Çağa Yabani Bir Bozkırkurdu
Harry çağlar arasında sıkışmış bir münzevi, hiçbir zaman rahata kavuşamayacak bir karakter. Hayatı ve meziyetleri bir burjuvayı andırsa da ruhu yabanda dolaşıyor, ne tam medeni ne tam yabani. Rahata kavuşmayı, rahatlığın getirdiği bu pervasız mutluluğu da istemiyor zaten.
Rumeysa Betül Tuncay
Hesse’in de hayatından, kişiliğinden otobiyografik izler taşıyan Bozkırkurdu’na klasik bir modernite eleştirisi demek az kalır. Modern insan ile kendi öz doğası arasında sıkışmış insanın ruhsal çatışmasını, Harry Haller’in; namıdiğer bozkırkurdunun “kaçıklık” hallerini yaşıyormuşçasına hissettiren bir anlatı. Aslında modern devir insanları olarak hepimizin yaşadığı psikolojik buhranların ve çözülmelerin anlatısı.
Modern Dünyanın Kaçıklarıyız
Harry çağlar arasında sıkışmış bir münzevi, hiçbir zaman rahata kavuşamayacak bir karakter. Hayatı ve meziyetleri bir burjuvayı andırsa da ruhu yabanda dolaşıyor, ne tam medeni ne tam yabani. Rahata kavuşmayı, rahatlığın getirdiği bu pervasız mutluluğu da istemiyor zaten. Konfor ve savaş onun baş düşmanları. Hayatta hep acı çekmek istiyor ve acının hazzı ile ölmek.
Kulağa biraz fazla depresif ve anormal gelse de Harry hiç de bize uzak değil aslında. Işıltılı reklam panolarına, kitlesel eğlenmelere, kafeteryadaki bunaltıcı müziklere, az şeyle yetinen Amerikalılaşmış insanların durmadan aradığı haz ve neşeye karşı bir duruş sergiliyor. Bu haz ve hızın çağına, moderniteye yabancı, yabani bir “kaçık”.
Hepimizin bazen rahatsız olduğu ve sorguladığı gönülsüz mekaniklikten, samimiyetsiz davranışlardan etiyle kemiğiyle nefret ediyor. Savaşın bir sorumluluk olmasını ve masum insanların ölmesini dert ediyor, geçmişteki sanat eserlerinin veya hikayelerin modern yöntemlerle bir heykel veya tiyatro olarak sergilenmesini dert ediyor. Evet, dert ediyor. Bizim gibi. Bu modern dünyayı olduğu gibi kabullenip rahata ermek yerine dertli bir kaçık olmayı tercih ediyor. Belki kaygılarımız, inançlarımız farklı ama zaman zaman hepimiz birer Harry Haller’iz, modern dünyanın bozkırkurtlarıyız; dertli, rahata erememiş ve kendisini arayan.
Harry’nin Özlemi Kendisine
İçinde bulunduğu ortamın ve burjuvazinin zorunlu bir mahkumu olan Harry, yabani ruhuyla da bir kurt alegorisine denk düşüyor. İnsan ve kurt olarak tek bedende iki ruhu yaşıyor. O iki ruh ki “birbiriyle boğuşan, acıyla dolu, biri diğerini yiyip yutan, bir biçim kazanmaya yönelik gerçekleşememiş bir özlemle dolup taşan.” Harry’nin özlemi kendisine, benliğine.
Tek bedende pek çok ruh taşıyoruz; kimi zaman yabani kimi zaman uysal, bazen mutlu ve yaşam sevinciyle dolu bazen de umutsuz. On yaşındaki benliğimiz ile elli yaşındaki benliğimiz de aynı değil. Daimi bir dönüşümün içindeyiz. Harry gibi biz de hayatımız boyunca bir yolculuğun içindeyiz, benliğimizi arayışın yolculuğu.
Bozkırkurdu hayal ve gerçekliğin birbirine karıştığı bir şölen, hatta Harry’nin zorla gittiği türden bir “maskeli balo”. İnsanların çoklu benlikleri gibi binlerce maskenin bulunduğu; bazen yerildiği bazen yüceltildiği, çağa aykırı bir bozkırkurdunun kendisini aradığı bir balo.