Kâmil Büyüker
“Halil Hâlid Beyi, Balkan bunalımı sürecinde Osmanlıcı, Hindistan’da konsolosken İslamcı, I. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’yı dolaşırken Türkçü, sistem eleştirisi yaptığı zaman Batıcı olarak tanımlamak mümkündür.”
Bugün yaşanan pek çok hadiseyi anlamak ve sağlıklı değerlendirebilmek dünü doğru okumakla mümkün. Dünün önemli fikir ve düşünce adamları, entelektüelleri bize içinden çıkılmaz pek çok meselede rehberlik etmektedir. Bunlardan birisi Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşamış Halil Hâlid Beydir. Yakın dönemde Sultan II. Abdülhamid’in hayatını anlatan bir dizi de belirgin bir karakter olarak resmedilen Halil Hâlid Bey, aslında gösterilmek istenenin çok ötesinde entelektüel bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Akif ve Said Halim Paşa Gibi Bir Fikir Adamı
Halil Hâlid Bey hakkında kapsamlı bir biyografi olan ve düşüncelerinin değerlendirildiği bir eser yakın zamanda raflardaki yerini aldı. Bir süredir İslamcılık araştırmalarında önemli çalışmalara imza atan İLEM Yayınları, bu kez “Fikir ve Hareket İncelemeleri Dizisi” başlığı altında biyografi ve inceleme dizileri başlattı. Bunlardan birisi de Kurtuluş Öztürk tarafından kaleme alınan Halil Hâlid Antiemperyalist Bir Osmanlı Aydını isimli eserdir.
M. Ertuğrul Düzdağ’ın esere destek verdiğini biliyoruz, ayrıca yine Düzdağ’ın “Halil Hâlid Bey, Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşamış Mehmed Akif ve Said Halim Paşa gibi önemli bir fikir adamıdır.” sözleri, eseri yönlendirici ve tamamlayıcı bir amil olmuş. Yazarın, Halil Hâlid Bey’in eğitimci yönüne temas eden “Cambridge’de Bir Türk Eğitimci (Halil Hâlid Bey: 1869-1931)” başlıklı tezinden türettiği çalışma, çok yönlü bir insan olan Halil Hâlid Beyi farklı vecheleri ile bizlere sunan bir eser.
Hem Doğuyu Hem de Batıyı İyi Tanıyan Bir Aydın
Halil Hâlid Bey; akademisyen, gazeteci, parlamenter, diplomat, eğitimci ve daha birçok yönüyle önemli bir entelektüel. Ancak onu yakın tarihimizde önemli kılan, belki kitabın da vurgu yaptığı nokta, kendi döneminde hem Batı’yı hem de Doğu’yu iyi tanıyan az sayıda Osmanlı aydınından birisi olmasıdır. Yazarın ifadesi ile onun şahsında Osmanlı entelektüelinin geniş ufkunu, esnek düşünme biçimini ve pratik düşünme kabiliyetini görebiliyoruz. Yine Öztürk bu yorumunu desteklemek üzere şu tespiti de yapıyor: “Halil Hâlid Beyi, Balkan bunalımı sürecinde Osmanlıcı, Hindistan’da konsolosken İslamcı, I. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’yı dolaşırken Türkçü, sistem eleştirisi yaptığı zaman Batıcı olarak tanımlamak mümkündür.” (s. 14)
Hukuk tahsili yıllarında sarık cübbe ile öğrenciliğe devam eden Halil Hâlid Bey batı usulü bir takım elbise alarak kıyafetini değiştirmiş ve “memleketimdeki çoğu insan gibi ben de çağdaş görünme hırsına yakalandım” demiştir.
İlim ve Tasavvuf İç İçe
Halil Hâlid Beyin aile kökleri Çerkeşilere yani Orta Asya’ya dayanmakta. Halveti-Şabani yolunun “Çerkeşi” kolunun kurucusu Mustafa Efendi, Halil Hâlid Bey’in büyük dedesidir. Dedesi Osman Vehbi Efendi, son devir Osmanlı ulemasındandır. Hem tasavvufi damar hem de medrese havasının yoğun olarak hissedildiği bir evde dünyaya gelen Halil Hâlid Bey, 9 yaşında babasını kaybetmesi ile birlikte ciddi bir okuma sürecinden geçemese de amcası yine ulemadan Mehmet Tevfik Efendi’nin himayesinde Küçük Ayasofya Medresesi’ne gitmesi ve daha sonra hukuk tahsili süreci onun sistemi, devleti sorgulamaya başladığı zamanlar olarak görülüyor. Hukuk tahsili yıllarında sarık cübbe ile öğrenciliğe devam eden Halil Hâlid Bey batı usulü bir takım elbise alarak kıyafetini değiştirmiş ve “memleketimdeki çoğu insan gibi ben de çağdaş görünme hırsına yakalandım” demiştir. (s.30) Gazetecilik mesleği onun hayatında bir diğer önemli adımlardan birisini oluşturmuş. Ebuzziya Tevfik’le tanışıklığı gazeteciliğe ilgi uyandırır. Yine aynı çevreden Times dergisinde muhabirlik yapanlarla görüşür. İlk röportajlarını da bu dergi için yapar.
İngiltere’ye Kaçış
Daha önceleri sadece bir niyet şeklinde olan Avrupa merakı 1893 yılında peşine hafiyelerin takılması ile hakikate döner. Nihayet bu tarihlerde ilk defa İngiltere’ye gitme teşebbüsünün olduğunu görüyoruz. 1894 yılında 16 günlük yolculuk ile İngiltere’ye ulaşır. Burada da Ebuzziya Bey’in tavsiyesi ile Abdülhak Hamit Tarhan’ı bulur ve onunla dostluk kurar. O dönem II. Abdülhamid aleyhtarı İngiltere’den yayın yapan Hürriyet Gazetesi sahibi Selim Faris’le tanışıklığı ve gazetesinde yazması, payitahtta iyi karşılanmaz. Israrlarla İstanbul’a dönülür ancak bu dönüş kısa sürer. Sultan II. Abdülhamid’in, aleyhine çalışan gazeteye dönük uluslararası alanda yürüttüğü çalışma netice verir ve Hürriyet gazetesi fonksiyonunu yitirir.
Abdülhak Hamid Gözüyle Dostu Halil Hâlid
Yakın dostu Abdülhak Hamit de hayatta iken İslam memleketlerinde kadr ü kıymeti bilinen Halil Hâlid’in kendi memleketinde yeterince takdir edilmediğini ifade ediyor:
“İngilizcede birçok yayını ve çeşitli gazetelerdeki makaleleri ile Türklüğü ve İslamiyet’i aralıksız senelerce müdafaa eden ve Haçlılardan gördüğümüz zulmü delilleriyle ispat ederek tek tek gösteren yegane Türk odur. Evet, Halil Hâlid Bey!… Elinde hilal sancağı yakut ona bu hakkı veren berat ile asrın haçlılarına karşı devamlı mücadele ettiği için önemli eserlerinden bir kısmı Farsça, Arapça ve Urdu lisanlarına çevrilmiş ve İslam ülkelerinin çoğunda değeri takdir edilmiştir.” (s.73)
Bu çalışma Halil Hâlid Bey’i ve düşüncesini tanıma için önemli bir kaynak eser hüviyetindedir. Sonraki okumalar için başlangıç olsun diye kendisinin kaleme aldığı Hilal Haç Çekişmesi (sad. Mehmet Şeker, A. Bülent Baloğlu, TDV yay. 2014, 320 s.) okunabilir.