Asım Gültekin
Otuz yıldır çokça yazar ve şair ile tanıştım. Çokça derken aklınıza gelenden çok, daha çok ama Cahit Koytak ile tanışmaya cesaret edemedim uzun yıllar. Neydi beni tutan, korkma filan değil, saygı ile alakalı bir his. Ne yapacağını bilememe ile alakalı bir duygu belki, tam çıkamıyorum işin içinden.
Lisede Amasya’da iken o zamanlar tek şiir kitabı olan İlk Atlas’ı bulabildiğimi sanmıyorum. “Padişeh” şiiri ile karsılaştığımı hatırlıyorum, lise 2’de idim. Dostum şair Bünyamin Yıldız 1992’nin Agustos’unda gönderdiği mektubunda, Cahit Koytak’ın siiri Padişeh’i heyecanla bana yazmış. Mektupta dönüp dönüp şiire dikkatimi çekmiş. Dergah Dergisi’nin ilk sayılarında çıkmış olmalı Padişeh. Hatırımda öyle kalmış. 25 yıldır herhangi bir kitaba girmedi bildiğim kadarıyla.
Ne severdim “Ah bu kuş, bu gidişle / Uça uça gök bırakmayacak / Öteki kuşlara” dizelerini. Zarifoğlu için yazdığı dört şiiri az mı okudum. Sonradan Yoksulların ve Şairlerin Kitabı’nın 2. kitabında beşincisini de ekledi o şiirlere. “Asansörde Birden İsa” şiirinin çarpıcılığı, “Nuha Gemi Resimleri” şiirindeki buraya sığarım buraya / biraz sıkışır mısınız” söyleyişindeki mahcubiyet…
Şiirin tam da kalbinden konuşan bir şair Cahit Koytak. Suçıktı Siir Akşamları’nın 28 Şubat sonrasına denk geleninde beni de şair sanıp şiir okumamı istediklerinde “Generaller Niçin Sokağa Çıkamaz” şiirini okumuştum Cahit Koytak’tan. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye Özel Radyo Cumhuriyeti’ne dönüştüğü yıllarda, lisede iken Amasya’nın küçük ilçesi Tasova’da yerel
radyoda 40 hafta kadar süren haftalık Yediveren Kültür Sanat Saati isimli programımda dergilerden, antolojilerden bulduğum kadarıyla şiirler okurdum. “Huş Ağacı Hakkında Bilgi Topluyorum”…
Kırtasiye Dükkanın Önünde
Üniversite 1. sınıfta idim. Cahit Koytak’ın Kadıköy’de bir kırtasiye dükkanı vardı ve onu görmek için o dükkanın önünden geçer dururdum. Bir arkadaşım kırtasiye dükkanı olduğundan bahsetmişti. Belki Bilal Sert, belki Zeki Bulduk. Geçerken hızlıca göz atıp içeride mi diye görmeye çalışırdım. İçeri girip tanışmaya cesaret edemezdim.
Yazının tamamını Okur’un 15. sayısında bulabilirsiniz: bit.ly/3idf6PP