Halil Solak
1933’teki Üniversite Reformu’nun ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki asistanlık görevinden ayrılan Reşad Ekrem Koçu, bir yandan liselerde tarih öğretmenliği yaparken bir yandan da gazete ve dergilere makaleler yazarak hayatını kazanıyordu. 1940 yılında Koçu, İstanbul’a dair bir ansiklopedi çıkarmaya, kendi ifadesiyle “İstanbul’un bir kütüğünü” meydana getirmeye karar verir. Bundan sonra annesi ve ablasıyla birlikte yaşadığı Göztepe’deki babadan kalma ahşap köşkteki odasında hummalı bir çalışmaya giriştiğini tahmin etmek zor değil.
Vefatından 5 ay önce Ergun Göze’ye verdiği, 16 Şubat 1975’te Tercüman’da yayınlanan mülakatta o günlere geri dönen Koçu, İstanbul Ansiklopedisi’ni çıkarmaya nasıl karar verdiğini ve hazırlık devresini ayrıntılarıyla anlatıyor.
Malzemeyi Tasnif Etmek
İstanbul’un asırlarca en büyük cihan devletlerine merkezlik etmiş bir şehir olduğunu ancak hangi kitaba baksa kafi malumat bulamadığını söyleyen Reşad Ekrem Bey, İstanbul’a ait kitapları ve bilgileri toplamaya başlar. Ancak git gide çoğalmaya başlayan kitaplar, vesikalar, fotoğraflar, gazete kesikleriyle kısa sürede iş içinden çıkılmaz bir hal alır.
Bir zaman sonra malzemeyi tasnif etmek öyle büyük bir mesele haline gelir ki, annesi Hacı Fatma Hanım yemeğe çağırdığı halde, tasnif işinin başından kalkıp gelemez. Hatta iş o boyuta varır ki, ev ahalisi aklını kaçırdığına hükmeder. Bir gün annesi, oğlunun ne yaptığını, yani nasıl aklını kaçırdığını anlamak için dadıyı gönderip meseleyi öğrendikten sonra şöyle bir teklifte bulunur: “Bana itimadın var mı, sen mektepteyken ben tasnife devam edeyim mi?” Koçu, bu teklifi derhal kabul ettiğini ve ilk fasiküllerin mühim bir kısmını annesinin tasnif ettiğini söylüyor.
II. Dünya Savaşı’nın buhranlı günlerinde gerekli parayı temin edemediği için projeyi ertelemek zorunda kalsa da kısa müddet sonra ansiklopediyi “bir ilim ve vatan aşkı ve medeni cesaretle kapitalize” eden bir tüccarın maddi desteğiyle 1944 yılının Kasım ayında ilk fasikülü çıkartır. Koçu bu ilk fasikülü “şu anda dünyada tek desteğim şefik ve rahim anacığıma” diyerek malzemenin tasnifinde büyük yardımını gördüğü annesi Hacı Fatma Hanım ile merhum babasının aziz ruhuna ithaf eder.
Zahir Olmak Gerek
Birinci fasikülün arka kapağında, her ay bir fasikül yayımlanacağı bildirilmesine rağmen ikinci fasikülden itibaren gecikmeler başlar. Maddelerin normal sınırlarını aşması ve 16. fasikülde tüccar ortakla yolların ayırılması yayın sürecinin ağırlaşmasına sebep olur.
Maddi imkansızlıkları gitgide artan Koçu, 30. fasikülde okurlara bir not yazıp “sonsuz takdirlerin” artık kafi gelmediğini maddi olarak da “zahir” olmaları gerektiğini belirtir. Bu çağrının ardından Koçu arzu ettiği desteği bulamaz. Beş kuşaktan beri hemşehrisi olmakla övündüğü İstanbul’un fethinin 500. yılına hediye etmeye ant içtiği ansiklopedinin yayını 34. fasikülde, yani 4. cildin ortalarında “Bahadır Sokağı” maddesinde durduğunda yıl 1951’dir.
Bu, aynı zamanda Koçu’nun çok sevdiği annesi Hacı Fatma Hanım’ın da vefat ettiği yıldı.