OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

En Güçlü ve Hür Yanımız Yalnızlığımız

Hacer Zeynep Ekemen

Psikoterapist ve şair kimliğinin birbirini beslediği hassas duyuşuyla Ergür, bu çalışmasında okuyucuya hem edebi olarak değerli hem de kendi kendine yardım kitabı niteliğinde bir eser sunuyor.

Su sıralar sık sık, hayatın ne olup ne olmadığıyla ilgili kesin ve keskin yargılarla karşılaşıyoruz. Muhakkak rastlamışsınızdır; “Yaşamak bu mu?” ya da “Hayatımızı böyle mi devam ettireceğiz?” türünden isyan cümlelerine. Özellikle son yıllarda hayatımızın her alanına dalga dalga yayılan memnuniyetsizlik, zaten kolay olmayan yolculuğumuzun bu durağında bizi daha da huzursuz bireyler haline getiriyor. Kendi küçük dünyalarımızın dev kahramanları ve her şeyin en iyisine layık olduğumuza inandırılmaya çalışıyoruz. İlgili isyankar soruların cevabıysa şu olabilir ancak: “Hayat tam olarak bu akıştaki doğal, gereksiz ve tekdüze görülen eylemlerden müteşekkil bir yapı.” Nitekim anlamlı ve iyi yaşamak da bu doğal süreçlerden bağımsız olarak meydana gelen bir hal değil. 

Gökhan Ergür’ün İnsaniyet Namına’dan sonra yayımlanan ikinci deneme kitabı Ruhu İyileştirme Yolları, Kasım ayında Profil Kitap aracılığıyla okurlarını selamladı. Psikoterapist ve şair kimliğinin birbirini beslediği hassas duyuşuyla Ergür, bu çalışmasında okuyucuya hem edebi olarak değerli hem de kendi kendine yardım kitabı niteliğinde bir eser sunuyor. 

Af Dilemek İçin 

İnsaniyet Namına kitabında geçen, “Hayat, kul olmak ve af dilemek için bize ayrılan süredir…” ifadesinin ardından bu eserinde de olanca iddiasızlığıyla hayatın bir denge sanatı olduğunu vurguluyor yazar. İddiasız; çünkü gerçeklerle çarpışa çarpışa güçlenen bir zırh taşıyoruz hepimiz ve yazar bu zırhın her darbede ne şiddette bir acıyla karşılaştığını tahmin edebiliyor. “En güçlü ve hür yanımız yalnızlığımız.” diyen Ergür, insanı kimi zaman daha güçlü, kimi zamansa daha aciz kılan tek başınalık ve yalnızlık deneyimlerinden ve bunun hayatımızda nasıl konumlandırılması gerektiğinden sıklıkla bahsediyor. 

Hepimiz dünyaya geldik, farklı farklı ve hiç de adil olmayan başlangıçlar yaptık hayatlarımıza. Hâlâ eşitlenememiş şartlar altında, kimimiz dümdüz ve geniş, kimimizse engebeli ve dar yollarda sürdürmeye çalışıyoruz yürüyüşlerimizi. Yolu açık olanlar şanslı ve rahat, bir de diğerleri var. “Hayatın fiyakalı mağlupları” diyor yazar onlara. Adımları ağır aksak, boyunları ve hayalleri bükük. Ama insan, her gün aynı yolları aynı bezgin adımlarla ve aynı pişmanlıkları sırtlanıp yürüyerek en büyük adaletsizliği kendisine yapmıyor mu? Kalbin bir odasında buruk hatıralar saklamanın insanı hem olgunlaştırma hem de çürütme ihtimali var. Ve bu ihtimallerden hangisinin gerçekleşeceği kişinin adımlarının seyrin göre değişiyor. Tam da burada “geçen günlere üzüldük, tamam yola düşelim”* dizeleri hareket buluyor. 

Dayanıklıklarımız 

Üzerinde ortak ve net bir karara varılamamış hususlardan biridir insanın dayanıklılığı. Kişilerin hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan zorlantıların ne kadarına katlanabileceği konusunda kesin bir şey söylenemez, çünkü bunlar ölçülemeyecek kadar değişken ve hassastır. Ergür, kitabında insanın hem güçlü hem de zayıf yönlerine gerçekçi bir perspektifle bakarak okuyucunun kendi dünyasının sokaklarında özgürce, keşfederek dolaşmasına fırsat veriyor. Okuyucuyla konuşur gibi, sıklıkla sorular sorarak onu kendisiyle tanıştırıp yakınlaştırıyor. Yer yer onu rahatsız eden noktalara değinerek hafifçe sarsıyor ve bunu yaparken üslubunu hiç bozmuyor.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?