İltica Yolunda Sadece Süper Kahramanların Aşabileceği Engeller
Elif Özgün Alboshi
Toulmé, bir insanın acısına ancak onun hikayesini öğrendiği ve onu tanıdığı zaman ortak olabileceğinin farkında. Yalnız bir hikayeyi okumak bile bizi sarsarken, Hakim gibi 80 milyon hikayenin ağırlığını ve acısını dünya nasıl sırtlanıyor, nasıl oluyor da kahrından yer yarılmıyor, işte bu da merak meselesi.
Süper kahramanlar geçekten süper midir? Eğer süperlerse, Örümcek Adam’ı, Batman’i ve Kaptan Amerika’yı “süper” yapan nedir? Cevap için çok düşünmeye gerek yok, onlar süperler çünkü bizim, yani insanların çoğunun yapamadığı birtakım işleri yapabiliyorlar; bizim dayanamayacağımız şartlarda yaşıyor, kaldıramayacağımız yükleri sırtlanıyor ve gözümüze imkansız gelen ne varsa başarıyla icabına bakıyorlar.
Beni bu soruların menziline atan, Fransız karikatürist Fabien Toulmé’nin küçük kızı Louise’ydi. Geçtiğimiz haftalarda karikatüristin Hakim’in Yolculuğu isimli üç kitaplık serisini edinme ve okuma fırsatı buldum. Bu seri, Suriyeli bir mülteci olan Hakim’in gerçek hayat hikayesini anlatıyor. Suriye’den Fransa’ya uzanan serüveninde Hakim, tahmin edebileceğiniz gibi insan kaçakçıları, zorlu yaşam koşulları, açlık, vatansızlık, emniyetsizlik başta olmak üzere birçok sıkıntıya katlanıyor. Hayatın kendine vurduğu tüm silleleri büyük bir dirayetle karşılayan Hakim’i okumak ise Örümcek Adam’ı okumaktan çok da farklı bir his vermiyor okura. Zira bu yüzden serinin ikinci kitabında babası ile birlikte Hakim’in hikayesini dinlemeye giden küçük Louise, “Hakim bir süper kahraman olmalı baba” diyor. Evet, onun gibi bir şey… Hakim’in elinden çıkan örümcek ağları yahut pelerini olmasa da göğüs gerdiği zorluklar düşünüldüğünde onun bir süper kahraman olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz.

Bana Bir Masal Anlat Baba: Hakim’in Hikayesi
Kulağa masal gibi gelse de kanlı canlı gerçek bir insan hikayesi olan bu kitapları hem çocuklara hem de yetişkinlere okutmalı. Serinin grafik roman türünde yazılmış ve çizilmiş olması ise hem anlamayı kolaylaştırıyor hem de Suriye’deki günlük hayatı ve önemli figürleri görsel hafızamıza almamıza imkan tanıyor.
Suriye’nin başkenti Şam’da bir fidanlık işleten ve günlerini güllerin arasında geçiren Hakim, ülkesinde başlayan barışçıl devrim, hükümetin zalimliğiyle karşılaşınca işlerin kötüye gideceğini anlıyor. Kısa sürede yüzlerce insanın ölümü ve işkencesine şahit olunca da bu katliamdan kendini kurtarmak ve ailesine para göndermek için önce Lübnan’a sonra Ürdün’e devamında da Türkiye’ye geliyor. Burada tanıştığı Suriyeli bir ailenin kızıyla, Najmeh’yle evleniyor. Antalya ve İstanbul’da geçirdiği ayların ardından ne kendisi ne de kayınpederi insani şartlarda iş bulamayınca önce aile büyükleri ve Najmeh, sonra da Hakim ve küçük oğlu Hadi yollara düşüyorlar. Akdeniz üzerinden tehlikeli bir yolculukla Avrupa’ya ulaşmaları ve oradan Fransa’ya gitmeleri ise üç cildin sayfalarını dolduran o uzun hikayeyi oluşturuyor. Burada iki sayfada özetlemenin neredeyse imkansız olduğu serüveni okumak içinse Desen Yayınları’nın kapısını çalıp Hakim’in Yolculuğu serisini edinmek biz okurlara düşüyor.

Hakim’in elinden çıkan örümcek ağları yahut pelerini olmasa da göğüs gerdiği zorluklar düşünüldüğünde onun bir süper kahraman olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz.
On Süper Kahraman Hikayesinin Toplamı Bir Mülteci Hikayesi
Eder Süper kahraman hikayelerinin bir önemli özelliği de bu kahramanlara çok nadir rastlanmasıdır. Misal 330 milyon nüfuslu Amerika Birleşik Devletleri’nde yalnızca bir tane Örümcek Adam yaşar. Ancak her biri en az on süper kahraman hikayesinin belini bükecek acıya, cesarete ve güce sahip olan mülteci hikayelerinin sayısı ise çok daha fazla.
BM Mülteci Örgütü UNHCR tarafından yayımlanan rapora göre 2020 yılı ortası itibarıyla savaştan, zulümden ve çatışmalardan kaçan insan sayısı 80 milyonu aştı. İçişleri Bakanlığı’nın Ağustos 2021 verilerine göre ise Türkiye’de yaklaşık 3 milyon 660 bin Suriyeli mülteci yaşıyor. Yani süper kahramanlar sağımızda, solumuzda, alt sokağımızdaki falafel dükkanında, üst mahalledeki berberde dolaşıyorlar. Onlarla aynı sınıflarda eğitim görüyor ve aynı günlük hayat dertlerini paylaşıyoruz.

Hal böyleyken tanış olmamak, hikayelerini öğrenmemek olmaz. Fabien Toulmé’nin yıllar süren çabasının en önemli olduğu nokta da burası belki. Çünkü Toulmé, bir insanın acısına ancak onun hikayesini öğrendiği ve onu tanıdığı zaman ortak olabileceğinin farkında. Bu yüzden de bu 80 milyon hikayenin yalnızca birine odaklanmış ve onu kitaplaştırmış. Yalnız bir hikayeyi okumak bile bizi sarsarken, Hakim gibi 80 milyon hikayenin ağırlığını ve acısını dünya nasıl sırtlanıyor, nasıl oluyor da kahrından yer yarılmıyor, işte bu da merak meselesi.
Anlatıyı Değiştirmek
Günümüzde mülteci kelimesiyle özdeşleşen anlatı; kamplar, çadırda yaşayan yarı çıplak insanlar, anlamadığımız dilde konuşan ve toplumun çoğu tarafından ikinci sınıf -hatta ikinci sınıf iyimser bir tabir, mülteciler çoğunlukla üçüncü ya da beşinci sınıf olarak görülüyor- görülen insanlardan oluşuyor.
Ancak daha dikkatli bakıldığında, yolculuklarının nerede başlayıp nerede sonlandığı fark etmeksizin, mültecilerin alışık oldukları, sevdikleri, bildikleri ve anlaşıldıkları vatanlarından zorla çıkarılmış kimseler olduklarını görüyoruz. Vatanlarından ayrıldıktan sonra da hepsi üç aşağı beş yukarı benzer tehlikelerle donatılmış yolları geçiyor ve hem maddi sorunlarla hem de geçtikleri yollarda kendilerine çıkar malzemesi, ekonomik sorun, işgalci ve birçok benzeri etiketle yaklaşan insanların zihniyetleriyle savaşıyorlar. Bir savaştan ötekine savrulan hayatlarda ne kadar çok şeyin kaybedildiği ve geriye ne kadar az şeyin kaldığını anlamak ise bizim gibi tuzu kurular için çok da mümkün değil.

Bana sorarsanız, tonla zorluğa katlanmış ve üstüne üstlük geldiği ülkeye uyum sağlayıp büyük oranda entegre olmuş bu insanlar hakkındaki anlatıyı değiştirmek en elzem işlerimizden biri.
Artık mültecilere garibandan ziyade süper kahramanlar olarak bakmamız gerekiyor. Onların isimlerini suç istatistiklerinde aramak yerine hikayelerini dinlememiz gerekiyor. Farklılıklarını kabul edip onlarla daha yakından tanışmamız gerekiyor. Çünkü eminim, bize öğretecekleri çok şey var.