OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Ayrı Kulvarlarda Buzun Eriyişi Misali Akan Zaman

Yeni zamanlarda mesainin ortaya çıkışı ve kurumsallaşması, modern askeri teknikler, modern eğitim hep zaman planlamasının sonucunda tecrübe ettiğimiz yeniliklerdir.  Zaman belirteci hayat ritminin ana kaynağı haline gelir.

Zamanı anlamak, tecrübe etmek ve ölçmek. Bunlar, insanın dünyaya gözlerini açtıktan sonra çevresinden ve doğadan öğrendiği temel bilgilerden. Dünya zamanı canlılar için doğumla başlıyor, ölümle bitiyor. Tüm canlılar doğal zamanı ellerine verilmiş bir buz parçası gibi tecrübe ediyorlar. 

Dünya tarihinde zamanla en çok ilgilenenler uhrevi din bağlıları olmalı. İbadetlerin ay ve saatlerini tespit etmek ve ibadetin kabul edileceği formu icra edebilmek için tarih boyunca zaman, din adamları tarafından hesaplanmış. Güneş, kum, su saatlerinden mekanik saatlerin geliştirilmesine müminlerin ayrı bir rolü olmuş.

Hayat Ritminin Ana Kaynağı

Mekanik saatin ortaya çıkışı, zembereğin bulunuşu, hassasiyet sağlayan araçların üretimi ve seri üretim becerisiyle saatler sıradan insanın cebinden evine girmiş ve ortak yaşamın bir nevi parametresi haline gelmiştir. 

Yeni zamanlarda mesainin ortaya çıkışı ve kurumsallaşması, modern askeri teknikler, modern eğitim hep zaman planlamasının sonucunda tecrübe ettiğimiz yeniliklerdir. Artık kişinin günlük planı vardır; doğumun günü, annenin günü, sevgilinin günü tespit edilerek kutlanır. Zaman belirteci hayat ritminin ana kaynağı haline gelir.

Zamanın İçinde Yaşamak

Carlo Rovelli, Zamanın Düzeni adlı kitabında zamanı anlaşılır bir tartışmaya konu edebilmek için bilim ve felsefeyi kullanıyor. Uzmanlık alanındaki birikimini hepimiz için anlaşılır hale getiriyor. Böylece zamanı anlatırken kendimizi bulabileceğimiz bir yolculuğa davet ediyor. 

Kitabın dilimize aktarımını başarılı bir biçimde çevirmen Tolga Esmer yapmış. Çevirmenin mühendis kökenli olması kitabın fizik tartışmalarının çevirisinin lezzetini artırmış.

Durup zamanın akışına bırakırsak kendimizi, hiçbir şey yapmadan ve hiçbir şey düşünmeden, yakından tanıdığımız, içli dışlı olduğumuz zamanı tecrübe ederiz. Balıkların suda yaşadığı gibi zamanın içinde yaşarız. Kozmik bir nehirde varlığımızla baş başa kalırız. Bu zamanı tespit etmeye başladığımızda modern fiziğin zamanına kafa yormuş oluruz. Bu zaman dağda daha hızlı, ovada ise yavaş akar. Bunun tespitini pahalı atomik hassas saatlerle ölçebiliriz. Yerçekimine yaklaştıkça zaman yavaşlamaktadır. Aslında arzın merkezine yaklaşan daha az yaşlanır. 

Zamanı parçalara bölerek algılamaya başladığımızda Einstein’in görelilik kuramındaki “tekil bir zaman yoktur, sayısız zaman vardır” teoremini anlamlandırırız. Fizik, şeylerin zaman içindeki değişimini değil; şeylerin kendi za

manlarında nasıl değiştirdiklerini tarif eder, der Rovelli.

Değişen ve Çoklu Zamanlar

Rovelli bu durumu, gerçek tek bir zaman yoktur, birbirine göre değişen iki zaman vardır, diye açıklar. Zamanı parçalara bölerek algılamaya başladığımızda Einstein’in görelilik kuramındaki “tekil bir zaman yoktur, sayısız zaman vardır” teoremini anlamlandırırız. Fizik, şeylerin zaman içindeki değişimini değil; şeylerin kendi zamanlarında nasıl değiştirdiklerini tarif eder, der Rovelli.

Tıpkı acının yaradan sonra gelmesi gibi geçmiş; vicdan azaplarımız, pişmanlıklarımız, mutluluk anılarımız; gelecek ise belirsizlik, arzu, kaygı ve açık alandır diyen Rovelli, Sadi Şirazi’nin şu dizelerini alıntılar: 

“Bütün âdemoğulları bir bütünün parçasıdır,

Yaradılıştan aynıdır özleri.

Zamanın koşulları o gövdenin bir parçasına acı verirse eğer

Diğer uzuvlar hisseder acıyı.

Başkalarının acısını hissedemiyorsan eğer

Sana insan demeleri uygun düşmez.”

Zamanı tartışmalarında bulanıklaşmayı Ludwig Graz üzerinden anlatan Rovelli, onu kısa boylu, sağlam yapılı, siyah kıvırcık saçları ve Taliban sakalı ile tanımlıyor. Yazarın 19. yüzyılda yaşamış bir bilim adamını tarif ederken tercih ettiği bu tasvir biçimi, beni metni okumaktan kopardı. Ve okumaya ara verdim. Yazarın kültürel kodları ile karşılaşmak beni neden bu kadar rahatsız etti? Zamana bıraktım ve kitaba geri döndüm.

Her Mekan Ayrı Bir Zamanı Yaşatır

Bizim dışımızdaki dünyanın zaman kavramı her daim merakımı celp etmiştir. Aynı zamanı tecrübe ederken aynı şehrin farklı semtlerinde farklı zamanlar yaşanır. Tıpkı yağmurun yağdığı alanın bir noktada bitmesi gibi. Her mekan ayrı bir zamanı yaşatır. Hareket halindeki herkes için zaman yavaş geçer, diyen Rovelli; şimdinin sonunu grafiklerle fizik üzerinden izah ederken çok açıklayıcı bir dille ifade ediyor.

Rovelli, modern zaman ölçü sistemi ile her yerde zamanın hep eşit aktığı düşüncesini, bu yeni zaman tecrübesini bağımsızlığın yitişi olarak işliyor. Ayrıca, 13. yüzyılda mekanik saatlerin ortaya çıkışı ile zamanın meleklerin elinden çıkarak matematikçilerin kontrolüne geçtiğini, zamanın ulaşım ve iletişim sistemlerinin gelişimi ile nasıl dönüştüğünü izah ediyor.

Yazar; Aristo zamanı, Newton zamanı ve Einstein zamanı arasındaki fark ve benzerlikleri uzay ve kütle çekimi üzerinden açıklıyor. Sıkıcı bilimsel formüller zamanı açıklayıcı bir araca dönüşüyor.

Nesne mi Olay mı?

Dünya nesnelerden mi, olaylardan mı meydana gelir? Newton kuramının dağılmasıyla evreni olaylar ve süreçler bütünü olarak okumaya başladık. Rovelli, taş olan bir nesnenin varlığı ile bir olay olan öpücük üzerinden Ptolemios’dan Schrödinger’e fizik ve astronomi üzerinden zaman tartışmasını sürdürüyor.

Gerçek nedir? Şimdilik var olan şeylere gerçek deriz, yorumunu yapan Rovelli’nin dilbilgisinin zamanı tanımlamadaki yetersizliklerini izahı biraz kapalı kalsa da ufuk açıcı. Türkçede zamanı ifadede yetersizlik var mı? Düşüncelere daldım.

Zamanı ve Mekanı Görünür Kılmak

Zamanı görünür kılmak ile mekanı yani dünyayı görünür kılma uğraşının kesişen tarafları var mı? Evreni harita üzerinde görmeye alışmış zihnimiz dağların başlangıç ve bitişlerini, denizlerin veya çöllerinkini tecrübe edebilir. Dünyanın yuvarlaklığı ile döngüsel zaman algısı veya saat kadranının dairesel olması sorularının da tartışılmasını isterdim.

Anı yaşayabilmek, ritim duygusuna sahip olmakla mümkündür. Diğer türlü geçmiş ya da gelecekte yaşarız. Ritmi yakalayabilmek ise hızın iktidar olduğu bu çağda özel bir yetenek ve çaba gerektirir. Rovelli, Augustinus’un zamanı tanımlama biçiminden Husserl’a fiziksel zaman ve hissel zamanı tartışırken bu sorulara cevap arıyor.

“Ölüm Beni Korkutmuyor”

Rovelli’nin ölüm ve yaşam tasviri de ilgi çekici: “Ben ölümsüzmüşüm gibi yaşamak istemezdim. Ölüm beni korkutmuyor. Acı çekmekten korkuyorum. Babamın sakin ve güzel yaşlılığını gördüğümden beri bir hayli azalmış da olsa, yine de yaşlanmaktan korkuyorum. Güçsüzlükten, sevgi eksikliğinden korkuyorum. Ama ölüm beni korkutmuyor. Yaşamı seviyorum ama yaşam aynı zamanda zorluk, sıkıntı ve acı demektir. Ölümü hak edilmiş bir dinlenme olarak görüyorum.” Zaman her canlı için ayrı kulvarlarda buz eriyişi misali akıyor.

Carlo Rovelli kitabında; zamanı fiziksel, toplumsal ve psikolojik çerçevede takip edilecek bir hikaye olarak güzel anlatmış. Okuyanı bol ola.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?