Atilla Yaramış
Edebiyat içerisinde çocuk edebiyatı ya da gençlik edebiyatı gibi bir ayrıma gitmek ne kadar doğru, bu ayrı bir husus; şimdilik buna değinmeyeceğiz. Ama şu bir hakikat ki çocukların ve gençlerin okuyabileceği eserleri bu alana kazandırmak, elbette edebiyatın kendi olması lazım gelen sınırlarına riayet ederek bunu sağlamak, hem sanatın devamı hem de “gaye”nin diriliği adına elzemdir.
Günümüz Türk öyküsünün önemli isimlerinden biri olan, çocuklara has naifliği ve gençlere has heyecanı yetişkinlere hitaben yazdığı kitaplarda da çok rahat bir şekilde hissedebildiğimiz Abdullah Harmancı, 2021’i kendisi için çok özel bir dönem olarak kabul etmiş belli ki. Bu özel durum, elbette okuyucu açısından da geçerlidir.
Muhteris, Ertesi Dünya, Yerlere Göklere… diye devam eden öykü kitapları dizine bu yıl, çocuk ve ilk gençlik dönemi edebiyatı alanında değerlendirebileceğimiz kitaplarla devam etti. El’an devam ediyor.
Bu yazıda Harmancı’nın Hışırtı Avcısı ve Aynalı Baba ile Raci’den hareketle birkaç kelam etmeye çalışacağız.
“Çocuk”, tabiatı itibariyle masumdur, kir kabul etmez; bu sebeple de üstündür. Ufukları delen hayal gücü, ona yetişkinlerin idrak etmekte aciz kalacağı bir hürriyet tanır. Necip Fazıl’ın “….Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür” mısraı, demek istediğimizin en nezih ve güzel ifadesidir. Abdullah Harmancı’nın Hışırtı Avcısı kitabında yer alan öyküler de çocuklara ait hayallerin, masumiyetin ve hürriyetin bir yansıması olması bakımından ayrı bir kıymeti haizdir.
Değerlerimizin metinlere ustaca işlenmesi ve Türkçe’mizin berraklığının okuyucuya hissettirilmesi de bu eserin mahir ve derdi olan bir kalemin ürünü olduğunu ispat etmektedir.
Kitapta yer alan ve birbirleriyle bağlantılı yedi öykü, geleneğin, şu çağda yaşayan (modern mi demeliyim?) insanlarda olan/olması gereken yansımalarını gündeme alıyor.
Anlatıcı rolündeki Ramiz amca, Anadolu irfanını, kültürünü ve ahlakını yansıtan bir büyük olarak (bugün kaybettiğimiz, bulmak içinde bir niyet ve gayret taşımadığımız) önemli bir değeri temsil ediyor.
Unutmamak icap eder ki halk efsaneleri olarak nitelendirilen anlatılar, bir milletin kimliğini diri tutan hususlardan biridir. Nesillere aktarılacak efsanesi, masalı, hikâyesi olmayanların milli kimliği olmayacağı gibi, anlatıcıların olmadığı yerde bu kimlikten bahsetmek de mümkün değildir. Bu sebeptendir ki “Ramiz amca”nın varlığı, büyük bir manayı ifade eder.
Elbette burada ‘Ramiz amca’lara kıymet verecek olan bir muhatap kitlenin varlığı da bir o kadar önemlidir; yani Şebnem ve Şeref’lerin bu ilgi, alaka ve sahiplenmeyle yetişmesi, konunun tamamlayıcı bir başka boyutudur.
Harmancı bu eserde, kaybolmaya mahkûm edilmiş ama kaybolmaması gereken bir güzelliğe edebî bir eserle dikkat çekmiştir.
Gelelim mevzu bahis yapacağımız diğer kitaba; Aynalı Baba ile Râci.

Filibeli Ahmet Hilmi’nin Amak-ı Hayal isimli meşhur kitabını çocuklar için yeniden kaleme almış yazarımız. Bir sadeleştirme değil bu; çocukluk ya da ilk gençlik dönemindekilerin bu önemli eseri daha iyi anlaması, anlamlandırması için gösterilmiş büyük bir gayretin neticesi…
Doğu medeniyetlerinin derin düşünce yapısını, fikir ve edebiyattaki zenginliğini, kültürel değerlerini, öznelerini, objelerini… çocuklarımıza yetişkinlere izah edilen şekilde aktarmak mümkün değildir. Bu sebepledir ki bu tarz çalışmaların artarak devamının gelmesi de çok mühim ihtiyaca işarettir.
Cahit Zarifoğlu merhumun Kuşların Dili kitabı ile nice yavrumuz Feridüddin Attar’ın Mantıku-t Tayr adlı eserinden nasıl nasibini almış ve almaktaysa Abdullah Harmancı Aynalı Baba ile Râci kitabıyla da Amak-ı Hayal’den çocuklarımızın faydalanmalarına vesile olmuştur. Yazar burada, edebiyatın güzelliklerinden ödün vermeden, geleceğini geleneğinden beslenmek suretiyle inşa edecek çocuklarımızın yetişmesi hususuna da büyük bir katkı sunmuştur.
Ezcümle; Abdullah Harmancı son dönemdeki iyiden iyiye, güzelden güzele attığı adımlarla hem edebiyatımızın içinde hem de gönlümüzde daha büyük bir yer edinmiştir.