Kültürel Finans: Bankalar ve Yayınevleri
Diğer bankaların da bu alanda faaliyet göstermesi yayıncılık açısından kültürel dinamizmimizi artırmamız yanında haklı ekonomik kaygıları olan kültür profesyonellerinin yeni iş sahalarına kavuşması için de faydalı olacaktır. Bilhassa vergilerimizle kurulan ve dönem dönem yine vergilerimizle sübvanse edilen kamu bankalarından her bilanço döneminde açıkladıkları olağanüstü karlara karşılık niçin böyle bir yatırım talep etmeyelim?
Mustafa Bozoklu
Avrupa’da veya Amerika’da çok karşılaşmasak da bankalar Türk kültür dünyasının gelişiminde aktif bir rol üstlenmiş durumdalar. Hepimizin ilk aklına gelen Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ve Yapı Kredi Yayınları bu alanda çığır açıcı bir noktaya geldiler. İkisinin yayıncılık hikayesi de çok eskilere dayanıyor.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1956 yılında Hasan Ali Yücel tarafından dünya klasiklerinin dilimize kazandırılması amacıyla kuruldu. Hemen hemen herkesin kitaplığında yer verdiği Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi ve Modern Klasikler Dizisi’yle hem Türk hem de yabancı edebiyatçıları okuma imkanına sahibiz.
Yapı Kredi Yayınları ise çok daha eski bir geçmişe sahip olup Kazım Taşkent tarafından çığ altında kalarak ölen oğlunun hatırası için 1945 yılında yayınlanmaya başlanan “Doğan Kardeş” serisine dayanıyor.
Bu yayınevleri özellikle roman başta olmak üzere edebiyat alanında yaptıkları başarılı tercüme faaliyetleriyle sadece akademi dünyası için değil tüm topluma dönük bir popüler kültür yaratmış durumdalar. Popüler kültürün içerisinde karikatür yazarlardan ziyade Sabahattin Ali, Sait Faik Abasıyanık, Hüseyin Rahmi Gürpınar veya Stefan Zweig, George Orwell, Anthony Burgess, William Golding gibi onlarca farklı ismi barındırması bu yayınevlerini kültür dünyamız açısından daha kıymetli bir noktaya taşıyor.
Ancak yayınlarını sadece edebiyat sahasıyla sınırlamak haksızlık olacaktır. Zira her iki yayınevi de Halil İnalcık, Murat Bardakçı, Şevket Pamuk, Hilmi Ziya Ülken, Karl R. Popper gibi farklı isimlerle bilim dünyasına da katkı sağlıyorlar. Tüm bunların yanında yayınlanan koleksiyon eserler, hatıratlar ve çocuk kitaplarını da ayrıca zikredebiliriz. Bu başarılı çalışmaların karşılığında ise Türkiye’de en çok satanlar listelerinde yer alan kitapların önemli bir kısmına sahip olmak gibi ekonomik bir karşılık aldıkları da aşikar.
VakıfBank Kültür Yayınları
Bu alanda daha yeni diyebileceğimiz bir diğer yayınevi ise 2018 yılında kurulan VakıfBank Kültür Yayınları. 1954 yılında kurulan bankanın böylesine kıymetli bir alanda faaliyet göstermeye başlaması için 64 yıl neden beklediğini anlamak mümkün değil. Yalnızca, Kemal Karpat tarafından Osmanlı toplumunun en büyük üç kurumundan birisi olarak zikredilen ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bir kültür olarak devraldığımız vakıflar konusunda yayın yapılmış olsaydı dahi bugün büyük bir kütüphaneye sahip olabilirdik.
Henüz dört yaşında olan VakıfBank Kültür Yayınları kendi web sitesinden edindiğim bilgiye göre felsefe, iktisat ve tarih alanları başta olmak üzere 100’ün biraz üzerinde eser yayınlamış durumda. Aslında bunun çok üzerine çıkması beklenirdi. Cemil Koçak veya Murat Önderman gibi bazı dikkate değer yazarlara sahip ve çok değerli eserler basmış olsa da henüz oturmuş bir yayın politikasından da bahsedemiyoruz. Belki de biraz daha süre verip gözlemlemiz gerekecek.
Albaraka Türk Yayınları
Son zamanlarda bazı fuarlarda rastladığım, daha çok iktisat alanında yayıncılık yapan ve köken itibariyle Albaraka Türk’e ait olan yayınevi ise Albaraka Yayınları. Daha önce hat, tezhip, ebru, minyatür, çini gibi geleneksel sanatlarımızda atölye, sergi ve koleksiyon çalışmaları olan Albaraka Türk’ün yayınevi, VakıfBank Kültür Yayınları’nda bahsettiğimiz bazı eksiklikleri aynı şekilde bünyesinde taşıyor.
İlk olarak akla gelen husus, sermaye yeterliliğine sahip olmalarına rağmen yayıncılık konusunda aynı ölçüde üretken olmamaları. Bu durum İş Bankası ve Yapı Kredi’de hissettiğimiz kültür çalışmalarına verilen önemin aynı şekilde içselleştirilmediği izlenimini uyandırıyor. Ancak daha önemli bir diğer nokta ise şu: Kültür politikaları, dini yahut ideolojik kimliklerin gölgesinde yürütülmeye çalışıldığında verimsiz sonuçlar verirler. Her ne kadar Albara Türk katılım bankası olsa da Albaraka Yayınları’nın İslam iktisadının teorik altyapı çalışmaları için yoğunlaşması yayınevinin üretkenliğini ve verimliliğini olumsuz yönde etkileyebilir. İktisat ağırlıklı bir yayın politikası geliştirilecekse dahi Türk okurlarını iktisat dünyasının her veçhesine ulaştırabilecek çok kapsamlı ve çok boyutlu bir içerik üretimine yoğunlaşılmalı.
Tüm bunların yanında yayınevinin son zamanlarda yaptığı nitelikli yayıncılık, çeşitlilik ve yeni serilerin müjdeleri bizi heyecanlandırdı diyebilirim. Çocuk yayıncılığında da iyi bir ivme yakalayabilirler. Umarım uzun soluklu ve niteliğin öncelendiği bir çizgisi olur ve biz de keyifle okuruz eserlerini.
Kültürel Finans
Kültür çalışmalarının en büyük handikapı bu çalışmaların finansal ve kültürel taraflarını uyumlulaştırmakta yatar. Özellikle ülkemizde finansal kaynakların sahipleriyle kültürel çalışmaları yürütenlerin aynı kimseler olmaması hedefler ve ürünler konusunda sık sık anlaşmazlık yaratır.
Pandemi gibi zor dönemlerde her ne kadar belirli bir yayın portföyü oluşturmuş büyük ölçekli yayınevleri finansal özgürlüklerini ellerinde tutuyor olsa da orta ve küçük ölçekteki diğer yayınevleri piyasa şartlarına dayanmakta güçlük çekiyorlar. Kültürel dinamizmin artırılması, geliştirilmesi ve verimli hale getirilmesi için yeni yazarların ürün ortaya koyabileceği veya mütercimlerin yeni tercümeler yapabileceği farklı bir kültürel finans yaklaşımına ihtiyaç var.
Bu bağlamda bankaların yayıncılık piyasasında yer alması finansal kaynak sağlama kaygılarını önemli ölçüde giderebilecek bir imkan. Bu imkan diğer özel yayınevleri için rekabette güçlükler çıkarabilirse de halihazırda epey yavaş takip ettiğimiz küresel yayıncılığı yakalamamız noktasında bankaların yayınevleri özel bir önem arz ediyor. Belki bu vesileyle çok satanlar listelerinde neredeyse bir yıl aynı yayınevlerine ait aynı eserleri görmek gibi üzücü bir tabloyu da değiştirebiliriz.
Diğer bankaların da bu alanda faaliyet göstermesi yayıncılık açısından kültürel dinamizmimizi artırmamız yanında haklı ekonomik kaygıları olan kültür profesyonellerinin yeni iş sahalarına kavuşması için de faydalı olacaktır. Bilhassa vergilerimizle kurulan ve dönem dönem yine vergilerimizle sübvanse edilen kamu bankalarından her bilanço döneminde açıkladıkları olağanüstü karlara karşılık niçin böyle bir yatırım talep etmeyelim? Unutmayalım ki yayınevleri bankalar için dikkate değer bir gelir kapısı olmasa da özel bir prestij kaynağı olacaktır.