|

Harfler: Azık mı Refik mi?

Mehmet Lütfi Arslan

Sahabeden sonra gelen bir nesil var. Bir de onlardan sonra gelenler… İnsanlığın ufkunda ne muhteşem bir yere yerleşmiş bu güzeller, insanın aklı almıyor. Bırakınız onlar gibi olma ümidini, onlara hayran olmak ve sevmek bile insanın içini yeşertiyor. Mamafih, bu güzeller yine öyle bir yerden gözüküyorlar ki ümidin yanında bir sızı da içe kıymık gibi saplanıveriyor. Basit bir soru: Onlar öyle, biz nasılız peki? Onlar nasıl başardılar, biz nasıl başaracağız? Bize bu kıyası yine onlar öğrettiler. Birbirlerini, örnek aldıkları nesli işaret edip “Onları görseydiniz deli bunlar derdiniz, onlar sizi görseydi Müslüman olduğunuza inanmazdı.” diye tedip ederek…

Doğru Kelime: Zühd

Rivayetler ve menkıbeler, ilk neslin hasreti ile yaşayan sonrakilerin gönül haritalarına az çok vakıf olmamızı sağlıyor. O haritayı tek kelime ifade edecek olsaydık muhtemelen doğru kelime zühd olurdu. Hiç yüz vermedikleri zamanın idarecileri dünyayı peşlerine katmış kovalarken onlar niye dünyadan yüz çevirmişlerdi acaba? Buram buram teneffüs ettikleri bir halin yavaşça ortadan kayboluşunun verdiği bir panik hali mi? Bunun için zihin haritalarını da okuyabilmemiz icap ediyor. Sadece zamanın idarecileri ile değil bin bir farklı telakki ve zihniyet ile temasa geçerken ana damarı korumayı nasıl başardılar? Hem güzel ahlakın numuneleri olup hem de sayısız düşmana ve düşmanlığa kendilerinden ve temsil ettikleri hakikatten taviz vermeden nasıl karşı koydular? Bu okumayı şu zamanın çocukları olarak yapabilmek ne kadar zor… Okumak çünkü, harfleri çatmanın, kelimeleri anlamanın ve manayı idrak etmenin ötesinde bir kader yolculuğu da gerektiriyor. Anlamak, anlamlandırmak aynı idrakin hissesinden pay almak demek… “Anlayabilseydik affedebilirdik” diyen muhtemelen bunu söylemeye çalışıyordu.

Yazının tamamını Okur’un 14. sayısında bulabilirsiniz: https://bit.ly/2CBpiBG

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir