Büşra Tümkaya
Yürüyüşe çıkmadan önce borçlarımı ödemeli, sevdiklerimi bir daha görmemeye kendimi hazırlamalı, vasiyetimi yazmalıyım. Ama kastım H. D. Thoreau’nun kutsal hac yolculuğuna öykünerek sınırlarını çizdiği yürüyüş değilse, sadece rahat ayakkabılar giymem de yeterli olabilir.
Henry David Thoreau’nun Yürümek adlı denemesi Kapı Yayınları’ndan Selma Aksoy Türköz çevirisiyle okuyucuyla buluştu. Bu eserde Thoreau, yürüyüşü “fiziksel bir aktivite olmaktan ziyade soylu bir sanat, içsel yabanıl bir yolculuk” olarak ifade ediyor. Yolculuğun mental anlamda yararlı olması için dönüşü olmayan sonsuz bir maceraya atılırcasına olması gerektiğini savunuyor. Günde en az dört saat yürüyüş yapan yazar, evlerinde pinekleyen insanları anlamakta zorlandığını hatta bu vaziyetten dolayı intihar etmedikleri için az da olsa onları takdir ettiğini söylüyor.
Kitabı okurken yazarın imalarından ve bu eyleme yüklediği soylu anlamlardan ötürü ben de uzun yürüyüşler yapmak istiyorum. Fakat kitapta anlatılan yumuşak zeminli parkurda egzersiz olarak yapılan yürüyüş değil. Bir deve gibi ağır adımlarla, batılı anlamda filozofça, tasavvufi bağlamda da dervişane bir tavırla yürümek. Yazar bunun için de ormanları, kırları ve dağları işaret ediyor.
İnsan eli değmemiş ya da çok az müdahale edilmiş yerler gördüğümde içimde garip bir heyecan oluyor. Bir keşif mutluluğu mu? Yoksa kainatın en yalın sesini duyabileceğim kaynağa ulaşmanın coşkusu mu? Bilmiyorum. Belki ikisi de. Thoreau’nun da bu duygudan bahsetmesi beni heyecanlandırıyor.
Yazar “En yabanıl olan en hayat dolu olandır. Henüz insana baş eğmemişliğidir onun varlığını yenileyen.” diyor ve muntazam şekilde düzenlenmiş bahçelerdense bir bataklığı tercih edeceğini söylüyor.
Niye Duruyor Dünya, Niye Keşfedildi Amerika?
Thoreau’ya göre iklim ve coğrafya insan üzerinde etkilidir. Bu zaten kabul ettiğimiz bir gerçek. Fakat yazar bu etkinin fiziksel anlamda olduğu gibi entelektüel anlamda da bulunduğunu söylüyor. Amerika iklim ve coğrafyasının güzelliğinden dolayı, yazara göre burada yaşayan insanlar mükemmelliğe ulaşacak, huzur, neşe dinginlik ve engin idrak sahibi olacaklar. Thoreau eğer bu inancı gerçekleşmeyecekse “… niye duruyor dünya, niye keşfedildi Amerika?” diye soruyor.
Kitabın bu kısmında yazarın doğa ve vatan sevgisine, halkı için ideallerine saygı duyuyorum. Hatta içimden “Rushmore Amerika’nın sen yüce bir dağısın.” diye mırıldanıyorum. Fakat Amerika’nın sömürgeci ve kanlı tarihini göz önünde bulundurarak aynı soruyu daha gerçekçi bir sebeple ben de soruyorum: “Niye duruyor dünya, niye keşfedildi Amerika?”
Ağaca Tırmanabiliriz
Türköz’ün itinalı çevirisiyle kütüphanemize misafir olan H. D. Thoreau, 19. yüzyıl entelektüellerinden etkili bir isim. Amerikalı bir haritacı olan Thoreau ayrıca ilk çevreci aktivist, kölelik karşıtı, vergi direnişçisi, yazar ve filozof. Yazarın denemelerindeki eşsiz betimlemeleri beni kolumdan tutup altın gibi parlayan ormanın, berrak nehirlerin, ardıç kuşlarının güzelliğine çekiyor. Ormanları yok edenlere ve çit çekerek ormanı şahsi mülkü edinenlere yazarla beraber diş biliyorum.
Yazar arzı kucaklayıp semaya ulaşmayı unutanlara da ufak bir tavsiye veriyor. “… biraz daha irtifa kazanmalıyız. Ağaca tırmanabiliriz.”
Dipnot: 1 Birleşik Devletlerin dört başkanının heykellerinin olduğu anıt dağdır. Eskiden Altı Dede olarak anılan dağ Kızılderililer için kutsaldı. 1. bs., Beyrut 1425 H./2004 M., 8