Turgay Bakırtaş
“Ben, hatırlama takıntısı olan bir adamım.”
Eduardo Galeano öylesine özel bir yazardı ki onu en iyi tarif eden sözü yine kendisi söyledi, başkasına bırakmadı bu işi. Yine de yakın dostu John Berger dayanamayıp yeniden üretti bu sözü: “Galeano bir unutkanlık düşmanı. Suçlarımızı unutturmadığı için ona minnettarız.”
Berger’in “suçlarımızı” vurgusu önemli. Çağımızın dur durak bilmeyen hız tutkusu gündelik hayatı, psikolojimizi, alışkanlıklarımızı değiştiriyor, evet; ama en çok darbeyi “hafıza” yiyor. Çünkü düşünmek ve hatırlamak vakit ister. O da giderek elimizden alınıyor; insanın karanlık öyküsüne dair bildiklerimiz çaydaki şeker gibi eriyor.
2015’te aramızdan ayrılan Galeano’nun “Neredeyse Evrensel Bir Tarih” alt başlıklı kitabı Aynalar, yazarın unutkanlığa açtığı savaştaki en büyük cephelerden biri. İnsanlığın kökenine ait efsanelerle başlayan kitap, 600’e yakın kısa denemeyle “neredeyse” evrensel bir tarih anlatısı.
Hiç Kimse Olamamışlar
Adem ile Havva, sınıfların ortaya çıkışı, şarabın tarihi, eski Çin, antik Mısır, Yunan uygarlığı, olimpiyatların başlangıcı, Amazonlar, Mayalar, Aztekler, Büyük İskender, Homeros, İslamiyet’in doğuşu, Mozart, Tesla, Fidel Castro, Che, Maradona, Muhammed Ali, Alan Turing, Stalin, Lenin, Hitler, şehir trafiği, Ganj Nehri diye uzayıp giden, Galeano’nun enfes tasvirleriyle süslü bu deneme silsilesi, tarihin edebiyat imkanlarıyla da sunulabileceğinin nişanesi. Aynı zamanda, yazarın kendi tarifiyle, “gölgede kalmışların ve hiç kimse olamamışların” en uzun hikayesi.
Yazının tamamını Okur’un 19. sayısında bulabilirsiniz: https://w
Galeano’yu tanımlarken kullanılan en yaygın sıfatlardan birinin neden “dünyanın vicdanı” olduğunu Aynalar’ı okuduktan sonra anlıyorsunuz. Uruguaylı yazar, konu ne olursa olsun “önce adalet, önce insan” ilkesinden şaşmıyor. Bu yüzden, zaman içinde birer ezbere dönüşmüş ne varsa hem doğrusunu gösteriyor, hem de tatlı tatlı alay ediyor. “Yunan demokrasisi” ile olduğu gibi:
“Yunanlar birbirini öldürmeye bayılırlardı ama savaşmanın dışında başka sporlarla da ilgilenirlerdi.
Yarışmalar Olimpia kentinde düzenlenirdi ve Yunanlılar olimpiyatlar boyunca savaşları bir süreliğine unuturlardı.
Yunan olimpiyatlarına kadınlar, köleler ve yabancılar hiçbir zaman katılmadılar.
Aynen Yunan demokrasisine katılmadıkları gibi.”
Aynalar, bir deneme değil de tarih kitabı sayılabilir mi? Bence evet, hatta daha da fazlası. Aynalar kesinlikle bir tarih kitabı niyetiyle okunmalı. Savaşlardan, imparatorluklardan, göçlerden bahseden ciltler dolusu ansiklopedi, akademinin küçük odalarında gecesini gündüzüne katan hocaların ciddi yüzleri kimseyi aldatmasın; tarih de bir kurgudur.
Bir akademisyenin tarih yazmasıyla bir edebiyatçının roman yazması arasında çok az fark vardır. Aslına bakarsanız edebiyatçılar tarihçilerden dürüsttür. Bunu elbette ispatlayamam ama Galeano gibi yazarları okuyunca ispata gerek duymuyor insan.