OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Esas Olan Yazmaktır

Söyleşi: Ekrem Demirli

Konuşan: Halil İbrahim Gürgenç

Tanıyalım: 1969 Rize doğumlu olan Prof. Dr. Ekrem Demirli, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde doktorasını Sadreddin Konevi üzerine tamamladı. Şu an İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde ve kuruluşuna öncülük ettiği Klasik Düşünce Okulu’nda ders vermektedir. İbn Arabi üzerine yaptığı kapsamlı çalışmalarla tanınmaktadır. Tasavvuf ve klasik İslam düşüncesi üzerine pek çok eseri ve bilimsel makalesi bulunmaktadır.

Herkesin farklı bir okuma biçimi olduğuna inanıyorum. Sizin okuma biçiminiz nasıl?

Böyle müstakil olarak, sürekli bir okuma faaliyetim yok. Daha çok okuduğumu yazma şeklinde ilerliyor. Benim için okur-yazar kelimesinin her iki tarafının da işlevi olması lazım. Bu bakımdan şu an tam istediğim gibi yapamıyorum ama eskiden günün yarısından fazlasında okuyordum. Şu an başka meşgaleler de var, tercümeler var elimde. Akademide yaptığımız işler var. Bunlar tabi vakit alıyor. Bir taraftan da gönlüm hep diğer tarafa, okumaya meylediyor.

Sizce verimli okumalar yapmak için en elverişli yaş aralığı nedir?

16 ile 30 arası. Ama tek başına okumanın bir işe yarayacağını düşünmüyorum. Merkeze alınacak kavramın yazmak olması lazım. Yazmak üzerine konuşmak lazım. İslam toplumlarının temel meselesi yazma. Yazı yazmayı bilmiyoruz. Yazı yazmayı bir başkasına bir şey öğretmenin aracı olarak görüyoruz. Halbuki yazı yazma, öğrenmenin aracıdır, öğretmenin değil. Yazı yazmak düşüncenin sağlamasıdır. Biz yazarak düşünürüz ve öğreniriz. Bence üzerinde durulması gereken şey budur.

Kütüphanenizin en eski ve en yeni kitapları nelerdir? En eski kitabım, orta 1’de aldığım Hz. Ali isimli bir kitaptı. Mustafa Necati Bursalı’nın yazarı olduğu. 80 kuruş mu, 80 lira mı şu an tam hatırlayamıyorum. En son aldığım ise Henri Troyat’ın Çehov: Mektupların Söylediği isimli eseri. Ama kütüphanem tabi zaman içerisinde çok değişti. Evlilik, taşınmalar vs. derken tabi İstanbul’da bir kütüphaneyi korumak o kadar kolay bir şey değil. Kütüphane çok el değiştirdi. Bir sürü kitabı elden çıkardım, yenilerini aldım.

Hiç arayıp da bulamadığınız bir kitap oldu mu?

Geçmişte çok arardık. Mesela sahaflara çok gidiyorduk. Klasik batı eserleri için. Onları çok arardık bulamazdık. Öyle çok durumlar oldu fakat şimdi öyle değil tabi. Şimdi ise bulduklarının arasından, dikkatini dağıtmadan okuyabilmek zor bir iş. Durum biraz değişti.

Masanızda sürekli hazır bulunan bir kitabınız var mı?

Masamda genelde 10-15 farklı eser olur hep devam ettiğim. Mesela bazı kelam metinleri var, tefsir var. Bu aralar Fahreddin Razi’nin tefsirini okuyorum. Başlayıp bitiremediğim kitaplar da oluyor. Kendimi onları da bitirmek zorunda hissediyorum ama araya başka şeyler giriyor.

Gençliğinizde okuduğunuz ve şu an dönüp tekrar okuma ihtiyacı hissettiğiniz kitaplar var mı?

İslam ve batı klasiklerinin bir kısmı öyle. Mesela Dante’nin İlahi Komedya’sını üç farklı dönemde okudum. Fakültede, fakülte bitişinde ve üç beş sene önce tekrar okudum. Shakespeare’in kitapları da öyle. Diyelim ki yeni ve iyi bir inceleme okuyorsunuz, o incelemeden sonra onun ilgili olduğu kitabı yeniden okuyorsunuz. Hakeza (Muhammed) İkbal’in kitapları öyle. Müteaddit defalar okuduğum kitaplar vardır. Dosteyevski’nin Suç ve Ceza kitabını da iki ayrı dönemde iki defa okumuştum.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?