Ender Ekim
Muhammed Ali ismini herhalde duymayanınız yoktur. Vefat ettiği 3 Haziran 2016 tarihine kadar ben de sadece ismini duymuştum. Bir de ona dair birkaç küçük malumat. Hepsi bu. Vefatının akabinde ise kültür dünyamızın önemli isimleri tarafından Muhammed Ali ile alakalı çok değerli köşe yazıları kaleme alındı. Bu yazılar benim Muhammed Ali’ye ve hayatına derin bir ilgi duymama vesile oldu.
Bugün dahi çok net hatırladıklarımdan birisinde yazar, 1974 yılında soğuk bir kış gününde henüz çocukken gecenin bir yarısı çalan alarm ile uyandığından, babasıyla beraber hazırlanıp evlerinde televizyon bulunan komşularına Muhammed Ali ile Joe Frazier arasındaki unutulmaz maçı izlemeye gittiğinden bahsediyordu. Maç sırasında yaşanan duygu yoğunluğu, Muhammed Ali’nin rakibini nakavt etmesiyle gece yarısı evde yükselen tekbir sesleri ile okuyucuya yani bana öyle güzel aktarılmıştı ki o gün anladım Muhammed Ali, iman ile çarpan yürekler için sadece bir boksör değildi. Başka bir yazar onun neden “İslam’ın yumruğu” lakabıyla anıldığına değiniyordu. Bir diğeri Erbakan Hoca vesilesi ile Muhammed Ali’nin gerçekleştirdiği İstanbul ziyaretini tafsilatıyla aktarıyordu. O gün keşke demiştim keşke onu daha önce tanıyabilseydim.
Tanıdıkça Hayran Oldum
Bu pişmanlık nedeniyle takip eden yıllarda Muhammed Ali hakkında önüme çıkan tüm makaleleri okudum, maçlarını izledim, sahaflardan onu anlatan, yaprakları sararmış, siyah beyaz resimlerin bulunduğu kitapları temin ettim. Tanıdıkça ona duyduğum hayranlık arttı. Sert yumrukların ardında yumuşacık bir gönlü vardı. O gerçek manada gönüllerin şampiyonuydu.
Ketebe Yayınları’nın Ocak 2021 itibariyle okuyucuya sunduğu Kelebeğin Ruhu adlı kitap ilgi çekici kapak tasarımı ve “Muhammed Ali’nin Kaleminden, Hayat Yolculuğuna Dair Düşünceler” alt başlığıyla okuyucuyu selamladığı gibi bende görür görmez temin etme isteği uyandırdı.
9 çocuğundan birisi olan Hana Yasmeen Ali’nin emekleriyle hazırlanan kitabı farklı kılan nokta tabii ki alt başlıkta da ifade edildiği gibi Muhammed Ali’nin kaleminden onun hayatına uzanıyor olması. Sezai Saraç’ın başarılı çevirisi ile yayımlanan kitap yer yer kızının şiir ve hatıralarıyla zenginleştirilmiş olsa da kitabın büyük çoğunluğunda anlatıcı Muhammed Ali.
İnsanı Büyük Yapan Nedir?
Kalemini doğduğu ilk yıllara dair hatıralarıyla oynatmaya başlayan Ali, kitapta anne ve babasıyla olan ilişkisinden henüz bir çocukken Louisville sokaklarında yaşadıklarına, boks hayatının başlamasına vesile olan olaydan korkularıyla nasıl yüzleştiğine, pişmanlıklarına, spor ve aile hayatına dair birçok hatırayı okuyucuya samimi bir dil ile aktarıyor. İslam ile tanışma süreci ve Malcolm X ile ilişkisine dair anlattıkları kitapta benim en fazla ilgimi çeken kısımlar oldu. Üstelik kitabı okuduğunuzda yalnızca Muhammed Ali’nin hayatına konuk olmayacak aynı zamanda Amerika’daki ırkçılığa, Vietnam Savaşı’na, 11 Eylül’e, Parkinson hastalığına farklı bir pencereden de bakmış olacaksınız. Kısacası kelebeğin ruhuna dokunacaksınız.
“İnsanı büyük yapan yüreğidir. Niyeti, düşünceleri ve inançları.”