OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Ezbere Yaşamak İstemeyenler İçin Kılavuz

İsa Karaaslan

Yiyeceği ekmeği evde yapmak için efor sarf etmekte bir mahsur görmeyen modern insanın söz konusu kültür olunca sıradan olana teşne olması problematiği kitabın önemli meselelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Emrah Safa Gürkan Ezbere Yaşayanlar isimli yeni kitabında, vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızın tarihi arka planını irdeleyerek, bu alışkanlıkların sosyolojik, kültürel ve psikolojik kökenleri üzerinden ezbere yaşayanların hayatlarına özgün bir bakış geliştiriyor. 

Kitap, tüketim toplumunun yahut modern insanın, tarım toplumlarından pek çok noktada bir farkı olmadığını çünkü sosyal bir varlık olan insanın temelde ezbere yaşadığı tezini savunuyor ve insanların kalıp davranışlarının kökenleri üzerine düşünmeye itiyor bizi. 

Kitaba bazı can alıcı sorularla başlıyor Gürkan: Bunca bilimsel gelişmeye rağmen neden hâlâ fala ve büyüye inanıyoruz? Niçin dedikodu yapmaktan ve insanları ayıplamaktan vazgeçmiyoruz? Akademisyenlerin ne dediği çoğu zaman neden anlaşılmaz? Okur bu ve benzer soruların etrafında adeta bir zaman yolculuğuna çıkarılıyor ve bazı tarihsel kahramanların hayatlarına, yaşayışlarına tanıklık ederek insan varoluşunun özünü anlamlandırma bakımından yeni kapılar aralıyor. Kitapta bizlere birbirinden farklı ve oldukça renkli tarihsel kahramanlar eşlik ediyor. Asur Kralı II. Aşurnasirpal, Evliya Çelebi, Yeniçeriler bunlardan bazıları. 

Daha Fazla Bilgi, Daha Az Mana 

Kitabın kurgusu Gürkan’ın izini sürdüğü sorulardan müteşekkil ve bu sorular modern bir dünyada hâlâ ezbere yaşayan insanın doğasına dair bize ipucu vermekte. Yiyeceği ekmeği evde yapmak için efor sarf etmekte bir mahsur görmeyen modern insanın söz konusu kültür olunca sıradan olana teşne olması problematiği de kitabın meselelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. 

Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon isimli kitabında hep daha fazla bilginin olduğu ama gittikçe daha az mananın ve derinliğin olduğu bir dünyada yaşadığımızdan söz eder. Yani insan, bilgi taarruzuna maruz kaldıkça derinlik azalır ve belki de bu yüzden -en azından modern insan- ezbere bir yaşam formunda debelenip durur. Maruz kalınan bilgi yağmurunda ya da kirliliğinde kendi bireyselliğine ulaşamayan insan boğulur çünkü. Gürkan da bir bakıma insanın içerisinde yaşadığı simülasyonun tarihsel arka planını irdeliyor ve insanın manadan ve kendinden uzaklaşmaması açısından “neyi, nasıl okumalıyız?” gibi sorular sorarak bir sonuca ulaşmaya çalışıyor. Köyden kente bedenen göçüp zihnen göçememenin sosyolojisi, “ne okumamalıyız?”ın cevabı, temel eserleri okumaya başlamadan önce yapılması gerekenler kitabın muhataplarının skalasını genişletiyor. Kitapta, insanı ya da dünyayı okumak isteyenler fakat neye nasıl başlayacağını bilmeyenler için yöntem ve öneriler sıralanıyor. 

Varoluşu Anlamlandırma Rehberi 

Gürkan; toplumsal ön kabuller, cinsiyetçi dayatmalar, gelenek ve görenekler dil, kültür ve sermaye ilişkisi üzerine de kafa yoruyor. Sözgelimi, ne kadar eğitimli olursanız olun yerel bir aksanınızın olması neden insanın ayıplanmasına yol açar? Metinlerde biçim, neden verilen mesajdan daha önemlidir?  Okul aslında bir tuzak mı? Sayfalar ilerledikçe sorular şaşırtmaya ve bizi metnin içerisine çekmeye devam ediyor. Dili bir sermaye aracı olarak kendi elitizmlerine hapseden ve anlaşılmaktan imtina eden akademisyenlerin aksine Gürkan’ın kendi meramını anlatma çabası, kitabı akademinin kasıntı dilinden kurtarıyor. 

Bazı eserler vardır ki neye nereden başlayacağını bilmeyen okurlar için rehber niteliğindedir. Okura, kendi varoluşunu anlamlandırma serüveninde rehberlik edebilecek nitelikte kitaplardan biri Ezbere Yaşayanlar.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?