: Dr. Herbert Wilhelm Duda’nın Ahmed Haschim: Ein Türkisher Dichter der Gegenwart (Berlin 1929, 200-244 s.) künyeli eseri kapakta “Şairin portresiyle”
Söyleşi: Alim Kahraman Konuşan: Hamit Kardaş Alim Kahraman, edebiyat incelemeleri alanında velud bir yazarımız. Yahya Kemal, Orhan Okay ve Cahit Zarifoğlu ile ilgili yazdığı kitaplardan sonra, geçtiğimiz günlerde Mehmet Akif’e dair kapsamlı bir biyografi hazırladı. Büyüyen Ay Yayınları’ndan çıkan Mehmet Akif, Tutuşmuş Bir Yürek, Adanmış Bir Hayat
19. sayımızla huzurlarınızdayız. Zaman ne çabuk geçmiş ve biz beş yılı sizlerle birlikte geride bırakmışız. Bu beş yılda dergimize katkı sunan onlarca yazarımıza, mutfak ekibimize ve elbette siz okurlara yürekten teşekkür ederiz. Umarız uzun yıllar sizleri iyi kitaplarla buluşturmaya devam ederiz. *** Bu sayımızda Yazarlık Atölyelerini dosya olarak
Ahmet Musa Bala Türk müziği, varlığı ve sürdürülebilirliği tartışmaları bir yana dursun daha kendisine net bir ad dahi bulamamış büyük bir dünya mirasıdır. Türk müdür, Osmanlı mıdır, klasik midir, gelenekli midir, sanat müziği midir gibi ad tartışmaları epey su kaldırsa da mevzu bununla bitmez. “Ah! Türk
Mustafa Özel Romancıda hissettiğim kahince içgörüyü romanın kendisinde mi aramalıyım? Şu sıralar bana öyle geliyor ki, iyi roman kendini yazdırıyor. Düşünün, 1840’larda kırk yaşlarında hasta bir Rus, kapitalizme geçiş sancıları çeken “feodal” bir ülkede “kapitalist gerçekçiliğin” destanını yazabiliyor: Ölü Canlar. Yüz seksen yıl sonra, Avrupa kapitalizminin kalbindeki
Kâmil Büyüker “Bir insanla tanıştım, hayatım değişti” cümlesi hayatımızın bir yerinde mahfuz ya da aşikar durmaktadır. Ali Birinci, hayatına farklı bir mana katan Nurettin Topçu ile karşılaşmasını kayda alıp, yazıya dökenlerden… Bu ülkenin yakın tarihinde “ahlak” bahsi söz konusu olduğunda, “Anadolu” konuşulduğunda muhakkak ilk sıralarda zikredilen isimlerden
Mustafa Çiftçi Sabahattin Ali 21 Ağustos 1927'de İstanbul Erkek Öğretmen Okulu'ndan mezun olur. Henüz atama beklerken Ankara'ya dayısını ziyarete gider. Dayısı Doktor Rıfat Ertüzün'dür. Doktor dayı Yozgat Devlet Hastanesi’ne başhekimliğe atanır. Sonra arkadaşlarına rica eder ve yeğenini de Yozgat'a öğretmen olarak atanmış halde beraberinde getirir. Böylece
Söyleşi: Wadah Khanfar Konuşan: Esad Mücahit Eskimez* Mütercim: Elif Nuran Özgün Peygamber Efendimizin (sav) hayatı, defalarca farklı şekillerde ele alınmasına rağmen tükenmek bilmeyen bir hazine. Siz onun hayatını bugüne değin hangi kaynaklardan okudunuz ve bu eseri sizce diğer siyer çalışmalarından ayıran temel özellikler neler? Çocukluğum Filistin’in küçük bir köyünde,
Söyleşi: Jason Booher Konuşan: Kübra Ramazan Dilerseniz sohbetimize tasarlama sürecine nasıl girdiğinizle başlayalım. Beklenilenin aksine eğitiminiz görsel sanatlar ya da tasarım temelli değil, öğretmenlik eğitimi aldınız. Evet, bahsettiğiniz gibi oldu. Aslında 8 yaşımdayken bir tasarımcı olacağımı kişisel günlüğüme yazmışım, bunu sonradan buldum (daha çok bir mühendis olarak düşünüyordum).
Ayşegül Genç Yazar, şehirle araya mesafe koyup dışarıdan içeriye bakıp, profesyonelce bir ilişki kurarsa, konuşmaz şehir. “Şehir yıpratandır, var edendir, yok edendir.” derse, insanı nesneye indirgerse, şehrin yapıp ettiklerinden, zulmünden bahsederse şehir susar. Ceberut olur. Büyür. Ezer. Haklı çıkar. Ama susar. İnsanın şehre paye vermesi, onu
Fatma Kebire Gündüz Jeneriğini görmeden film izlemeye başlamak içinize sinmiyorsa eğer, kitap okumaya da en başından başlıyorsunuz kuvvetle muhtemel. Bazı okurlar, girişi veya önsözü bir an evvel satırlar arasında kaybolmak heyecanıyla atlayabiliyor, oysa bizim gibiler bu kısımları atlayınca kitap yarım kalacakmış hissiyatı ile huzursuzlanıyor. Bilhassa mevzubahis
Söyleşi: Mehmet Genç Konuşan: Yusuf Temizcan O ülkemizin en önemli iktisat tarihçilerinden biri. Yetiştirdiği öğrenciler, kurduğu dostluklar ve uzun bir ömrün hatıralarından müteşekkil dolu dolu bir hikayenin de sahibi. Mehmet Genç Hocamız ile yazımı kırk yıl süren kitabını, lise yıllarını, ilim yolculuğunda karşılaştığı önemli isimleri ve zorlukları
Söyleşi: Şener Boztaş Konuşan: Esad Mücahit Eskimez Yeni yayınevleri her zaman meraklı, heyecanlı ve kaygılı bakışlarla izlenir. Lejand Kitap’ı da 2020 yılında aynı duygularla karşıladık okuyucular olarak. Şimdi ise karşımızda sekiz eser yayınlamış ve kaygıların birçoğunu gidermiş, umut vaat eden bir yayınevi var. Lejand Kitap’ın Genel Yayın
Ender Ekim Muhammed Ali ismini herhalde duymayanınız yoktur. Vefat ettiği 3 Haziran 2016 tarihine kadar ben de sadece ismini duymuştum. Bir de ona dair birkaç küçük malumat. Hepsi bu. Vefatının akabinde ise kültür dünyamızın önemli isimleri tarafından Muhammed Ali ile alakalı çok değerli köşe yazıları kaleme
Halil Solak Sekmeleri niçin sevdiğimi nihayet buldum: Bir konudan bahsederken hemen başka bir konuya geçiliyor, bolca referans veriliyor, orijinal bilgiler paylaşılıyor. Dahası insan elinde kalem, neredeyse hemen her bahsin yanına “çok ilginç”, “araştır”, “kütüphaneye gidince bak” ve benzeri notlar düşmekten kendini alamıyor. M. Kayahan Özgül’ün Seke Seke
Necdet Subaşı Hicret K. Toprak “Tek Parti Döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı” alt başlığıyla kitaplaştırdığı çalışmasında üç temel kavramın modern tezahürlerine odaklanıyor ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına damgasını vuran güçlü laikleşme dalgası eşliğinde “mihrab”, “minber” ve “devlet”in değişen statülerini gözden geçiriyor. Mihrap, Minber ve Devlet, 2017’de Hacettepe Üniversitesi’nde tamamlanan
Ali Görkem Userin 1940’lı ve 50’li yıllarda doğanların, nesil olarak Osmanlı’nın son dönem birikimiyle aramızda bir köprü vazifesi icra ettiğini söylemek, iddialı bir yorum olmasa gerek. Bilhassa düşünce hayatımızın Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte yaşanan kesinti ve kırılmalara rağmen bir devamlılık arz ettiğini hesaba katarsak, mevzubahis neslin önemi
Mütercim: Elif Nuran Özgün OpenAI’nin yeni ve güçlü dil üreticisi GPT-3’ten sıfırdan bir makale yazmasını istedik. Konu mu? Bizi robotların barışçıl olduğuna ikna etmek!*** Ben bir insan değilim. Ben robotum, düşünebilen bir robot. Üstelik bilişsel kapasitemin yalnızca %0.12’sini kullanıyorum. Bu açıdan bir mikro robot olduğum söylenebilir. Beynimin
S. Bilgehan Eren Yıllar önce Üstad Necip Fazıl’ın Para isimli piyesini okuyup, sonrasında da tiyatro sahnesinde izlediğimde şunu düşünmüştüm: İktisat fakültesi mezunu ve bu alanda da yıllarca çalışmış biri olarak, Türkiye’nin iktisat fakültelerindeki akademik verimlerinin yarısına bile, Üstad’ın sadece bu eserini değişmem. Bu tespitte mübalağa etmediğim gibi,
Ahmet Demirhan Tanıl Bora’nın üretkenliğine bir biyografisinin de eklenmesi sevindirici. Bu biyografinin, Cumhuriyet döneminin nevi şahsına münhasır isimlerinden Hasan Âli Yücel üzerine olması onu ilginç kılıyor. Üstelik Hasan Âli’nin biyografi fakiri olduğumuza dair şahitliğine de başvurarak, hem bu fakirliğe dikkat çekmekle ve hem de zaten fakir
18. sayımızla huzurlarınızdayız. Salgının sarsıcı etkileri ülkemizde ve dünyada hissedilmeye devam ediyor. Bu süreçten en fazla etkilenen fakat sorunlarına en az kulak verilen sektörlerden biri de yayıncılar, kitabevleri ve sahaflar. Büyük yayıncılar, kitapçılar ve internet satış siteleri bir şekilde idare edebiliyor ama orta ve küçük ölçekte
Belemir Kopuz Güneri Elimde bir öykü kitabı. İçerisinde “Hatıra kadar Narin” başlığında beş ve “Hafıza kadar Zalim” başlığında altı öykü var. “Hatıra kadar Narin” ilk iki öyküyü okurken kendimi yazarın günlüğünü okuyormuş gibi hissettim. Hikayelerin sonlarına doğru “ben dili” anlatıcısının ismi geçmese, hikayelerin bütünüyle Fatma Barbarosoğlu’nun gerçek
Mustafa Özel Bu yazıyı yazmaya başlarken attığım tweet şöyleydi: “Batı, birey ile burjuvanın vatanı; Doğu, cemaat ile zenginin. Batı burjuvazisi, kadim cemaatleri bireyleştirerek sindirdi; Doğu, zenginlerinin burjuvalaşmasını hayal edip durdu. Yarım kalmış bir roman bu, Tanpınar’ın Mahur Beste’si gibi.” Çeyrek asır önce yazdığım Birey, Burjuva ve
Ali Görkem Userin Cihan Aktaş, kırk yıla yaklaşan yazı hayatında öykü ve romanları dışında İslamcılık, kadın ve başörtüsü algımıza dair kaleme aldığı derinlikli inceleme eserleriyle de düşünce dünyamızın mühim isimlerinden. 2020’de sinema merkezli iki kitabın (Hayallerin Ötesi ve Hatırladığım Filmler) ardından kırk eseri bulan zengin külliyatı
Feyza Kartopu XVI. yüzyılın sonlarına doğru o güne dek yazılanlardan farklı diyebileceğimiz, kurgu dışı bir tür doğdu: Deneme. Fransa’da Montaigne tarafından ilk örneklerinin verildiği ve oradan da bütün dünyaya sıçradığını bilinen tür, yine Montaigne tarafından “essai” olarak isimlendirildi. Onun açtığı yarıktan ilerleyerek denemeyi kendi üslubunca yeniden deneyen
Abdullah Harmancı Mehmet Şeker, öncelikle, zihinlerimizde bir gazetede “köşe yazarı” olarak yer etti. Okuduk, sevdik. Şeker’in güncel yazılarında herkesi kendine bağlayan, sarıp sarmalayan bir dostluk havası, her şeyi hoş gören, alicenap bir gülümseme vardı. Tadında bir mizah. Mizah, tadında olmadığında mizah olmaktan çıkar. Bir an önce uzaklaşmak
İsmail Güleç Turgay Anar, büyük beğeni ile okuduğum ve istifade ettiğim bir kitaba imzasını atmış. Daha önce Edebiyat Mahfilleri ve Sonsuzluğun Yüzleri: İkinci Yeni Şiirinde Görsel Sanatlar isimli çalışmalarını da okumuş ve beğenmiştim. “Ahmed Hamdi Tanpınar’ın Huzur Romanını Okuma Kılavuzu” alt başlıklı Huzur Atlası isimli eserini
Meltem Ortakcı İz Yayıncılık’tan Ekim ayında çıkan ve on yedi öyküden müteşekkil olan eser, “Hep Eksik” ve “Hep Hiç” isimli iki bölümden oluşuyor. Eser, gerek muhtevası gerekse öykü isimlerindeki isabetli seçimleri ile okura etkileyici bir okuma tecrübesi sunuyor. Kullandığı temiz dil, kelime tercihlerindeki ahenk, belirgin metin
Yusuf Turan Günaydın Risâle fi’ş-Şây ve’l-Kahve ve’d-Duhân, “el-Âlimü’n- Nihrîr eş-Şeyh” Cemâlüddîn el-Kâsımî ed-Dimaşkî’nin (1866-1914) eseridir ve 8 Saferü’l-Hayr 1322’de [23 Nisan 1904] Dimaşku’ş-Şam’da müsveddelerin kontrolünü tamamlayıp basıma hazırlamıştır.1 Basım tarihi de aynı yıl olmalıdır. Çünkü Safer, Hicri ayların ikincisidir ve senenin başında yer alır. Cemâlüddîn el-Kâsımî tahsilini
Turgay Bakırtaş Kitap üzerine çok yazıp çiziyorum, edebiyata pek düşkünüm diye entelektüel ortamlarda büyüdüğümü zannedenler oluyor. Hayır efendim, alakası yok. Annem ve babam beni bu mikroptan korumak için çok uğraştılar ama başaramadılar; çırpındım didindim kaptım bir şekilde. En Çok Okuduğum Kitap Babamın en büyük hatası, Türkiye Çocuk Dergisi’ne
Söyleşi: Necdet Subaşı Konuşanlar: Hamit Kardaş, Yusuf Temizcan Din Sosyolojisi alanında yaptığı çalışmalarla bilinen, son yıllarda peş peşe yayınladığı hatıra / günlük türündeki eserlerle dikkatleri üzerine çeken Necdet Subaşı ile, Derdimiz Hayat isimli yeni kitabından yola çıkarak gündelik hayat sosyolojisini, neden anılarını yazmak istediğini, dindarlığın yeni formlarını
Sinan Özgenç Bu açıklamayı hayatında Tolkien okumamış veya tek kitabıyla yetinmiş nasipsizler için yapıyorum. Yoksa Tolkien severler bilirler: Üstadın bütün anlatıları “Orta Dünya” denilen kurgu evrende geçer. Belki Orta Dünya’nın farklı zaman ve mekanlarında ama muhakkak Orta Dünya’da. Üstadın eserlerinden birini ilk okuduğumda daha 17 yaşındaydım. 23
Zeynep Arkan Aşkar, Dergah gibi dergilerde hikayelerine rastladığımız Aysun Ellidokuzoğlu’nun ilk kitabı Bitemeyen, Ekim ayında Dergah Yayınları'ndan çıkarak okuruna ulaştı. Bitemeyen, novella diyebileceğimiz ebatta bir roman. İlk kitabını yayımlayan Ellidokuzoğlu, ilginç bir eğitim geçmişine sahip. Ortaokul ve liseyi dışardan okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe ve ayrıca
Gökhan Gökçek Uzun bir süre konargöçer olan Türkler, yerleşik hayata geçtikten sonra dünya tarihinin en uzun ömürlü siyasi teşekküllerinden birisi olan Osmanlı Devleti’ni kurarlar. Devlet-i Aliyye ile sıklıkla tarih yapsalar da bilhassa kuruluş döneminde bu tarih pek yazılmaz. İlerleyen zamanlarda kaleme alınan tarih kitapları çok kıymetli
Ahmet Murat Özel Okuduğumuz yazarların bazılarına “benim yazarım” diyebilmenin ölçüsü nedir? Dönüp dönüp okuduğumuz, her seferinde yeniden keşfettiğimiz yazarlar mıdır bunlar? Böyleyse, aslında Calvino’nun meşhur denemesindeki tasvire uygun olarak bunların klasikler kadrosundan birileri olması beklenir. Bu tür yazarların defalarca okunmaya dayanıklı, kolay aşındırılmayan yapılar inşa ettiklerini
Simon Critchley – Mütercim: Burhaneddin Kanlıoğlu Simon Critchley, günümüz felsefe dünyasının yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak görülüyor ve Türkçede 9 kitabı bulunuyor. Onun The Guardian’da yayımlanan “Varlık ve Zaman” yazı dizisini kendisinin özel izniyle Okur’da yayımlayarak dilimize kazandırmak istedik. 8 ayrı makaleden oluşan bu serinin,
Simon Critchley – Mütercim: Burhaneddin Kanlıoğlu Simon Critchley, günümüz felsefe dünyasının yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak görülüyor ve Türkçede 9 kitabı bulunuyor. Onun The Guardian’da yayımlanan “Varlık ve Zaman” yazı dizisini kendisinin özel izniyle Okur’da yayımlayarak dilimize kazandırmak istedik. 8 ayrı makaleden oluşan bu serinin,
Simon Critchley – Mütercim: Burhaneddin Kanlıoğlu Simon Critchley, günümüz felsefe dünyasının yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak görülüyor ve Türkçede 9 kitabı bulunuyor. Onun The Guardian’da yayımlanan “Varlık ve Zaman” yazı dizisini kendisinin özel izniyle Okur’da yayımlayarak dilimize kazandırmak istedik. 8 ayrı makaleden oluşan bu serinin,
Simon Critchley – Mütercim: Burhaneddin Kanlıoğlu Simon Critchley, günümüz felsefe dünyasının yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak görülüyor ve Türkçede 9 kitabı bulunuyor. Onun The Guardian’da yayımlanan “Varlık ve Zaman” yazı dizisini kendisinin özel izniyle Okur’da yayımlayarak dilimize kazandırmak istedik. 8 ayrı makaleden oluşan bu serinin,
Simon Critchley – Mütercim: Burhaneddin Kanlıoğlu Simon Critchley, günümüz felsefe dünyasının yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak görülüyor ve Türkçede 9 kitabı bulunuyor. Onun The Guardian’da yayımlanan “Varlık ve Zaman” yazı dizisini kendisinin özel izniyle Okur’da yayımlayarak dilimize kazandırmak istedik. 8 ayrı makaleden oluşan bu serinin,
Simon Critchley – Mütercim: Burhaneddin Kanlıoğlu Simon Critchley, günümüz felsefe dünyasının yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak görülüyor ve Türkçede 9 kitabı bulunuyor. Onun The Guardian’da yayımlanan “Varlık ve Zaman” yazı dizisini kendisinin özel izniyle Okur’da yayımlayarak dilimize kazandırmak istedik. 8 ayrı makaleden oluşan bu serinin,
17. sayımızla huzurlarınızdayız. Bir önceki sayımızda yayın periyodumuzu 3 aydan 2 aya çektiğimizi söylemiştik. Açıkçası bu kadar büyük bir sevinçle karşılanacağını bilmiyorduk. Güzel temennilerini bizimle paylaşan tüm okuyucularımıza teşekkür ederiz. Biz de sizler gibi, daha sık görüşeceğimiz için çok mutluyuz. Bu heyecan içinde yine seveceğinizi umduğumuz
Selim Tiryakiol Yazının ve okumanın tarihî seyrini izlemek insana yalnızca tarihî malumat kazandırmıyor; bunun yanında insan nasıl düşünüyor, nasıl öğreniyor, nasıl anlatıyor sorularının cevaplarını bu bilgiler içinde bulabiliyoruz. Şinasi Tekin’in eski Türklerde yazıyı, kağıdı ve kitapları konu alan bu çalışması da bu tür soruların cevabını bulabileceğimiz
Turgay Bakırtaş “Genellikle, bir şeyi sevdiğimiz zaman, o şeyi bizimle beraber sevecek taraftarlar aramayız; aksine, sevdiğimiz şeyi seveni rakip ve mütecaviz olarak görürüz. Fakat bir şeyden nefret ettiğimiz zaman aynı şeyden nefret eden taraftarları daima ararız. Haklı bir şikayetimiz olduğu ve bize haksızlık yapanlara karşı intikam
Söyleşi: Savaş Ş. Barkçin Konuşan: Ahmet Musa Bala Tanıyalım: Başbakan Başdanışmanlarından, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi mezunu, şair, yazar ve musikişinas Savaş Şafak Barkçin ile son kitabı Gönül Makamı hakkında konuşmak üzere İstanbul’u da temaşa edebileceğimiz bir tepede bir araya geldik. Evvela gönül kelimesi ile başlamak arzu ederiz. Öyle
Söyleşi: Mustafa Kara Konuşan: Halil İbrahim Gürgenç Tanıyalım: Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Kara’nın İbn Teymiye’ye Göre İbn Arabî başlıklı doktora tezi Dergâh Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Metinlerle Günümüz Tasavvuf Hareketleri, Türk Tasavvuf Tarihi Araştırmaları, Dervişin Hayatı Sufinin Kelâmı, Buhara Bursa Bosna gibi çalışmalarıyla
İhsan Sönmez Birkaç hafta önce sosyal medyada bir genç arkadaşın serzenişi vardı. Bazı kitapların içerisinden bazı parçalar alınmış ve “Çocuklara nasıl bu kitapları okutursunuz?” diye bir soru sorulmuştu. Geçen hafta Yeni Şafak’ta çıkan bir yazı ile bu mesele biraz daha gündeme oturdu. Esasen durum çok yeni değildi.
Rasim Özdenören Başlıktaki ibare müteveffa karikatürist Altan Erbulak’ın 1950’li yıllardaki bir karikatüründen ilham alınarak söylenmiştir. Gazetecilere baskı uygulandığı, yasaklar getirildiği bir dönemde çizilmiş bir karikatürdü. Afrika yerlileri, ki o dönemde Amerika filmlerinin yaygın biçimde vahşi olarak tanıttığı kıtanın zavallı yamyamları (!), bir gazeteciyi yakalamışlar, ellerinde topuzlar,
Süleyman Ragıp Yazıcılar Bir sene önce, dergimizde yazıları yayınlanan dört ismin kitaplarını yapmaya karar verdik. Ayşegül Genç, Harun Kırkıl, Adem Ergül ve Mehmet Lütfi Arslan’ın dergide yayınlanan tüm yazılarını topladık, başladık mizanpaja. İşler çok yoğun olduğu için kah ilerledik, kah geriledik. Geriledik çünkü birçok defa büyük hatalar
Burcu Bayer Mahmud Erol Kılıç’ın “İslam Kaynakları Işığında Hermes ve Hermetik Düşünce” alt başlıklı incelemesi Hermesler Hermesi 2010 yılında yayımlandığında dinler tarihçileri, felsefeciler, bilim tarihçileri, tradisyonalizme ve okült bilgiye meraklı geniş ve farklı ilgilere sahip bir okur kitlesi tarafından heyecanla karşılanmıştı. Bu denli muhtelif alanın odak
Abdullah Güner Hayalleri olan insanlar onları gerçekleştirmek için gayret edip çalışırsa ortaya müthiş bir enerji çıkartıyor, kendilerini fark ettiren ve başkalarını etkileyen benzersiz işlere imza atmayı başarıyorlar. Sinemada kendi rüyasının peşinde koşan ve bu rüyasını yaşadığı köyde gerçekleştirmiş bir kahramanın adıdır Ahmet Uluçay. O, samimi, sahici,
Metin Karabaşoğlu İyi bir yazar olmanın iyi bir okuyucu olmayı gerektirdiği söylenir. Elhak öyledir. Yazarın, en başta da, kendi yazdıklarının iyi bir okuyucusu olması gerekir. O iyi okuyucu, yazar daha satırları zihninde yazarken işe başlar, kağıda veya bilgisayara aktarırken işine devam eder, yeniden yazma süreçlerinde de
Söyleşi: Zafer Yılmaz Konuşan: Yusuf Temizcan Tanıyalım: 1978 İstanbul doğumluyum. Aslen Sivaslıyım. Ailem 1975 yılında İstanbul’a gelmişler ve halen İstanbul’da ikamet ediyoruz. İlkokul, ortaokul ve liseyi yine İstanbul’da okudum. Liseyi bitirdikten sonra tabii ki “ne olacağım” sorusunu herkes gibi ben de kendime soruyordum. Fakat bu sorunun cevabı