OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Bitmeyen Başlangıçlar: Dindar Varoluşçu Şiirin 150 Yıllık Öyküsü

İsmail Güleç

Sevgili Hüseyin, Sana uzun zaman önce sorduğun sorunun geciken cevabını vermek için bu mektubu yazıyorum. Aslında bu sadece benim kabahatim değil, Yılmaz Daşcıoğlu kitabını daha önce yayınlasaydı hiç şüphesiz sorunun cevabını daha önce verirdim.

Hatırlar mısın, bir cami çıkışı avludaki ağaçların altında her daim taze çay getiren amcanın çaylarını yudumlarken sormuştun sorunu. Bizim mahallenin şiiri üzerine bir kitap okumak istiyorum, ne tavsiye edersin demiştin de ben sana hemen cevap verememiştim. Şimdi cevap veriyorum. Yılmaz Daşcıoğlu’nun Bitmeyen Başlangıçlar, Şiir Üzerine Denemeler isimli kitabını oku.

Bu benim okuduğum üçüncü Daşcıoğlu kitabı. Kendisi akademisyen ve kitapları da doçentlik, profesörlük takdim
tezi olarak hazırlanmış olmasına rağmen isimleri hep şiirsel. Birinin adı Dalgalı Suda Gölge ve Suret, diğeri Kader Hep Erken Zaman Hep Geç. Kitaplarının isimlerine bu kadar dikkat eden ve güzel isim bulan akademisyen sayısı çok fazla değil. İsimlerin şiir gibi olmasında Daşcıoğlu Hoca’nın şair olmasının da tesiri olmalı. Ama kitabına en uygun ismi araması titiz bir akademisyen olmasından dolayı olmalı. Yarın bir gün kitap yazarsan kitabın içi kadar adının da güzel olmasına dikkat et, emi.

İnkar Etmeden Yeni Başlangıçlar

İsimler kulağa hoş gelsin diye konulmuyor kitaplara. Her birinin de bir anlamı var. Daşcıoğlu kitabına bu ismi hiç değişmeyen bir tekrardan söz ettiğini düşünerek şiirleri hakkında değerlendirmeler yapılan şairlerin aynı başlangıcı yeniden ürettikleri için Bitmeyen Başlangıç adını vermiş. Her bir şair bir öncekini inkar etmeden yeni başlangıçlar yapıyor yazara göre. Yazar da şairlerin bu başlangıcını irdeliyor zaten.

Sevgili Hüseyin,

Kitap Türk şiirinin son 150 yılını 11 şair üzerinden bizlere anlatıyor. Recaizade Mahmut Ekrem ile başlıyor, Ebubekir Eroğlu ile bitiyor. Bu ikisinin arasında Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu ve Erdem Bayazıt yer alıyor. Dikkat ettiysen hepsi aynı çizgiyi takip eden şairler. 11 şair arasında en çok Mehmet Akif, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal üzerinde durulmuş. Bunun sebebi ise bu üç büyük şairin şiir tarihinin akışını değiştirecek nitelikte birbirini tamamlaması olsa gerek.

Ahmet Hamdi Tanpınar bu kitapta da arafta kalmış sanki. Bir tarafı eskiye bakarken öbür tarafı da yeniye kapı açan, bir tarafı ile akademisyen öbür tarafı ile sanatçı, hem geleneğe sahip hem yenilikçi olması onu tam olarak bir yere oturtmaya izin vermiyor gibi. Yazar, onun şanssızlığını önünde Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in, yanı başında Necip Fazıl ve Ahmet Muhip Dıranas’ın, sonrasında da Orhan Veli ve arkadaşlarının olmasına bağlıyor. Arada kalmak Ahmet Hamdi’nin kaderi sanki.

Titiz Bir Çalışma

Sevgili Hüseyin,

Daşcıoğlu bu kitabı ile bize bir şey daha öğretiyor. Bu kitap bir seferde oturulup yazılmış bir kitap değil. Hoca’nın akademisyenliğe adım atmasından bu yana geçen 30 yıl içinde farklı tarihlerde yazdığı çalışmalar arasından seçtiği 17 yazıdan oluşsa da yazıların sunumu ve hazırlanmasındaki gayret ve gösterilen titizlik onu sanki müstakil bir kitap haline getirmiş. Kitap hazırlamanın makaleleri peş peşe sıralamak olmadığını gösteren güzel bir örnek bu haliyle. Aynı zamanda imbikten süzüle süzüle oluştuğu için de değerli.

Kitapta, isimlerini herkesin bildiği Sezai Karakoç ve Necip Fazıl gibi dindar nesillerin en çok okudukları şairlerin üzerinde yürüdüğü ortak zemini ve yürüyüşlerindeki farklılıkları görüyoruz. Cahit Zarifoğlu’nun kendi şiiri üzerindeki görüşlerini, poetikasını irdelemeye çalıştığı yazıda Zarifoğlu’nun zannedilenin aksine idealist bir estetiğe sahip olduğunu öğreniyoruz.

Yedi Güzel Adam

Sen “Yedi Güzel Adam” şiirini bilirsin. Filmi falan da yapıldı, herkesler de öğrendi. Daşcıoğlu Hoca, Zarifoğlu’nun Yedi Güzel Adam şiirinde Maraş Lisesi’nde okuyan yedi şairi anlatmadığını, bir güzel adamın yedi güzel hasletini anlattığını söylüyor. Yedi Güzel Adam çok şiirsel bir ifade ve milletin hafızasında da kendine yer buldu. Belki bu algı değişmeyecek ama sen şiirin bu şekilde de okunduğunu bil.

Yeni Türk şiirini Yılmaz Daşcıoğlu’nun anlamak için yaptığı çalışmalar üzerinden takip etmek hiç şüphesiz çok zevkli. Belki bir başka araştırmacı en azından bir kısmı farklı isimleri alırdı kitabına. Bunun sonu yok hiç kuşkusuz. Mevzuyu açıklamak için yeterli olup olmadığına bakmak lazım. Bence buradaki isimler mevzunun anlaşılması için yeterli.

Bu kitapta yeni Türk şiirinin Sezai Karakoç’un deyimiyle “metafizik gerilimli şiir” veya “dindar varoluşçu şiir” kolunu öğrenebilirsin. İyi okur bu kitaptan sonra öteki mahallenin şiirini de okursa Türk şiirine bütünüyle bakma imkanı bulur. Bence sen de öyle yapmalısın.

Onun Kadar İyi Yazan Pek Yok

Sevgili Hüseyin,

Sen aynı zamanda akademisyen olmak istiyorsun. İşte sana model alınacak bir örnek. Karşımızda bir akademisyen yok sadece, bir sanatkar ve bir filozof var. Dolayısıyla kitabı hem hazmetmek hem de tadını almak için yudum yudum içilen bir şerbet gibi okumak lazım.

Modernleşmenin ve bireyleşmenin yolculuğunu da izleyebileceğin bu kitabı satır satır hatta kelime kelime oku. Oku ki hem şiiri öğren hem bir kitabın nasıl yazıldığını. Unutmadan, Daşcıoğlu’nun üslubuna da dikkat et. Metni onun kadar sağlam yazar çok fazla yok maalesef. Senin de böyle güzel kitaplar yazacağına inanıyorum.

Muhabbetle…

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?