OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Büyük Bir İlim Adamının Hikayesi

İsmail Güleç

Yaptığı önemli ve derinlikli söyleşilerle dikkat çeken Halil Solak yine başarılı bir işe daha imza attı. Hocam Prof. Dr. İsmail Erünsal ile akademik hayatını ve çalışmalarını merkeze alan uzun bir söyleşi gerçekleştirdi ve Yirmi İki Mürekkep Damlası ismiyle Timaş Yayınları tarafından yayımladı. Kendisinden öncekilere benzemeyen bu kitabı birkaç bakımdan değerli buluyorum. Sırayla açıklamaya çalışacağım. 

Bu kitapta hayatını ve çalışmalarını okuduğumuz İsmail Erünsal, bize bir akademisyenin nasıl yetiştiğini ve çalıştığını gösteriyor. “İyi bir akademisyen nasıl olmalı?” sorusuna bazen bizzat dile getirerek, bazen de yaptıklarını anlatarak cevap veriyor.

Hayat hikayelerini okuduğum başarılı bilim adamlarının hepsinin ortak bir özelliği var: Okullarda verilen bilgilerle yetinmemek. Erünsal Hocam da, küçüklüğünden itibaren öğrenmeye meraklı ve kendisinin 13 yaşında iken okuduğu kitapları ne yazık ki bugün üniversite öğrencileri okumuyor. İki fakülte mezunu olması, hep zor olana talip olması, öğrenciliğinden beri değerli ve önemli eserler peşinde koşması, dersin hakkını vermediğini ve bu yüzden iyi yetişmediklerini düşündüğünde itiraz ederek hocalarını uyarması onun ilme ve öğrenmeye karşı olan hassasiyetinin derecesini gösteren örnekler.

İyi Bir Akademisyenin Ölçüsü Var mıdır?

Şüphesiz iyi bir akademisyenin pek çok ölçüsü vardır ve bunlara farklı cevaplar verilebilir. Ben bir tanesini söyleyeyim. 

İyi bir akademisyen, kendisinden önce biriktirilen bilgiye yeni bilgiler ilave eder. Bunu şu şekilde de ifade edebiliriz: Yaptıkları olmasa alanında eksiklik hissedilir mi? Eğer bu soruya vereceğiniz cevap evet ise, o kişi iyi bir akademisyendir. Eğer cevap “çok hissedilir” ise bunun karşılığı da “çok iyi akademisyen” olur. 

Bir ölçü daha söyleyeyim. Yazılan konu hakkında bir araştırma yapıldığında görülmemesi eksiklik olan çalışma iyi bir çalışmadır. Bu açıdan baktığımızda sadece Türkiye’de değil, dünyada da hocamın yazdığı konularda çalışacak araştırmacılar, hocamın çalışmalarını görmeden yazılarını yazamazlar. 

Bu soruyu İsmail Erünsal için sorduğumuzda alacağımız cevap çok çok çok hissedilir, olurdu. Bu cevaptan da hocamın çok çok çok iyi akademisyen olduğunu anlıyoruz.

“Olmasaydı, Olmazdı” Diyeceğimiz Çalışmalar

Peki hocamın çalışmaları olmasa hangi konularda eksiklik hissedilirdi? Aklınıza böyle bir soru gelmesinden daha doğal bir şey olamaz. Bu soruya cevap vermek kolay değil. Zor olmasının nedeni verilecek cevabın olmamasından değil, acaba önce hangi konuları söylemeliyim kaygısı. Ben gördüğüm ve anladığım kadarı ile İsmail Erünsal’ın çalışmaları olmasa hangi konularda bilgilerimiz eksik kalırdı, sıralayayım: ➺ Türk kütüphaneler ve kütüphaneciler tarihi konusunda bilgilerimiz çok sınırlı olurdu. Orhan Gazi döneminde kurulan ilk kütüphaneden son dönemlerine kadar Osmanlı Devleti sınırları içindeki kütüphaneler hakkında her türlü bilgiyi, hocamın kitaplarından öğreniyoruz.

Derli toplu, belli bir sistem dahilinde, kütüphaneye dair hiçbir konuyu açıkta bırakmadan bulup araştırmış ve bugün konu ile ilgili araştırma yapanların elinden düşürmedikleri bir kitap yazmıştır. 

➺ Sahaf ve sahaf kültürüne dair şu ana kadar yapılmış en geniş, teferruatlı ve derin çalışmayı hocam yapmıştır. Hocamın yaptığı bu çalışmanın bırakın benzerini bulmayı, o konuda yapılmış ikinci bir çalışma bile bulamayız. 

➺ Türkiye’de, Ortaçağ İslam dünyasında kitap ve kütüphaneye dair en geniş kitap hocama aittir. 

➺ Klasik Türk edebiyatı çalışmalarına getirdiği yenilik, arşiv vesikalarından yararlanmak olmuştur. Özellikle inamat defterleri ve terekeler üzerine yaptığı çalışmalarla ihtilaflı olan birçok konuyu vuzuha kavuşturmuş, kaynak olarak arşiv vesikalarının önemini bize göstermiştir. Nedim’in sanılanın ve düşünülenin aksine, şiirlerinden anlaşıldığı gibi eğlence düşkünü olmadığını, aksine mütedeyyin bir müderris ve kadı naibi olduğunu hocamın çalışmalarından öğrendik. 

➺ Osmanlı toplumunda kadının yerine dair yerleşik birçok ön yargının yanlış olduğunu hocamın terekeler üzerine yaptığı çalışmalardan öğrendik. Mesela cariyeler konusu. Osmanlılarda cariyelerin hizmetli, ev işlerinde yardımcı olarak anlaşıldığını; Batılıların fantezilerinin ürünü bir dünyanın eğlence unsuru olmadıklarını bize hocam anlattı. 

➺ Osmanlı toplumunda kadınların ne işlerle uğraştıklarını, hangi kitapları okuduklarını, kız çocuklarının eğitimi, en çok verilen isimleri hocamın çalışmalarından öğreniyoruz. 

➺ Osmanlı toplumunda yetim ve öksüzlerin hukukunun korunmasında gösterilen hassasiyeti hocamın çalışmalarından öğreniyoruz. 

➺ Hakkında çok şey söylenmesine rağmen layıkı ile bilemediğimiz sıbyan mekteplerinin ne olduğunu veya ne olmadığını, nelerin okutulup nelerin okutulmadığını hep hocamın uzun yıllar süren çalışmalarının neticesinde öğreniyoruz. 

➺ Osmanlı toplumunun inanç ve düşünce dünyasını besleyen kitapların neler olduğunu hocamın çalışmalarından öğreniyoruz.

➺ Özellikle heterodoks olarak nitelenen tasavvufi hareketlerin en önemli iki metnini hocam sayesinde okuyabildik. Menakıb-ı Kutsiyye ve Mir’atü’l-Işk gibi her babayiğidin altından kalkamayacağı metinler, tasavvuf tarihi araştırmalarının seyrini değiştirdi ve müphem birçok konunun vuzuha kavuşturulmasını sağladı. 

➺ Hocam, hukuk tarihçisi olmadığı halde şuhudü’l-hâl denilen ve ne olduğu tam olarak bilinmeyen kavramın ne olduğunu, yine belgelerden yola çıkarak açıkladı.

Bunlar, hocamın ilim dünyasına kazandırdıklarından başlıcaları. Bir de kurulmasına öncülük ettiği iki kurum var ve biri kültür hayatımızı, diğeri ilim dünyamızı çok yakından etkiledi. 

Kültür dünyamızı etkileyen kurum Enderun Kitabevi idi. Küçük bir kitapçı olarak başlayan Enderun, zamanla bir kültür ve irfan merkezine dönüştü ve birçok gencin geleceğini değiştirdi.

İlim dünyamızı değiştiren kurum ise hocamın kuruluşunda bulunduğu İslam Ansiklopedisi ve İSAM Kütüphanesi’dir. Bugün özellikle sosyal bilimlerde yapılan çalışmaların niteliği yükseldiyse bunda İSAM Kütüphanesi’nin payı çok büyüktür.

Yazılanlardan Daha Fazlası

Hocamın bir özelliğini daha söylemezsem bu yazı eksik kalır. Kendisi bir ilim abidesi olduğu kadar bir ahlak ve iman abidesidir. Onun yalan söylediğine ve verdiği sözde durmadığına kimse şahit olmamıştır. Ondaki hamiyet-i diniyye ve vataniye ise ilim adına yapılan kimi düşmanca saldırılara cevap vermek zorunda bırakmıştır. 

Abarttığımı düşünüyorsanız lütfen kitabı okuyunuz. Okuyunca hocamı eksik anlattığımı, yazılanlardan çok daha fazlası olduğunu göreceksiniz. 

Bize de böyle büyük bir ilim adamının öğrencisi olma şerefi düştü. Bu şeref bana yeter.

Bu yazıyı paylaş
Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?