Çevrimdışı Münzeviye Doğru
Melek Tosun
Setretmenin mahiyetini anımsamalı, bir başka deyişle alelade perde önünde yaşanan hayatlar Wifi şifresinin ve mobil verinin ötesine, çevrimdışı münzeviye doğru adım atmalı.
Yirmi kitaplık serinin bir parçası olan Bir Müslüman Sosyal Medya’ya Nasıl Bakmalı? kitabı Beyan Yayınlarının yeni çalışması. Mustafa Derviş Dereli bilhassa genç okurların dilini yakalamaya çalışırken, “Dijital Dünyanın Popüler Mecrası: Sosyal Medya, Sosyal Medyanın Kültürel İçerimleri ve Dijital Ağları Sorgulamak” başlıkları altında kitap ismi ile müsemma olan soruya yanıt arıyor. Bu minvalde öncelikle medyanın dünden bugüne uzanan yolculuğunu titizlikle inceliyor. Sözgelimi ilk iletişim aracı olan matbaa sonrası gazete ve derginin ne zaman hayatımıza dahil olduğunu yahut World Wide Web ile birlikte başlayan “yeni medya” döneminin insanlık üzerinde oluşan etkilerini anlatıyor.

Sosyal Ağların Serancamı
İnternet ve sosyal medya, zaman ve mekan sınırlarını aşarak dünyanın diğer ucundaki insanlarla anlık yazışma ve paylaşımlarda bulunmaya imkan tanımasından dolayı; devlet yöneticilerinden kamu kurumlarına, din adamlarından dini cemaatlere kadar her yaş ve kesimden insana hitap eden bir platform. Her ne kadar gençler arasında Twitter ve Instagram’ın tutulması artmış olsa da Facebook hâlâ medyanın en bilinen yüzü.
Twitter iletişimden ve sokak eylemlerinden, dijital aktivizme kadar postmodern dünyanın en hareketli ve akışkan mecrası. Instagram ise çok kısa bir zaman diliminde milyonlarca kullanıcı kazandı. Fotoğraf ve video gönderilerinin yanı sıra insanların “fenomen” olmak için ilginç paylaşımların peşinde koştukları bir sosyal medya ağı haline geldi.
Popüler kültürün çeşitli medya aygıtlarıyla ulaşılması gereken bir yer ya da varılması gereken bir hedef şeklinde konumlandırılmış olması biz Müslümanlar için başlı başına bir imtihan. Bununla birlikte dijital ortam kesinlikle herkesin herkese istediğini söyleyebileceği bir dünya vaat etmiyor.
Fiziki yani çevrimdışı dünyada karşıdaki kişiyi aldatmanın yahut onunla alay etmenin ne kadar günah değeri varsa aynısı dijital ortamda da geçerlidir. “Kim bir Müslümanın bir ayıbını örterse Allah da onun kıyamette bir ayıbını örter.” (Buhari)
“Özel bir anın geride bıraktığı duyguyu yıllar sonra anımsamak amacıyla fotoğraf çekmek yerine bizzat fotoğraf çektirmek için özel anlar oluşturulmaya başlanmıştır.” İbadetlerin dahi teşhir unsuru haline getirilmesi meseleye karşı duyarsızlığın had safhada olduğunun bir göstergesidir. Bir diğer gösterge ise anne babaların çocuklarının fotoğraf ve videolarını takipçi kazanmak veya gelir elde etmek için malzeme haline getirmeleridir.
İkilemlerimiz
Sosyal medyayı aşırı övenler olduğu gibi aşırı eleştirenler de var. Müslüman birey İslam’ın bir hayat nizamı olarak sunduğu çerçeveyi de dikkate alarak eleştirel bakışını derinleştirmeli. Çevrimdışı dünyada hoş karşılanmayan her türlü eylem ve pratik, dijital ortamlarda da aynı karşılığa sahiptir. Örneğin başkalarını zan altında bırakmak, onların kusur ve ayıplarını ifşa etmek, güzel ve hayırlı bir işi gösteriş malzemesi yapmak gibi sıklıkla karşılaşılan paylaşımları yapmamaya en azından daha fazla ihtimam gösterilmeli.
Sosyal medyanın insanlık tarihinin kısacık denilebilecek bir zaman diliminde hayatımızın merkezinde yer bulduğu gizlenemez bir gerçek. Teşhir ve ifşanın alkışlandığı bu dönemde hakikat ile gerçekliğin eşitlendiğini görüyoruz. Setretmenin mahiyetini anımsamalı, bir başka deyişle alelade perde önünde yaşanan hayatlar wifi şifresinin ve mobil verinin ötesine, çevrimdışı münzeviye doğru adım atmalı.