İncelikli Haytalar Albümü Üzerine
Zeynep Arkan
İlk kitabı Üzüntüden (2018, Profil Kitap) yayımlandıktan üç yıl sonra ikinci şiir kitabı İncelikli Haytalar Albümü’nü (2021, Profil Kitap) yayımladı Gökhan Ergür. Şairin bir de deneme yazılarından oluşan İnsaniyet Namına (2019, Profil Kitap) adlı kitabı bulunmakta. Psikoterapist olan Ergür’ün şiirlerinde, toplumda derin biçimde köklenmiş acılar, hatta küçük sevinçler de dahil olmak üzere günlük yaşamı gözlem ve yorumlama; bu yolla dünyayı kavrama arzusu çok belirgin. İnsanlığın sınırları çizilmemiş halleri içindeki durumunu yer yer umutsuzluk içinde izleyerek yorumlaması şiirlerinde öne çıkıyor.
İncelikli Haytalar Albümü’nde artık topluluk halinde ulaşılması imkansız hale gelen hakikat arayışı bireysel bir dirençle dile getiriliyor. 20 şiirden oluşan bu kitapta lirik öznenin dolayımsız, berrak, teklifsiz samimiyetini gözlemleyebiliyoruz. Lirik şiirde öznenin “ben” dili bir iletişim biçimi kurmaya yönelik çabalara dönüşür.
Kendini somut bir şeylere teslim edercesine şairin sesi belirginleşir. Aynı zamanda öznenin dışavurumunun dolaysızlığı dikkat çekicidir. Bu konuşmalara toplum pek katılmaz; şairin dünyası berrak, yalnız ve sorgulayan halindedir ve özne adeta kendi gözlemci diline gömülmüştür. Genellikle içe bakışın ve dış dünyayı içsel etkilerle yorumlamanın izleri bu şiirlerde sıkça görülüyor.
İstanbul, eski mahalle yaşamı, alışıldık ortamlar, nostaljik unsurlar öne çıkarılarak bu şiirlerde önemli bir yer tutuyor. İlhamını bizzat hayatın seyrinden alan şiiriyle Ergür, bireysel yolculuğunu yorumlayarak yaşıyor ve yazıyor.

İncelikli Haytalar Albümü’nde artık topluluk halinde ulaşılması imkansız hale gelen hakikat arayışı bireysel bir dirençle dile getiriliyor. 20 şiirden oluşan bu kitapta lirik öznenin dolayımsız, berrak, teklifsiz samimiyetini gözlemleyebiliyoruz.
Kargaşadan Kendi Bakışınla Sıyrılmak
İçe bakışla ortaya çıkardığımız şiirle, dış dünyaya baktığımızda ortaya çıkan şiir arasında ne tür ortaklıklar bulabiliriz? Dış dünyaya bakışta yargılar, düşünceler, inanç bağı ve idealler belirleyici iken iç dünyamızı genellikle duyguları korumaya dönük biçimde ifade ederiz. Bu koruma hali şairin her bakışının arka planını gözetmek zorundadır.
Geçmişe ve geleceğe bakarken şimdinin sesini duyan insandır bu konuşan. Maddi dünyanın karşısında başka bir dünya ideali teklifi vardır. Lirik şiir dünyanın kargaşası karşısında kendi bakışını öne çıkarır. Kargaşasız da var olan bir dünya. Bir gürültünün ortasında sessizce açan çiçekler şairin dikkatini çeker.
Mazot kokusu, metrobüs kalabalığı, gürültü ve patırtı içinde sadece insana has olan güzel bazı detaylar durup dikkat kesilmeye değerdir. Fakat kimsenin fark etmediği güzellikleri fark etmek bile büyük bir kırgınlık getirir yaşama. Bu kırgınlığın dünyaya dağılmış halini şiirle ifade ediyor Ergür.
Kasımpaşa’da duman-sarıldı göğsüme
Söylendim ateşe zift tenekesinde
Cüzdanımda jilet, yakası kirli gömlek İnsanım, hatanın öz kardeşi
Gece duyulur hep pişmanlığın sesi
“Serserinin Kaybettiği”, s. 38
1989 doğumlu şair, şiir dilini oldukça sade, temiz ve duru yansıtmaya özen gösteriyor. Şiirsel gerilimi dil üzerinden değil duygular yardımıyla korumaya çalışıyor. Dünyaya dair çatışma yaşarken bilincin sınırlarından hiç çıkmıyor. Maddi şeylerin gücüne karşı kişisel muhalefeti, manevi gücün bir deneyim olarak yansımasını sezebiliyoruz bu şiirlerde. Materyalist tahakküme karşı geliştirilen tepki ironik bir birikim şeklinde açığa çıkıyor:
Çulsuz bir cesettir
Sizinkiler gibi merhum değil
Çağrı Market’in üst katında camide sevenleri
Hakkı yoktur dünyada çünkü hepsi kapılmış
Yarım ağız helal edin, vallahi helal olsun
Der demez dağıldı cemaat
Çünkü indirime girdi manav reyonu, stoklar sınırlı
Poz verecek ünlü yok, tenhaydı mezar yolu.
“Tamtur Pırlanta”, s. 23
Bu birikim bireyin bunalımını koşulsuz sahicilikle yansıtır. Bu sahicilikte umut gizlenmiştir. Kendi yalnızlığına muhatap ararcasına akıntıya kapılır şair. Bu akıntı da gerçektir. Umudun dorukta olduğu metinler gerçeklikten uzak, içinden çıktığı coğrafyayla bütünleşmemiş sayılabilir. Oysa umutsuz da olmaz. Hayatın insanı zorlayan geriliminde şiir yazarak sıkışılan köşelerden kaçmak, umuda hâlâ inanmaktır denebilir.
Müntehir Şairlere Sesleniş
Gökhan Ergür, kitabında Ömer Halisdemir, Metin Kaçan gibi isimlere şiirler ithaf etmiş, “Çürümüş İp” adlı şiiriyle müntehir şairlere de sesleniyor. Bu duyarlı dil şairin, yer yer şiiri konular üzerinden kurduğunu, dili yenilikçi yönüyle mesele etmediğini düşündürüyor. Şiirde biçim, dille önemli şekilde bağlantılıdır. Biçim ve öz şiirde başat giderse dilin imkanları çoğalarak zenginleşir. Dilin kıvrak ahengini çapaklardan arındırarak şiir söylemek; kusurlarıyla, gerilimli atmosferinin katkısıyla yeni, farklı bir şey söylemekten daha iyi midir, bunu tartışmak gerekir.
İnancımı öldürüp gömdüm avluya
Ot bitmedi bahçemde, sen isminde fırtına
Değişti göç yolları atılmadı tüfekler
Kenger çiğnedim âşık, uyudum toprakla
Yıkadım her sabah unuttuğum yüzünü
Bir helak içinde bekleyişim bunca
Kalbimi değil öfkemi yarın bıçakla
“Dalgın Teselli”, s. 25
Şimdiye dair çürümüşlük her yanı ele geçirdiğinde, geçmiş ele geçmez bir güzellik, elden kaçan bir imkan olarak görüldüğünde hayata teslim olmayan, hizaya gelmeyen şair ruh, çeşitli teselliler arar. Nesneler dünyasının hakimiyetinde kendini bir nesne haline getirmemeye çalışarak dünyanın taarruzlarına şiirle direnir. Gökhan Ergür’de de bu direnç belirgin şekilde dile geliyor. Ergin Günçe’ye selam edilmiş şiiriyle şairin İncelikli Haytalar Albümü’ne dair değinimize son vermiş olalım, yolu açık olsun:
Vaat edilmiş topraklarım şimdi
uzak
Terso gitti sondan başa hayat
Dağıldım, yaşıyorum boş zamanlarımda
Yaşlandığımı gör rüyanda ve sevdiğimi
Sevmek, inanmanın çiçeği
Sana inanmanın çiçeği
Üzüldüm ama olsun çiçeği
“Üzüldüm Ama Olsun Çiçeği”, s. 58