Feride Özge Yılmaz
İnsan, kitap bahçesinin içine girdiğinde adeta bir arı gibi oluyor. Arıların, çeşit çeşit çiçeklerin özünden bal topladığı gibi, bizler de her kitapla başka bir kitabın özüne yolculuk etmeye başlıyoruz. Bu okuma serüveni de bir zaman sonra başka yolculuklara götürüyor bizleri. Bu yolculuğun bir durağı da yazmak oluyor. Yazı yazmaya başladıkça, metinler oluştukça kitabın mutfağına dalıyorsunuz. Bir anda insan, bu mutfağı tanımaya ve yazının son haline gelene kadar tüm süreçlerine tanıklık etmeye başlıyor.
Labirentini Kendi Ellerinle İnşa Etmek
Selahattin Özpalabıyıklar, edebiyat dünyasında farklı rolleri en iyi şekilde yerine getiren, bu camianın duayeni diyebileceğimiz kişilerden biri. Editör, çevirmen, yazar. Göndermeler’den sonra şimdi editörlük yolculuğunun yokuşlu yollarını İtalik Benim’de devam ettiriyor.
Ortaokulu bitirdikten sonra, eğitim hayatına devam etmeyip kendi imkanlarıyla iki dil öğrenmiş. Çeşitli işlerde çalıştıysa da kendi hayallerinin peşinden gitmeyi seçmiş. Etiketlerin, okul adlarının kişisel yeteneklerin önüne geçtiği çağda, kendi labirentini inşa etmiş.
Küçüklüğünden beri kurduğu hayalle ilgili “Masam olacak ve kağıt kalemle iş yapacağım. Ama hayalim o kadar geri kalmış ki, tekerlekli ve döner sandalyeyi hayal edememişim.” demiştir. Edebiyat dünyasında da bir kalite timsali olmuştur. Çıkmak zorunda olduğu labirenti, kendi elleriyle inşa eden biridir.

Adı Künyede Saklı: Editör
Selahattin Özpalabıyıklar, kendini bildiği zamandan beri okuyan, araştıran ve bunu hayatına nakış nakış işleyen biridir. Bir röportajında kendisi için “Metin Yoğurma Ustası” denmiş ve mesleklerinden biri olan editörlük, çok güzel ifade edilmiştir.
Kendi anlatışı ile editör olmak: “Yazardan gelen ham metni alıp üzerinde çalışmaya başlıyorum. Editör, Havari Kuşkucu Thomas gibidir: Böğründeki yaraya parmağını sokmadan, İsa’nın ölüden dirildiğine inanmaz: Yazara ve/ veya çevirmene, onların yazıya dönüşmüş hali olan metnehem ‘iman’la, hem de ‘mutlak kuşku’yla, ‘sıfır güven’le bakar. Editör bir yandan da Yahuda ve İbn Mülcem gibi, imanı gerektiriyorsa ihaneti göze alabilmeli, metnin iyiliği için gerekirse yazarı/ çevirmeni hiçe sayabilmelidir.”
Editör olmanın anlamı, çok fazla bilinmese de yapılan işin mahiyeti, elimizde tuttuğumuz her kitabın yolculuğuna baştan sona şahitlik eden kişiyi gösterir. Aslında Enis Batur’un da dediği gibi; “Yolculuğuna, baştan son kertesine taşıyan bir yaşam biçimidir.”
Ana diline Dışarıdan Bakmak
Nitelikli bir okur olma yolunda olduğunda, çevirmenlerin önemini anlayıp, yabancı eserlerin her yayınevinden almamaya özen göstermeye başlıyorsun. Cümleden cümleye çeviri yapmanın dışında, sanki o kitabı tekrar yazıyormuş gibi hem ana dile hem de öz metne bağlı kalan, ikisi arasında orta yolu bulmaya çalışan çevirmenlerin izini sürüyorsun. Bu anlamda da Özpalabıyıklar’ın hassasiyeti var.
Yazmak istemediği hiçbir şeyi çevirmeyen, çevirdiği her şeyin de yazmak istediği şeyler olduğunu vurgular. Kaynak metne bağlı kalarak, okuyucuyu bundan uzaklaştırmadan, ana dilinde okumanın zevkini tattırır. Çevirdiği metinde, yazarını iyi bilmenin, onun dünyasının içine girmenin önemini dile getirir. Çevrilen eserin, yazıldığı zamanını bilmeden, şimdiki zamanda yazmaya çalışmanın da metinle okuyucu arasında bir bağlantı sorunu oluşturacağını anlatır.
Metotsuz Şark Usulü
İtalik Benim adıyla da anlaşıldığı gibi, baştan sona nevi şahsına münhasır denilebilecek, başından sonuna kadar da başka bir kitaba benzemeyen bir eser. Dağınıklığın da bir bütün oluşturabileceğini, metinler arasında okuma yaparken, aşina olduğunuz isimlerden, hiç bilinmeyen kişilere ulaşacağınız adeta ansiklopedi tadında bir kaynak. Kitaptan bir dizin yapılmaya kalkılsa, içinden bir kitap daha çıkabileceğinden emin olabilirsiniz. Bir kitabın da matruşkası olabileceğini ve içinden nice bilgiyi edinebileceğinizi söyleyebilirim.
Yazarın kendi deyimiyle; “sistemsiz, kafa göz yara yara, el yordamıyla” yazılan ve sanırım eşi bulunmayan bir kitap. Yaptığı eleştirilerde, sert bir dil kullanmadan, bol bol dip not ekleyerek işin nasıl yapılması gerektiğini anlatıyor.
Eğer sizin de kafanızda editör, çevirmen, nitelikli okur, yazar tanımlarının ne demek olduğuna yani edebiyat dünyasına ait sorular varsa, bu kitap size açıklamalı cevap anahtarı olabilir. Kitabı okudukça adeta bir ziyafet sofrasında olduğunuzu hissedecek ve bu tadın bitmesini hiç istemeyeceksiniz.