OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Kusursuz Yenilgiler İlmihali

Hacer Zeynep Ekemen

Bir kalbim olduğunu unutmamak için Ayşegül Genç okuyorum. Daha doğrusu, kalbimi bir yumruktan farklı kılan ince hasletler hâlâ orada mı, bunu yoklamak için. “Kalp yordamı” yürüyüşümü yavaşlatıyor belki ama attığım adımları emin kılıyor, emin ve salim. Kalbin bir adı da yanılmamaktır, yansa bile, biliyorum.

“Yoruluyorum ve geçiyor ömür / yoruluyorum ve geçiyorum / bana verilen ömürden”. Suavi Kemal Yazgıç’ın bu dizelerinde fark etmiştim ilk defa, zamanın değil insanın geçtiğini; geçip gidebildiğini. Üstelik geçip gidebilmek insanın yorulmasına karşılık verilmiş bir lütuftu sanki.

Kuğu Boynu, Ayşegül Genç’in üçüncü romanı. Babasını bir maden kazasında kaybettikten sonra hayatı değişen Mualla ve onunla kesişip değişen başka hayatları konu alan eserde hiçbir şey salt görünüşten ibaret değil. Sonuçlar sebeplere ayna tutuyor. İç içe geçmiş öyküler hepimizin hikayesi, kabuk tutmuş ağrılı yaralar hepimizin sinesinde. Yazar, eserinde yaralarımızı kanatarak sağaltmanın sahiciliğine davet ediyor bizi.

Eve Yalnız Dönen Çocuklara

Kitabını “yense de yenilse de eve yalnız dönen çocuklara” ithaf etmiş yazar, “yenilgiyi de mücadelenin bir parçası kabul edenlere”. Bülent’le başlayan yenilgiler silsilesine Celalli Saatçi, Mualla, Atilla ve Murat Usta katılmış. Kahramanlar, sığınacağı limanı mağlubiyet öncesi kendisi inşa etmiş kusursuz mağlup ve mahcuplar.

Genç, merak unsurunu roman boyunca canlı tutmuş; akıcılıkla kurulan üslup, okuru esere adeta kilitleyecek nitelikte. Öfke, kırgınlık, pişmanlık, utanç gibi duygular okuyucuya iç monolog ve bilinç akışı gibi tekniklerle doğrudan yansımış. Bu da okurun eseri içselleştirmesini kolaylaştırıyor. Kitabı okurken kahramanlarla “aynı acının farklı şubelerinde buluştum”, yas tuttum; “iyileşmenin hayalini kurdum”, vazgeçtim; “eksildim ve tamamlandım.” Aynada Muallayla bakıştım, vakti Celalli Saatçi’den öğrendim, üzerime devrilen dünyanın altında Murat Ustayla ter döktüm. Sesler kafamın orta yerini delerken onları bastırmak için kendi kendimle konuştum Bülent gibi, engellerimi büyüttüm. Atilla’yla kavgamdan vazgeçip başkalarının kavgalarında dövüldüm.

Yazının tamamını Okur’un 15. sayısında bulabilirsiniz: bit.ly/3idf6PP

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?