Gökhan Gökçek
Uzun bir süre konargöçer olan Türkler, yerleşik hayata geçtikten sonra dünya tarihinin en uzun ömürlü siyasi teşekküllerinden birisi olan Osmanlı Devleti’ni kurarlar. Devlet-i Aliyye ile sıklıkla tarih yapsalar da bilhassa kuruluş döneminde bu tarih pek yazılmaz. İlerleyen zamanlarda kaleme alınan tarih kitapları çok kıymetli olsa bile, Avrupai tarzda tarih yazımına uzun süre sonra geçilmesi bugünün tahlil şartları açısından bir talihsizlik olarak görülmektedir.
Bizans hududunda 400 çadırlık en küçük Türkmen/Oğuz boyu olan Kayılar tarafından kurulan Osmanlı Beyliği; şartların elvermesiyle beraber kısa sürede bir siyasi güç ve cihan devleti haline gelir. Ancak bu süreci çağdaş olarak kayda düşen tarihçilerin ortaya çıkışı II. Murat dönemine kadar uzanacaktır. Abdülkadir Özcan Hoca, büyük emek harcadığı anlaşılan eserinde Osmanlı tarih yazıcılığını meraklılar için özetlemiş.
Menkıbeler: İlk Tarih Kaynakları
Osmanlı tarihinin kayda düşüldüğü ilk eser olarak Yahşi Fakih’in Menakıbname’si kabul edilir. Bu eser elimizde değildir. Ona dair bilgilere Aşıkpaşazade’nin eseri vasıtasıyla ulaşıyoruz. Menakıbname’de kayıt edilen döneme dair çeşitli menkıbeler, mucizeler anlatılır. Menkıbeler; Osmanlı tarihi açısından pek çok eserde önemli bir yer tutar. Bu menkıbelerde devrin hükümdarları ve müntesip olduğu/muhabbet duyduğu şeyhler/tarikatlar ile beraber muharebe sahasında gösterdiği kahramanlıklar ve olağanüstülükler ele alınır.
Meşruiyet İçin Tarih Yazımı
Bir başka Müslüman Türk devleti olan Timurlular’ın Osmanlı Devleti’ni 1402 Ankara Savaşı’nda mağlup etmesinden sonra Fetret Devri yaşanır. Bu çalkantılı sürecin atlatılmasından sonra Timur soyunun hakimiyetine muhalefet etmek ve Anadolu’da meşruiyet sağlamak ve “Oğuzların en gözde boyu Kayılar” imajını yaratmak için tarih yazımları başlar. Sonrasında Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle beraber yaşanan perspektif değişikliği tarih eserlerine de yansır. Abdülkadir Özcan Hocanın deyimiyle müstakil-genel dünya ve Osmanlı tarih yazımı bu dönemde başlamıştır. Şükrullah’ın Behcetü’t-Tevarihi, Enveri’nin Düsturname’si bu eserlerin başında gelir. Fatih devri ile beraber resmi kayıt olarak benzetme yapabileceğimiz vekayinameler/kronikler de ortaya çıkar. Genellikle müellifler şahit olunan dönem üzerinde dururken, vakanivüslük ileride resmî bir devlet kurumu haline gelecektir.
Devre Göre Tarih Yazıcılığı
Osmanlı Devleti tarih yazıcılığını yüzyıllara ve içerisinde de çeşitli alanlara göre kategorize eden Abdülkadir Hoca, ne kadar büyük bir emek ortaya konduğunu bir kere daha gösterirken aynı zamanda okuyucunun işini kolaylaştırıyor. II. Beyazıt devriyle beraber tarih yazımına daha çok önem verildiği, tarihi ilgilendirecek çeşitli eserlerin mebzul miktarda kaleme alındığı anlaşılıyor. Kıymeti harbiyesi bulunan eserler, çalışmada tek tek irdelenerek içerikleri ve tarih yazıcılığı bakımından değerleri ortaya konuluyor. Yavuz, Kanuni gibi “yükselme dönemi” sultanları zamanında her alanda yaşanan gelişmelerin tarihçiliğe de yansıdığı, ortaya konulan eserlerin sayısı ve taşıdığı ilmi özelliklerle beraber gözler önüne seriliyor. Hilkatten/yaratılıştan başlayan eserlerin zamanla Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla başladığı ve çeşitli çalışmaların kaynak gösterilerek müstakil Osmanlı tarihi eserlerinin ortaya çıktığı görülüyor. Hemen hemen bilinen bütün Osmanlı tarih kaynaklarının süzgeçten geçirildiği çalışmada gazavatnamelerden şehnameciliğe, kanunnamelerden hatıratlara ve devlet yazışmalarına kadar araştırmada kullanılabilecek her kaynağın özet bir şekilde ele alınmış olması kitabın baş ucu olma özelliğini ortaya koyuyor.