OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

İçinize Dönün, Orada Bir Hazine Var!

Cafer Durmuş – Konuşan: Esad Mücahit Eskimez

Mizânü’l-İrfân ne demek, nasıl bir eserdir, eserin muhtevasına dair neler söylemek istersiniz?

Mizânü’l -İrfân, “İrfân Terazisi” demek. Buradaki terazi malum. İrfân ise Müslümanın bilgisini İslami erdemlerle yoğurarak yüksek bilinç seviyesine taşıması demek. Mustafa Fevzi bin Nûman bunun da, bir mürşid-i kamilin gözetiminde tasavvufi terbiye ile mümkün olacağını ifade ediyor. Bu sebeple yetişmekte olan kuşakların Mîzân’da önemini vurguladığı değerlerle donatılmasını, yetişkinlerin de bu vasıfları haiz olup olmadıklarını ortaya koyduğu “İrfân Terazisi”nde test etmeleri gerektiğini söylüyor. Ona göre iyi bir Müslüman, ilk önce itikadını tashih ederek bid’atlardan sakınmalı; sonra İslam’ın emir ve yasaklarına harfiyen riayet etmeli ve sünnete sarılmalıdır. Ancak bunlardan sonra sahasında yetkin olmaya gayret etmelidir.

Zahirini en lüzumlu dini ve mesleki bilgilerle donatmaya çalışırken, gönül dünyasını da muhabbetullah ve muhabbet-i rasul ile aydınlatmalıdır. Bu ikisinin tamamlayıcısı durumundaki evliyaya hürmet ve muhabbeti, ulü’l-emre itaati tam olmalıdır. Daha sonra din kardeşlerinin, aile fertlerinin, bütün yaratılmışların ve nefsinin hukukuna riayet etmelidir. Burada sayılanlara karşı edebin şartları cümlesinden Mîzân’da zikredilen maddeleri gözetmelidir. Ve bütün bunlarda kendisine yaşayarak örneklik edecek mürşidin “ekmel ve erşed” (en kamil ve irşada en ehliyetli) olanına, varıp teslim olmalıdır. Emsali arasında didaktik üslubuyla öne çıkan Mîzânü’l-İrfân, bana göre bu evsafta bir nesil yetiştirme kaygısının ürünüdür.

Üç yılı aşkın bir hazırlık süreci olduğunu biliyoruz. Başlarken nasıl düşünceler içerisindeydiniz ve hazırlarken ne gibi değişimler yaşadınız?

Öncelikle Mîzânü’l-İrfân’ın iyi bir okuyucusu olmaya çalıştım. Düşünün, elinizde “Fâilatün failâtün failün” vezninde kaleme alınmış bir manzume var ve su gibi akıyor. Bakıyorsunuz; hiçbir mısra dolgu malzemesi değil. Ne fazlası, ne eksiği var. Tam meramı ifade ediyor. Bu minval üzere geçen haftalar, benim için şiir tadında günlerdi. Bir sonraki aşamada irkildim tabiatıyla; böyle bir yükün altından kalkabilir miyim diye tereddütler yaşadım. İlerleyen zaman diliminde anladım ki, ibareyi doğru olarak okuyabilir ve gerekmedikçe açıklamaya girmezsem, müellifin meramını bugüne taşıyabilirim. Nitekim öyle de oldu; elzem görülenlerin dışında uzun uzadıya dipnotlar düşmedim.

Yazının tamamını Okur’un 14. sayısında bulabilirsiniz: https://bit.ly/2CBpiBG

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?