Süleyman Ragıp Yazıcılar
Şaban Ali Düzgün’ün Aydınlanmanın Keşif Araçları isimli kitabını okuduğum demlerde, ne çok mutlu olduğumu, satırlar ilerledikçe nasıl bir heyecan yaşadığımı sizin- le de paylaşmak isterim. Zira bunu yapmazsam üzerimde bir vebal kalır, içimi aydınlatan ışıklardan sizlere de bahsetmezsem bencillik karanlığı üzerime çöker diye korkarım.
Bir tavsiye üzerine tanışmıştım Şaban Hoca ile, çok geçmeden kitaplarına merak saldım ve okumaya başladım. Henüz önsözde, “Allah Hakk, O’nun dışındaki her şey de O’na işaret eden birer hakikattir.” şeklin- deki vurucu ifadeler eşliğinde merakla ilerledim önce.
“Allah’ı delillendirmeye götüren sebep; mü’min için, bir varlığa körü körüne bağlanma anlamındaki taklitten kurtulup bu bağlılığı hayatını anlamlandıracağı bir tahkik durumuna yükseltmektir.” ifadelerini görünce, hımm dedim içimden ve uzun zamandır arayıp da bulamadığım, teoloji meselelerinde farkındalık meydana getiren üsluptan dolayı mutlu oldum.
Hayret ve Hayranlığa Davet
Hayret ve hayranlık konusunda genelde meczupvari bir halim olduğunu saklayacak değilim, kitap vesilesiyle şu vurguları görünce daha da coştu merakım: “Büyük fizik bilgini A. Einstein’ın, bilimi hayret ve hayranlıkla başlatması ve bu iki duygudan yoksun olan insanların bilim üretemeyeceğini söylemesi ne kadar dikkat çekicidir. Bu hayrete ve hayranlığa davet, Kur’an’ın Allah’ı delillendirme girişiminin başında gelmektedir.” Tevhid gibi ağır bir konuda da hocanın kalemi su gibi akınca, tatmin edici argümanlarla ko- nuya zenginlik katınca pek bir keyiflendim, içimden “keşke hocayla biraz yürüsek” şeklinde düşünceler geçmedi değil. “Güzellik, iyilik, adalet, doğruluk gibi hayatın üzerine oturduğu değerlerdeki aşırı göreceliğin getireceği tartışma ve çatışmaları ortadan kaldırmanın yolu, bunların kaynağını Bir’e bağlamaktan geçer.” “Öte yandan, standartları koyan bir Tanrı’nın yokluğu, kendi hevasını tanrı edinenlerin putperest/politeist dünyasını yaratacaktır. Nietzche’nin değerlerle ilgili eleştirilerinin sonucunda ölümüne hükmettiği Tanrı’dan sonra ortaya çıkan, bu görecilik/rölativizm ve hiççilik/nihilizmdir.”
Peygamberlerin, gönderildikleri toplumlarla imtihanları pek çetin ve ibretli olmuştur. Şaban Hoca, bu konuda da “diyakronik kırılmanın” öncüsü olarak görür Ulu’l-Azm peygamberleri. Yani tarihin akışının farklı bir mecraya taşınıp farklı dinamiklerle ilerlemesine, tarihi kırılmalara sebep olduğunu söyler Peygamberlerin. Niteliksel bir değişim ve dönüşümdür bu. Tanrı tasavvurunda bağlamsallık/lokallik çerçevesinde, kıymetli tespitlerdir şunlar: “Bu mücadele içinde din, peygamberleri aracılığıyla yeni terim, kavram ve semboller, kısaca dinsel bir söylem yaratır ve kendilerine has mücadele zemini bu söylem üzerinde yükselir. Kendi kavramlarını ve bu kavramların hayat verdiği toplum- sal matrisi yaratamayan ve bu matrisi bir Tanrı tasavvurunda tecessüm ettirmeyen, bunun terim ve kavramlarını geliştirmeyen bir din yahut düşünce, zaten uzun soluklu olamaz.”
İdeal ve Reel Olan
Vahyin dinamik ve interaktif yapısıyla ilgili de nokta atışı bir tahlil karşılıyor bizleri: “Vahyin içeriğinde hem Peygamber’in yaşadığı toplumsal şartların gerçekliği (realizm) hem de bu toplumsal şartları aşma arzusu (idealizm) birlikteliği vardır. Bu ideal ve reel yapı iş birliği gerçekleştirmezse başarının gelmesi zordur.”
“Varlık” ve “Bilgi” şeklinde iki bölüme ayrılan kitap, tüm alt başlıkların hakkını doyurucu bilgiler ile sunduğu ve zihni açan yorumlarla zenginleştiğinden dolayı “yitik hazine” değerinde idi benim için. Teoloji/İlahiyat alanına ilgi duyanlar olarak, hocanın Kelam’la ilgili söylediği şu sözleri kendi üzerimize alırsak eğer, Tanpınar’ın bahsettiği “hayatın içinden hayata doğmak” ufkuna doğru yolculuk yapmak daha kolay olacaktır. Şimdiden iyi okumalar.
“Kelamın gerçeklikle bağını koparması ve içe dönük ve içine kapalı bir seyir takip etmesi, tabiat ve endüktif yöntemi dışlamasıyla başına gelebilecek bir felakettir. Böyle bir tasavvur içinde dünya, kendi yansımamızdan başka bir şey olamaz; bu da gerçekliği kendimize indirgeme tehlikesinden başka bir şey değildir. İnanç sistemimiz tutarlı bir dünya görüşü geliştirmek istiyorsa dışa dönmeli ve dış dünyanın bize söylediklerine kulak kabartmalıdır.”