OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Medeniyeti Yeniden Düşünmek

Sümeyye Çiftçi

Afgani ve Fanon gibi dünyanın iki uzak noktasında iki ayrı kişi medeniyet karşısında aynı duruşa sahip olabilirken; yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki insan medeniyet konusunda farklı düşünebilir, M. Akif ve en yakın arkadaşı A. Mithat Efendi gibi.

Okulun son haftasına sanki her gün karne veriliyormuş gibi “karne haftası” denir bilirsiniz. Konular bitmiştir, devamsızlıklar-notlar girilmiştir, tabiri caizse kalem kırılmıştır artık; ders işlenmez, işlense de kimse dinlemez. Öğrenci de zaten okula gelmez. 

İşte yine böyle bir karne haftası, 7. sınıf öğrencileriyle tabu oynarken “lobi” kelimesi çıktı şanslarına, ben öğrencinin “pas” demesini beklerken, “Oğlum Pubg’de arada nerede bekliyoruz?” dedi. Tüm erkekler, nefes almak kadar rahat bir tavırla “lobi” diye bağırdı. Böylece yetişkinlerin bile bilmekte zorlanacağı kelime ile puanları arttı. Sonra “yelpaze” kelimesi çıktı kısmetlerine, çocuk sanki yüzüne duman geliyormuş gibi suratını buruşturarak “Mangalı yellerken kullandığımız kartona ne diyorlar?” deyiverdi. “Yelpaze” dedi tüm grup hiç düşünmeden ve yine gol oldu. 

Ben de böylece öğretmenliğimin ilk yılında eğitim ilkelerine yeni bir madde eklemiş oldum. “Öğrencilerin sosyo-ekonomik durumlarını öğrenmek için tabu oynamak.” Bu kural hiç şaşmadı şimdiye kadar. 

Zihnin Parıldadığı Anlar 

Lütfi Sunar’ın Müslüman Dünyada Medeniyet Tartışmaları kitabını okuyunca bu oyun geldi aklıma ve prensip üretmeyi çok seven zihnim yeni bir çıkarım yaptı. Madde 1: “Bir toplumu tanımak için o toplumun medeniyet kavramının içini nasıl doldurduğuna bak.” 

Bu kitapla beraber Dostoyevski’nin Yeraltı Adamı, Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey’i, Kafka’nın Böcek İnsanı, Octavio Paz’ın Puçikosu, Sezai Karakoç’un Masal şiirinin birinci Oğul’u medeniyet karşısındaki tavırlarıyla zihnimde aynı sınıfta öğretmenin verdiği ödevi en iyi şekilde yapmaya çalışan çalışkan öğrenciler gibi sıralandılar.

Freud, Camus, Toynbe, M. Akif farklı sebeplerle de olsa medeniyeti eleştirmek konusunda birleşmiş olmalarıyla hayalimde Cağaloğlu’nda bir yayınevinin odasında buluştular. 

Toplumlara, dinlere göre medeniyet tanımı değişir hatta kişinin gençken, yetişkinken ve yaşlıyken yaptığı medeniyet tanımları bile farklı olabilir. Afgani ve Fanon gibi dünyanın iki uzak noktasında iki ayrı kişi medeniyet karşısında aynı duruşa sahip olabilirken; yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki insan medeniyet konusunda farklı düşünebilir, M. Akif ve en yakın arkadaşı A. Mithat Efendi gibi. Modernleşen dünya için zihin teri döken herkes ceplerinde kendi tanımlarıyla bu kitapla havsalamda bir masanın etrafında toplandılar. 

“Medeni Batı” ve Bir İslam Medeniyetinin İmkanı 

Müslüman dünya olarak görmezden geldiğimiz “medeniyet,” “modernleşme,” “küreselleşme” gibi kavramların tanımı başkaları tarafından batılı mesele ve referanslar etrafında yapılıyor. Tarihi gerçekleri epistemolojik ve ontolojik tanımlarıyla değil günlük siyasetin diliyle bildiğimiz için medeniyet, bedelini ötekinin ödediği bir kavram olarak karşımızda durmaya devam ediyor. Ötekileştirdiğimiz kavramların temsilcileri kapı komşumuz, kiracımız ya da metroda karşılaştığımız bir fenomen olarak karşımıza çıkıyor. Kitap, “bu realiteyi değiştirmek için bir şeyler yapmalı,” diyor ve yapılacakları sıralıyor. 

Kitap, “armudun sapını atalım, üzümün çöpünü sirkeye koyalım, karpuzun çekirdeklerini ayıklayalım, armutla üzümü hepten reddetmeyelim ama çürüğünü kurdunu da kutsamayalım. Alalım karşımıza medeniyeti, eğrisiyle doğrusuyla konuşalım, yüzleşelim ve tertemiz bir sayfa açalım,” diyor. Okuyucuda bu ses Cezayir, Bosna, Afrika, Endenozya, Arabistan, İran semalarında yankılansın da oradan tekrar Türk münevverinin kalbine dönsün istiyor.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?