OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Dedektif Poriot Ölmedi Kalbimizde Yaşıyor

Sinan Özgenç

Sophie Hannah’nın Üç Çeyreğin Gizemi adlı eseri aslında bir hayran kurgusu. Polisiye romanların unutulmaz yazarı Agatha Christie’nin pek çok kitabının baş kahramanı Hercule Poirot’un yeni bir macerası. Bu sefer Agatha Christie’nin değil, Sophie Hannah’nın kaleminden.

Hatırlatmak gerekirse: Hercule Poirot, Agatha Christie tarafından kurgulanmış, Belçikalı dedektif karakterdir. Miss Marple ile birlikte, Christie’nin en ünlü ve uzun süreli karakteridir ki 33 romanda ve 54 kısa öyküde boy göstermiştir. İngiliz yazarın Belçikalı dedektifi, tam bir düzen ve kural düşkünü olmakla birlikte kibirli bir karakterdir. Hemen hemen tanınmış bütün kurgu dedektif karakterler gibi detaycı ve analitik düşünme yeteneği had safhadadır. Şahsi kanaatime göre, analitik düşünme yeteneği hususunda kimse Sir Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes’ünün eline su dökemez. Bizatihi Agatha Christie’nin Poirot hakkındaki düşüncesi ise onun “çekilmez biri” olduğu yönünde

Wikipedia’dan sizin de kolaylıkla bulabileceğiniz bir bilgiye göre; Poirot’la ile ilk tanıştığımız roman 1920 tarihli The Mysterious Affair at Styles / Styles’daki Esrarengiz Cinayet’tir. Christie’nin kaleminden Poirot ile vedalaşmamız ise 1975’teki Curtain / Ve Perde İndi isimli romanla olur. Bilindiği kadarıyla Poirot, tarihte kendisi için ölüm / taziye ilanı verilen ilk kurgusal kahramandır. New York Times’da “Hercule Poirot is Dead; Famed Belgian Detective / Hercule Poirot Öldü; Meşhur Belçikalı Dedektif” denilmiş vaktiyle…

Poirot, tabii ki araştırmacı dedektif karakterinin gereği olarak; isminin, rızası dışında karıştırıldığı bu gizemi çözmek için harekete geçer. İlk sonuçlara göre Barnabas Pandy öldürülmemiş, küvette uyuyakaldığı için kaza eseri boğularak ölmüştür. Mektupları alan kişilerden; torunu olan biri hariç, hiçbiri Pandy’i tanımamaktadır. Suçlananlardan biri ülkenin en ünlü ceza avukatının oğlu olduğu için emniyet müdürlüğü tarafından Poirot’un üzerinde kurulan baskı günbegün artmaktadır.

Poirot’un araştırmasının ilerleyen safhalarında ortaya çıkan ilişkiler ağı kadar şaşırtıcı olansa; Poirot’un Pandy gizemiyle eş zamanlı olarak olarak çözmesi gereken çalıntı kek tarifi vakasının, kesin bir çözüme kavuşturulamamış olmasıdır. Ki bunu Poirot’a yakıştıramadım…

Hannah’nın Poirot anlatımı ile Christie’nin Poirot’unu karşılaştırdığımda; Hannah’nınkinden orijinali ile aynı tadı alamadığımı söylemem gerekiyor. Duygusal bir yaklaşım belki… Bilemiyorum, belki bu; üstadlara karşı gelişen şahsi muhafazakar tutumumdan ileri geliyordur. Sonuçta her okur kendi kıyasını kendi yapacak. Bununla beraber kitabın, orijinal esin kaynağına kıyasla ne kadar iyi olduğu başka bir tartışmanın konusu. Bağımsız bir eser olarak ele alındığında, türün tutkunlarının çok da sıkılmadan okuyabilecekleri bir düzeyde sayılır. Hakkını da yemeyelim.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?