İsmail Güleç
Edebiyata meraklı her okur kitabı mutlaka okumak isteyecektir. Ancak ben iki grup insanın bu kitabı mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. İlki edebiyat ve Türkçe öğretmenleri. İkincisi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencileridir.
Kitabın yazarı Harold Bloom (1930-2019) klasik edebiyat tahsilinin ardından edebiyat, özellikle şiir konusunda aralarında Harvard’ın da olduğu ABD’nin önemli üniversitelerinde dersler vermiş. Avrupa’da da bilinen önemli bir edebiyat hocası. Batı edebiyatını çok iyi bilen birinin elinden çıkmış olması kitabı ciddiye almamız için önemli bir neden bence.
Kitap farklı türde eserlerin tanıtıldığı beş bölümden oluşuyor. İlk bölüm öyküye ayrılmış. Onu şiir takip ediyor. Daha sonra sırasıyla roman, piyes ve yeniden roman geliyor.
Her bölüm önce bir takdim yazısı ile başlıyor. Sonra en eski tarihli olanından başlamak üzere yazarın önemli bulduğu eserlerin neden ve nasıl okunmasına dair yaptığı açıklamalarla devam ediyor. Bölüm özet gözlemler ile sona eriyor.
“Neden ve nasıl okumalı?” sorusunun cevabını vermek hiçbir zaman çok kolay olmadı. Yazar da bunun farkında ve kendisinin yapmaya çalıştığını açıklarken okurun yönlendirici bir rehbere ihtiyacı olabileceğini söylüyor. Sanırım bu ifadelerinden kitabın ne için yazıldığını da anlamış oluyoruz.
Hangi Kitapları Okumalı?
Yazarın böyle bir niyeti var mıydı bilmiyorum ama ben bu kitabı sadece nasıl okumak konusunda değil aynı zamanda hangi kitapları okumak konusunda da kılavuz olduğunu düşünüyorum. Özellikle Batı edebiyatında artık klasikleşmiş metinlerin toplu bir listesinin sunulduğu eserde isimleri geçen eserleri okumak bence Batı edebiyatını ana hatlarıyla anlamak için doğru bir başlangıç.
Edebiyata meraklı her okur kitabı mutlaka okumak isteyecektir. Ancak ben iki grup insanın bu kitabı mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. İlki edebiyat ve Türkçe öğretmenleri. Bir kısmı müfredatta da yer alan eserlerin değerlendirildiği bu kitabı okumak şüphesiz öğrencilerinin menfaatine olacak. Çünkü öğretmen kitabı okuduğunda, öğrendikleri ve düşündükleri ile derslerini çok zenginleştirecek, bunun doğal sonucu olarak da öğrenciler edebiyatı daha iyi anlayacak ve seveceklerdir. Bu okumaların bir yararı da Türk edebiyatının klasiklerini okumaları için bir örnek teşkil etmesi olacaktır. Böylece alışılmış ve kalıplaşmış ibareleri tekrar etmek yerine yeni şeyler söyleyebilecektir.
Kitabı mutlaka okuması gerektiğini düşündüğüm diğer grup Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencileridir. Birkaç kitap arasında sıkışan hocaların koştukları bahçenin dışına çıkabilecek, dışarıda farklı çiçeklerin de olduğunu göreceklerdir. Dönüp tekrar kendi bahçesine geldiğinde çiçeklerin renk ve kokularını çok daha iyi tadabilecek ve anlayabileceklerdir. Zihinlerini akademik dünyanın yapmacık ifadelerine kaptırmamak için bu tür okumalara çok ihtiyaçları var çünkü.
Okumak Yalnızlık Eylemidir
Okumak değişmektir, der Bloom ve değişime hazır olmayanın okuduklarından yararlanması beklenmemeli. Diğer bir husus okumanın yalnızlık eylemi olduğudur ve bu da büyük bir irade gerektirir. Bloom bir okur olarak bizden komşumuzu ve mahallemizi okuma yöntemimizle geliştirmeye çalışmamızı ister. Yazarın üzerinde durduğu bir diğer hassasiyet bilge insanların, tüm insanların sevgi ve arzusunu tutuşturacağı bir mum olduklarıdır. İyi okumanın başka bir şartı okurun mucit olmasıdır. Bir diğer şart ideolojimizin ironiyi yok etmesine izin vermememizdir.
Bizde bu minvalde bir kitaba örnek olarak Mehmet Kaplan’ın Şiir, Hikaye ve Tip Tahlilleri isimli eserleri verilebilir. Ancak bu kitabın işlevi onlardan biraz daha farklı. Okurken ve okuduktan sonra keşke dedim, bizim edebiyatımız için de böyle bir eser kaleme alınsa. Belki vardır ama ben görmedim, hoş görülsün. Böyle bir kitap Türkoloji öğrencilerine faydalı olacağı gibi Türk edebiyatına meraklı okura da yol gösterecektir. Ancak bunu yaparken metnin edebi kıymetinin ideolojinin önünde olmasına dikkat etmek gerektiği hususunun altını özellikle çizmek isterim.
Bloom’un Öykücüleri
Turganyev, Çehov, Maupassant, Hemingway, O’Conner, Nabokov, Borges, Landolf ve Calvino, Bloom’un kitabında okunmasını tavsiye edecek kadar beğendiği öykücüler. Rus, Fransız, İtalyan, Arjantinli, ABD’li öykücüleri seçmiş. Neden bu isimleri seçtiğini açıkça yazmıyor ancak her birinin öyküde kendine has özellikleri olduğunu biliyoruz. Kafka yok, Poe yok, Joyse, Puşkin, Balzac ve daha birçok isim de yok. Tercih ettiği isimlerin özelliği mükemmele yakın öyküler yazmaları olduğunu söylüyor Bloom. Bu öyküleri anlatırken de mutlaka benzer veya ilişkili olduğu birkaç öykücüden daha bahsetmesi okurun okuması gereken kitap listesini kabartıyor.
Bloom, yukarıda isimlerini sıraladığım öykücülerin tüm öykülerini incelemiyor elbette. İçlerinde özelliği olduğunu düşündüğü bir ikisini seçip onlar üzerinden öykücüyü anlatıyor. Biz öyküyü Çehov ve Maupassant olarak ikiye ayırırız. Bloom bunu Çehov ve Borges üzerinden iki rakip ekol olarak değerlendiriyor.
Yazıya bir soru sorarak son vereyim. Siz böyle bir kitap hazırlayacak olsaydınız hangi öykücülerimizi seçerdiniz? Neden seçerdiniz? Bize nasıl okumamızı tavsiye ederdiniz?
Keşke bizde de biri çıksa ve Türk edebiyatının en özgün ve başarılı öykü, roman, şiir ve tiyatro eserlerini Bloom gibi açıklayarak yazsa ne güzel olur.