Ayhan Koçkaya
Ralph Fox, Roman ve Halk isimli, ilk kez 1937 yılında yayınlanan ve Ferit Burak Aydar’ın Türkçeye kazandırdığı kitabına “Roman, medeniyetimizin büyük halk sanatı, atalarımızın ürettiği epik ve chanson de geste (Fransız türküleri) türünün varisi olup, bugünden sonra da yaşamaya devam edecektir.” diye başlar. Fox’un bu cümlesindeki “halk sanatı” ibaresini önemsemeliyiz. Buna sadık kalmak adına yazıma bir şeyin altını çizerek başlamak istiyorum. Bu yazı Ralph Fox’un roman hakkındaki görüşlerinin romanlar ve akademisyenlerin düşünceleriyle yapılan bir şerhi olma iddiasındadır. Yoksa Fox’un “romancıların kafasını kurcalayan sorunların çözümünün marksizmden ve sosyalist gerçekçilikten geçtiği” fikri hakkında bir şeyler yazmak bu yazının sınırlarını birkaç kat aşmak durumunda kalacaktır.
Halk ile roman arasında, hususen de kadın okur kitlesi arasında önemli bir ilişki vardır şüphesiz. Roman bir erkek veya çocuk türü olmaktan ziyade, başlangıcı itibariyle bir kadın formudur. Tüketici kitlesinin Avrupalı kadınlar olduğu bir
edebiyat türüdür. Kadınlarla roman arasındaki bağı anlamak için Henry Fielding’in yazdığı belalı Tom Jones romanını konu alan şu meşhur çizimi örnek alalım. Çizimde yolculuk yapmakta olan bir çift görürüz ve kadın kocasına tezgahta satılmakta
olan Tom Jones romanını göstererek o romanı kendisine satın almasını söyler. (Yeni evlenen kadının babası evlenmeden önce o romanı okumasını yasaklamıştır.)
Roman vs Romans
Peki, özellikle 18. yüzyılda artan okur kitlesi (halk) neden romana yönelmiştir? Fox’un tabiriyle söyleyecek olursak, “matbaanın ürünü” olan romanı bu kadar cazip kılan şey nedir? Bunun cevabını vermemiz mümkün. Roman okumak tek başına roman okumak demek değildir. “Halk”ın romana yönelmesi “romans” denen türden uzaklaşmasıyla eş zamanlı olacaktır.
Romans 12. asra ait bir türdü. Fransızların atası olduğu bu tür, kabaca şövalyelik destanıdır. Kral Arthur veya Hektor
gibi kahramanların hikayelerinin anlatıldığı bu tür de, kelimenin en geniş anlamıyla “kurmaca”dır. Fakat, kabaca
18. asırda doğduğunu (veya geliştiğini) söyleyebileceğimiz romanların ne oldugunu (ve dolayısıyla romanslardan nasıl ayrıştığını) Ralph Fox’un kitabı ve Terry Castle’ın bir konuşmasını bir araya getirerek anlamaya çalışabiliriz.
Yazının tamamını Okur’un 15. sayısında bulabilirsiniz: bit.ly/3idf6PP