OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Çocuk Kitapları Her Şeyden Önce Didaktik Olmaktan Uzak Durmalı

Söyleşi: Merve Gülcemal

Konuşan: Rumeysa Betül Tuncay

Cezve Yayınları, Erdem Yayınları, Timaş Çocuk, Multibem Yayınları gibi çeşitli yayınevlerinden yirmiden fazla kitabı yayımlanan Merve Gülcemal’in geçtiğimiz günlerde “Ramazan Ayını Seviyorum” ve “İlk Ramazan Kitabım” kitapları Turkuvaz Çocuk’tan çıktı. Hikayeler aracılığı ile çocuklara dini ve değerler eğitimi vermek üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 

Çocuk Edebiyatı alanına nasıl yöneldiniz? Bu sevda gönlünüze nasıl düştü? 

İlk hayalimi öğreticilik yaptığım yıllarda kurdum. O dönemde çocuklarla birlikte dini değerler çalışmaları yürütüyordum, Kur’an-ı Kerim öğreticiliği yapıyordum. O zaman aslında ne kadar eksiğimiz olduğunu fark ettim. 

Çocuk Edebiyatı demeyelim de dini bilgileri Çocuk Edebiyatı ile verme hayali düştü gönlüme. Hatta o zamanlarda hazırladığım bir iki dosyam da var. Fakat benim Çocuk Edebiyatı alanına girişim, bu hayalimden daha farklı bir biçimde gerçekleşti. Çocuk kitaplarını çok seviyordum. İlk anneliğimle birlikte evimizde yüz civarı kitap varken şu an binin üstünde çocuk kitabımız var. 

Büyük oğlum iki buçuk yaşlarındayken abi olacağı haberini aldık ve bununla ilgili kitap araştırmaya başladım. Çünkü her şeyi kitaplar ve hikayeler yoluyla ona verebiliyordum ve mutlaka benim istediğim mesajları veren hikayeler de olmalıydı. Kardeşlik ve kardeş sevgisi ile ilgili yazılmış iki üç kitap vardı sadece ve hepsi de çeviri eserlerdi. Benim vermek istediğim mesajı da içermiyorlardı. 

Ben demek istiyordum ki “Sen bu dünyada şu an yalnızsın, kardeşin gelince o sana arkadaş olacak ve yetişkinlerle oynayamadığın oyunları onunla oynayabileceksin.” Ayrıca var olan eserler yeni kardeşin biricikliğini es geçiyordu. Ben “Sen de biriciksin, kardeşin de biricik olacak.” mesajını vermek istiyordum. 

İlk kitabım olan Sevimli Canavar Abi Oluyor’u kendi oğlum için yazdım, resimledim. Daha sonra oğlumda “Acaba annemde bana olan sevgi eksilecek mi?” kaygısı olduğunu gözlemledim ve ikinci kitabım olan Canavar Kalbi kitabını kaleme aldım. Ama bu kitaplar basılı halde değildiler. İnstagram’da paylaşınca beni yönlendirdiler ve yollarımız Cezve Çocuk Yayınevi ile kesişti. Bu şekilde Çocuk Edebiyatı’na girmiş oldum ve sağlam bir giriş oldu. Epeyce bir kitap neşretme imkanım oldu, elhamdülillah. 

Elbette ki hikaye ve masal anlatıcısı olarak çocukların ilgisini, beğenisini kazanmasını da hedefliyorum. Aslında ikisi birbirini tamamlayan yapboz parçaları gibi. Dini değerlerin sağlam ve sağlıklı bir şekilde aktarımı yapbozun daha büyük olan parçası olabilir.

Çok güzel bir derdiniz var: Çocuklarda din eğitimi. Kitaplarınız da genellikle bu minvalde şekilleniyor. Kitaplarınızı yazarken daha çok bu derdinizi mi gözetiyorsunuz çocukların ilgisini, okurken eğlenmelerini mi önceliyorsunuz?

Ben edebi bir eser üretmekten ziyade çocuklarımıza dini değerlerimizi, ihtiyaç duydukları diğer problemlerin yanıtlarını sağlam ve sağlıklı bir şekilde ulaştırabilmek gayretindeyim. Daha güzelleri yazılmıştır ve yazılacaktır ama pedagojik filtrelere dikkat ederek benim baktığım perspektiften bakarak yazılmış kitaplara henüz denk gelmedim. Yaptığım çalışmalarla, aldığım eğitimlerle, tecrübe etme imkanımın olmasıyla ve çok çocuk kitabı okumuş olmamın da pekiştirmesiyle birlikte –hamdolsun- bu bakış açısına sahip olduğumu düşünüyorum. Şöyle bir hedefim var: Ben bu bakış açısını Çocuk Edebiyatı’na kazandırayım ve benden sonra gelenler de hem bana dua etsinler hem de daha iyisini yapmaya çabalasınlar. 

Elbette ki hikaye ve masal anlatıcısı olarak çocukların ilgisini, beğenisini kazanmasını da hedefliyorum. Aslında ikisi birbirini tamamlayan yapboz parçaları gibi. Dini değerlerin sağlam ve sağlıklı bir şekilde aktarımı yapbozun daha büyük olan parçası olabilir. 

Üç çocuk annesi ve Çocuk Edebiyatı yazarı olarak çocuk kitaplarında nelere dikkat edersiniz? Ne olmalı veya ne olmamalı?

Elbette ki hikaye ve masal anlatıcısı olarak çocukların ilgisini, beğenisini kazanmasını da hedefliyorum. Aslında ikisi birbirini tamamlayan yapboz parçaları gibi. Dini değerlerin sağlam ve sağlıklı bir şekilde aktarımı yapbozun daha büyük olan parçası olabilir.

Çocuk Edebiyatı’nda duyguların kesinlikle olması gerektiğini düşünüyorum. Duygu, heyecanlandırma, bam teline dokundurma olmadığı zaman çocuklar kitabı tekrar okumak istemiyorlar. Ben kitap seçerken hem hikayenin sağlam olmasına hem de çok uzun olmamasına dikkat ediyorum. Yaşına ve kendi hazırbulunuşluğuna uygun olmasına da dikkat ediyorum. Fakat kısa kitap tavsiye ettiğimde şöyle tepkiler alıyorum: “Merve hanım tavsiye ettiniz, aldık ama üç beş cümle var sadece.” Ama böyle bakmamak gerekiyor. Bazı lokantalarda da miktarı az olan yiyecekler çok değerli olabiliyor. Hatta fazlası zarar da verebilir.

Görseller ehemmiyetli. Lezzetli çizimler olması lazım. Çocukları kitaplardan soğutmayacak çizimler olmalı. Biz özellikle dini eğitimle ilgili kitap yazmaya çalışanlar gayri ihtiyari olarak didaktik oluyoruz. Bunu minimalize etmeye çalışıyorum, hikayeyi tatlı bir şekilde aktarmaya çalışıyorum. Tekrar tekrar okuyacağı bir kitap olsun istiyorum. Ama tabii her okurun beğenisi de farklı oluyor. Bazı çocuklar tekrar okumak isterken bazısı istemeyebiliyor. Bu da çok normal bir durum.

“Küçük Merve’nin Büyük Soruları” Serisi’nde çocukların sorduğunda ebeveynlerin ne yapacaklarını, nasıl cevap vereceklerini şaşırdıkları soruları çocuk gözüyle en anlaşılır şekilde ele almışsınız. Bu soruların galiba sizin çocukluğunuzla bir bağlantısı var. 🙂 

Ben de seriyi güzel bir şekilde ele aldığımızı düşünüyorum elhamdülillah. Aslında cevaplar hepimizin bildiği, kitaplarda olan cevaplar. Ama iyi bir hikaye olarak sunmak mühim. Ben o yaş grubunun dilini bildiğim için ve küçükken bu sorulara sahip olduğum için o cevapların nasıl verilmesi gerektiğini, nasıl akılda kalıcı olabileceğini biliyorum. O kitaplar çok özel benim için de. Yıllar sonra ben yaşlandığımda da o kitaplar üzerinden dualar edilecek inşallah. 

Serinin isminin de benimle ilintili olmasının nedeni aslında çocuklara şu mesajı vermek istemem: “Hepimizin küçükken böyle soruları vardı. Tek değilsin. Ben de bu soruları soruyordum, merak ediyordum. Bunları düşünmen kötü değil. Mutlaka bu soruların bir cevabı var. Hadi şimdi birlikte bulalım. ” 

Çocuk kitapları genelde belli yaşlara yönelik oluyor +3, +4 şeklinde. Sizce de yaşa göre mi okumak gerekiyor?

Eğer dini kitaplar değilse kitabın yaşı olduğunu düşünmüyorum. Çok az yazılı kitapları bile biz hala on bir yaşındaki oğlumla keyifle okuyoruz. Daha uzun yazılı ve ileri yaşa hitap ettiği düşünülen kitapları 2.5 yaş oğlumla da keyifle okuyoruz. Ama burada yaşa takılmadan çocuğun hazırbulunuşluğunu, çocuğun hikaye dinleyebilme süresini, anne veya babanın hikayeyi iyi okuyabilmesini gözden geçirmek gerekiyor.

Yaş şu açıdan önemlidir: Dini kitapların bazılarını anlayamayabilir. Ama yayınevleri de bu çıtayı çok aşağı çekiyorlar. Dört yaş çocuğuna çok rahatlıkla okunabilecek kitaplara +5 ibaresi koyabiliyorlar. 

Kendi kitaplarım için de güvenle şunu söyleyebilirim ki çok ufak tefek noktalar dışında hangi yaşa okursanız okuyun; zarar verecek, çocuğun aklına soru işareti olabilecek içerik yoktur.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?