Yazar hikayenin arka planında 1947 senesinde yaşanan İngiliz sömürgesi altındaki Hindistan ve Pakistan’ın ikiye bölünüşünü sosyo-politik bir ulusal travma olarak da anlatıyor. 2022 Booker Ödül jürisi, kitabın çok katmanlı yapısının güçlü ironi diliyle baştan sona kesintisiz bir akış oluşturmasını takdir ederek romanı ödüle layık görmüştür.
Hatice Mert Yunak
Kapı.
İnsanlar bilir mi kapının gerçek anlamını? Hele gençler. Nesilden nesile bir aileyi yaşatan, büyütendir kapı. Bir babanın eşiği, annenin dizleridir.
Duvar.
Bir çatıyı mı taşır sadece? Bir araya geldikleri gibi, bir araya da getirir sarmaladığı aileyi. Kapı hep açıktır. Duvarlar her zaman sırt sırta. Bir babanın kapısı açıktır her zaman ve dört duvarı yıllarca taşır sırtında.
Ölüm.
Bir babanın varlığının, bir kadının kocasının ölümü. Erkeğin bastonu duvarda asılıdır hâlâ. Kadın yıllardır yan yana uyudukları yatağa uzanır. Başını usulca adamın yastığına koyar. Başucundaki bir bardak suyun içinde duruyor geceden bırakılan dişler. Özlenen eşin keskin yokluğu kokuyor oda. Kadın çocuklarını bu duvarlar arasında büyütmek, kapıdan çıkıp bu kapıdan yine, her seferinde girmelerini sağlamak için küçülür zamanla. Herkes büyürken, anne, kadın “Ma” küçülür.
Ma. Kadın. Anne. Dul.
Gül, Rüzgar ve Hava
2022 yılında Booker Ödülünü kazanan Hintli yazar Geetanjali Shree’nin henüz dilimize çevrilmemiş kitabı Tomb of Sand’ı okurken tanıdık duyguları, değerleri, aile bireylerini buluyoruz her satırında. Güçlü metaforlar ile başlıyor kitap. Önce bize bir aileyi, yuvayı kendi yuvası üzerinden tasvir ediyor. Kullandığı duvar, kapı, ağaç ve kök, metaforları ilk sayfalardan elimize hikayenin anahtarını bırakıyor usulca. Dışarıda çalışan oğlunun eve gül kokularını getiren kişi, kızınınsa yuvada esen rüzgar ve hava oluşunu fısıldıyor. Rüzgar ve hava, görünmez ve durgun.
Hintli yazar bu eserinde zamanla modern yaşamın keşmekeşinde aile bağlarının tren rayları gibi ayrılışını anlatıyor. Fakat ironi dili öyle kuvvetli ki, en zor duyguları hatta geçmişinden gelen tüm sorunlarını bu şekilde alt etmeye çalışıyor Ma, Okurken karmaşık duygular içinde buluyoruz kendimizi.
Kadınların Hikayesi
Romanın kahramanı iki kadın. Gelen, gitmek isteyip giden, kalan, yaşlı, genç, dul, değişen kadınlar. Hikayeyi anlatmaya başlıyor ve diyor ki yazar;
“Bir hikaye zaten kendisini anlatır. Diğer tüm hikayeler gibi biter ya da bitmeyebilir. Bu hikayede bir sınır ve kadınlar var. Zaten sadece kadınlar kendi hikayelerini yazmak için yeterlidir.”
Seksen yaşında dul kalan ana karakter, anne Ma eşinin ölümünden sonra girdiği depresyondan kurtulmak için Pakistan’a yolculuğa çıkmaya karar veriyor. Yolu bir şekilde trans bir kadınla kesişiyor. Konservatif bir geçmişten gelen yaşlı kadın ile genç bir trans kadın karakterin arkadaşlığı ilerleyen sayfalarda bir ara katman olarak karşımıza çıkıyor.
Sosyo-politik Arkaplan
Yazar hikayenin arka planında 1947 senesinde yaşanan İngiliz sömürgesi altındaki Hindistan ve Pakistan’ın ikiye bölünüşünü sosyo-politik bir ulusal travma olarak da anlatıyor. İki ülke arasındaki bölünmenin toplumsal ve bireysel düzlemde yaşattığı kaosu da gündeme getiriyor.
2022 Booker Ödül jürisi, kitabın çok katmanlı yapısının güçlü ironi diliyle baştan sona kesintisiz bir akış oluşturmasını takdir ederek romanı ödüle layık görmüştür.
Eserin orijinali Hintçe yazılmış ve çevirmen Daisy Rockwell tarafından başarılı bir şekilde İngilizceye çevrilmiştir. Çevirmenin iki dile olan hakimiyeti, romanın başka kültüre ait ifadelerini doğru şekilde İngilizceye aktarabilme performansından dolayı Booker Ödülünü yazar ve çevirmen beraber paylaşmışlardır. Eser aynı zamanda İngilizceye çevrilen ve Booker Ödülünü alan ilk Hintçe yazılmış eser unvanını da almıştır.
İngilizceyi Hakim Kılma Gayreti: Booker Ödülü
Her sene birçok roman arasından seçilerek verilen Booker Ödülünü ve tarihçesini tanıyalım biraz. Booker Ödülü ilk kez 1969 yılında verilmeye başlanmıştır. Bu ödülün esas amacı İngiliz modern kurmaca edebiyatının canlanmasını sağlamaktır. Günümüzde Booker Ödülü İngiliz Edebiyatının prestijini ve kontrolünü sağlam tutarak dünya çapında bir dil hakimiyeti kurma gayretiyle elli bin sterlin gibi oldukça teşvik edici maddi bir ödül dağıtmaktadır.
Altmışlı yıllarda çağdaş edebiyata yüklenilmesinin ardındaki güçlü etkiyi incelediğimizde belli kriterler sonucunda verilen bu ödülün çıkış noktasını görüyoruz. O dönemde Fransa’da yaygın olan Frankofon (sadece Fransız dilinin kullanıldığı) kurmacasının ilerleme şeklini kendisine örnek alan İngiliz Edebiyatı, Anglofon yani İngiliz kültürü içerisinde İngiliz dili kurmacasını ayağa kaldırmayı hedeflemiştir.
İngiliz Edebiyatı kronolojisinde birbirinden oldukça farklı yaklaşık on döneme sahip olduğunu görürüz. Dil gücünü hâlâ korumaya çalışmaktadır. Dünya edebiyat tarihiyle paralellik göstererek Ortaçağ, Rönesans, Neo-Klasik, Romantik ve Viktoria Çağı’yla harmanlanmış olan İngiliz dili yüzyıllardır kendisini korumak için büyük gayret göstermektedir. Bu bağlamda kendi çağını aşarak dünya edebiyatına yön vermiş birçok yazarı okumaktayız. Chaucer, Shakespeare, Milton, Dickens, Wilde bunlardan sadece birkaçı diyebiliriz.
Tabii burada büyük bir etkileşime değinmek gerekir, çünkü Batı edebiyatı her ne kadar iyi eserler vermiş olsa da Doğu edebiyatından etkilenmediğini söylemek imkansızdır. Özellikle kurmaca eserlerini verirken doğu edebiyatının ana kaynağı olan masallardan, mensur şiirlerden, efsane ve hatta dini kıssalardan, doğu kültürü felsefe anlatılarından bolca etkilenmişlerdir.
Batı edebiyatı her ne kadar iyi eserler vermiş olsa da Doğu edebiyatından etkilenmediğini söylemek imkansızdır. Özellikle kurmaca eserlerini verirken doğu edebiyatının ana kaynağı olan masallardan, mensur şiirlerden, efsane ve hatta dini kıssalardan, doğu kültürü felsefe anlatılarından bolca etkilenmişlerdir.
Ödüle Giden Yollar
Booker Ödülünün ana kriterlerinden ilki, aday olan eserin Birleşmiş Krallık’ta yani İngiliz Milletler Topluluğu ve İrlanda sınırları içerisinde İngilizce olarak kaleme alınması ya da yayınlanmış olmasıdır. İkinci önemli kriter ise, roman olarak kategorize edilen uzun formatlı kurmaca eser olma niteliğidir.
2005 yılında ise Man Booker adı verilen daha kapsamlı uluslararası ödül de eklenmiştir. Booker Ödülünü Nobel Ödülüyle karşılaştırdığımızda, daha önce Booker ödülü almış yazarların tekrar katılma ve kazanabilme hakkının olduğunu görüyoruz. Birçok eseri dilimize çevrilmiş yazar Margaret Atwood ve J.M. Coetzee bu isimlerden ikisidir.
Seçilen eser, “Yılın En İyi Kitabı” unvanını alır. Yazarların kariyerleri, bu ödül sayesinde kitaplarının başka dillere çevrilmesi, tanıtım programlarının hazırlanması ve edebiyat kanonu tarafından tanınması açısından hatırı sayılır bir değer taşımaktadır.
Değerlendirmeyi yapan ve her sene farklı gruplardan oluşan jüri üyeleri, edebiyat eleştirmenleri, yazarlar, akademisyenler ve önde gelen halk figürleri arasından seçilir. Yılın en iyi kitabını seçecek olan bu karma yapı, aslında çoğu kişi tarafından, aralarında az sayıda edebiyatçının varlığı, akademik ağırlıklı oluşundan dolayı da eleştirilmektedir.
Booker Edebiyat Ödülü verilirken aday eserin içeriği de oldukça önemlidir. Teknik kurgunun sorunsuzluğunun yanı sıra, global dünyanın yüzleşmekte olduğu, popüler kültürü etkisine almış konuları da normalleştirme bağlamında kullanıldığını görmekteyiz.
***
Booker Ödüllü Yazarlar
Tarihte Booker Ödülünü kazananların listesine baktığımızda birçok tanıdık isimle karşılaşıyoruz. 2019 yılında ödül, ünlü yazar Margaret Atwood’un “The Testaments” isimli, daha sonra Türkçeye Ahitler olarak çevrilen romanına verilmiştir. İki kez Booker Ödülü alan yazar J.M.Coetzee ise son olarak 1999 yılında “Disgrace”, Utanç isimli romanıyla kazanmıştır. 1998’de “Amsterdam” isimli romanının Türkçe’ye Amsterdam’da Düello olarak çevrilen romanıyla ödüle layık görülen İngiliz yazar Ian McEwan’dır. Yann Martel ise, “Life of Pi”, Pi’nin Yaşamı ile kucaklamıştır ödülü.
Elbette ki, Kazuo Ishiguro’yu, Salman Rushdie, William Golding ve John Berger’i de Booker Ödül listesinde görmekteyiz.