OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Hayata Açılan İlk Kapı: Ev

İrem Nur İnce

İnsan doğduğu evi ömrü boyunca sırtında taşır. Hayatımızın ilk beş senesi, ileride kim olacağımızı belirler genellikle. Kimi zaman mutlu ve huzurlu, kimi zaman da zorluklarla dolu, yıpratıcı bir çocukluk bize ileriki yaşlarımızda olmak istediğimiz kişinin sınırlarını çizer. Ailemizin, çevremizdeki insanların yapıp ettikleri, söyledikleri, kimi zaman da yapmadıkları ve söylemedikleri bugünümüzü inşa eder. Ufak bir detay hayatımızın dönüm noktası haline gelip hedeflerimiz için motivasyon sağlayabilir.

Doğduğum Ev; sevdiğimiz, muhabbetle dinlediğimiz gönül insanlarının söyleşilerinden oluşuyor. Doğdukları evi, ailelerini, ilk temas ettikleri insanları okuma fırsatı buluyoruz kitapta. Kalpte muhabbet goncasını açtıracak ilk tohumun daha çocuk yaşlarda dedeleri, babaları tarafından atıldığını görüyoruz. Atılan tohum kış uzun da sürse, karlar eriyince mutlaka filizlenir. Mayada olan bir şekilde ortaya çıkar. Kimi zaman Mim Kemal Öke’de olduğu gibi kış uzun sürer. Ailede görülenler gibi görülmeyenler de tesir eder bazen. Kimi zaman da Ömer Tuğrul İnançer gibi gönül ehli, ilim erbabı bir dedeyle büyümek nasip olur.

Yetiştirme Öyküleri Olabilirdi

Eskiler “aslına hu nesline hu” derler. Bugün olduğumuz kişi, büyük oranda aile büyüklerimizin kim olduğuyla bağlantılıdır. Mizaç doğuştan gelse de karakter temas ettiğimiz kişilere göre şekillenir. Bu açıdan kitapta, isminden de yola çıkarak, kıymetli fikir insanlarımızın ilk çocukluklarını ve gençliklerini daha detaylı okuyabilmeyi isterdim. İlgililerin sosyal mecralardan ulaşabileceği konular yerine daha özel sayılabilecek, ebeveynlere ve öğretmenlere ışık tutabilecek bir yetişme öyküsüne temas edebilmek beni daha çok sevindirirdi.

Günümüzde dillere pelesenk olan yeni nesil eleştirilerine kalıcı bir çözüm, neslin ihyası ve inşası yolunda atılacak adım, belki de “öncü şahsiyetler”in yetiştirilme şekillerini öğrenmekle mümkündür. Bugün hayranlıkla hayatını okuduğumuz isimlerin bir zamanlar kendisinden ümitsizlik duyulan gençler olduğunu unutmazsak, şimdiki x ve z kuşaklarına da geleceğin “Nurullah Genç”leri, “Teoman Duralı”ları olarak bakabilir ve bu bilinçle muamele edebiliriz.

Hal Her Zaman Daha Tesirlidir

İnsan beyninin yüzde doksanı beş yaşına kadar gelişir. Bu senelerde yapılan, söylenen çoğu şey unutulur belki fakat tesiri kalır. Çocuklara neyin ne zaman etki edeceğini, hafızasında nelerin iz bırakacağını bilemeyiz; bu yüzden birlikte geçirdiğimiz her anın geleceğe taşınabilme ihtimalini düşünmek durumundayız. Bazen bir nazar, belli belirsiz çalan müzik akılda kalır da, saatlerce söylenen sözler unutulur gider.

Ayağının dibine düşen cevizi “helal değildir” deyip yemeyen çocuklar yetiştirmek, hanesinin helaline dikkat eden babalarla, ağzı dualı analarla mümkündür. Böyle bir yuvada büyüyen çocuğun “Hayati İnanç” olması kaçınılmaz olacaktır. Hal, her zaman kalden daha tesirlidir. Doğduğum Ev’de derlenen söyleşilerde de bunun bariz örneklerini görüyoruz. Hepimizin gönlüne dokunan, ruhuna tesir eden usta isimlerin hatıralarına temas etmek, bugüne nasıl insan yetiştireceğimiz konusunda da örneklik teşkil edebilir.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?