|

Müteferrika’nın Hayaleti

Halil Solak

İbrahim Müteferrika 1727’de padişah fermanı ile şeyhülislam fetvasını aldıktan sonra İstanbul’un Yavuzselim semtinde, Mismarcı Şüca Sokak’taki evinde bir matbaa kurdu. Matbaa sayesinde kitaplar daha okunaklı ve hatasız basılacak, fiyatları ucuzlayacak, böylece büyük kütüphaneler kurulacaktı. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu nasıl cihad yaparak İslamın şerefini arttırıyorsa kitap basarak da İslama hizmet edecekti. 

Müteferrika, bir hazırlık sürecinin ardından, 1729’da Vankulu Lugati’ni matbaanın ilk kitabı olarak yayınladı. 1747’deki vefatına kadar tarihten coğrafyaya, dilden askerliğe kadar çeşitli konularda 22 cilt halinde 17 kalem eser bastı. 

Peki, Osmanlı topraklarında tesis edilen bu ilk Türk matbaasında nasıl bir ortam vardı? Tezgahlar, kağıt topları, hurufatlar, ustalar, kalfalar ve çırakları bir arada gösteren bir resim olsaydı. Tabii ilk editör, redaktör, grafik tasarımcı olarak niteleyebileceğimiz; diplomat, tercüman, haritacı kısaca “Hezârfen” Müteferrika’yı da… 

lk Türk Matbaasının Resmi 

Elimizde Müteferrika’yı ve matbaasını gösteren resimler yok değil ancak en bilindikleri Süheyl Ünver ve Münif Fehim’e ait bu resimler temsilidir. Gelin de Yahya Kemal’in “Bizde Resimsizlik ve Nesirsizlik” başlıklı o ünlü makalesinde söylediklerini hatırlamayın: “Resimsizlik yüzünden cedlerimizin yüzlerini göremiyoruz. Ah bu ne feci hicrandır!” Ancak Müteferrika’nın İzinde(n) giden kitapsever ve kitap tarihi araştırmacısı Yahya Erdem’in müdekkik nazarları sayesinde bu hicranımız biraz olsun dindi. 

Erdem, Andreas Lazarus Imhof tarafından yazılan Neu-Eröffneter Histrorischer Bilder-saal adlı dünya tarihinin 1723-33 yılları arasını kapsayan 9. cildinde (1735, s. 835) ilk Osmanlı matbaasının erken dönemine ait tek resmini buldu ve ilim alemine duyurdu. Kitabın kapağında da kullanılan yanda gördüğünüz bu resim yayınlandığı esnada, yani 1735’te, Müteferrika Matbaası aktifti ve Naima Tarihi basılıyordu. Yahya Erdem kişilerin kıyafetleri, baskı makineleri, dizgi kasası, vitraylar dahil her şeyin ayrıntılı ve gerçekçi biçimde resmedildiğini söylüyor. 

Peki bu resimde Müteferrika nerede? Erdem’e göre altı kişinin yer aldığı resimde sırtı dönük ve eliyle talimat veren kişinin İbrahim Müteferrika’yı temsil ettiği düşünülebilir. 

Tek Yapraklı Sözlük 

Yahya Erdem’in Müteferrika dünyasına dair keşfi, matbaanın vesika değerine sahip bir görselini ilim dünyasına armağanıyla sınırlı değil. Onun kılı kırk yaran takibi sayesinde Müteferrika’nın tamamlayamadığı çok dilli bir sözlükle ilgili bazı ipuçları elimizde. 

İbrahim Müteferrika’nın Doğu ve Batı dillerini kapsayan son derece geniş bir lügat basmayı planladığını biliyoruz. Mesela İtalyan din adamı ve edebiyatçı Toderini’ye göre maddi kaynak bulabilirse Müteferrika, Şark ve Avrupa dilleriyle ilgili büyük bir sözlük derlemek ve bunu basmak niyetindeydi. Yine 1734-1746 yılları arasında İstanbul’da bulunan İsveç elçisi Edward Carleson -söylentiye göre Müteferrika bir ara kendisine tercümanlık yapmıştı- 1735 tarihli bir mektubunda şu satırlara yer veriyordu: “İbrahim Efendi yayımcı bulabildiği takdirde, Asya ve Avrupa’da en çok kullanılan dillerin büyük bir sözlüğünü hazırlayacağını bizlere söylemiş bulunuyor.” 

Bu arada matbaada basılan ilk ve son kitaplar birer sözlük olsa da yayınlananlar arasında bu evsafta bir eser yok. Peki Müteferrika’nın bu büyük projesinin akıbeti ne oldu? 

Fransız şarkiyatçı Louis-Mathieu Langlès’e göre Müteferrika 1730’da bastığı Grammaire Turque’den sonra çok dilli bir lügat basmak istemiş ancak folyo boyutundaki bu sözlüğün sadece ilk yaprağını bastırabilmişti. Erdem’e göre Müteferrika ilk yaprağını bir prova mahiyetinde bastığı bu sözlüğü muhtemelen parasızlık ya da hurufat eksikliği yüzünden tamamlayamamıştı. 

Sözlükte Fransızca bir kelimenin İtalyanca, Rumca, Latince, Türkçe, Arapça ve Farsça karşılıkları bulunuyordu. Langlès künyesini verdikten sonra lügatin bir nüshasına sahip olduğunu da söylüyor. O halde aklımızdaki soru şu: Müteferrika’nın örnek olarak bastığı bu ilk yaprağın Langlès’e ait nüshası şimdi nerede? Fransız şarkiyatçının ölümünden sonra kitapları dağıldığı için maalesef bu tek yaprağın nerede olduğu bilinmiyor. 

“Nadir Kitapların Mütehassısı” 

Bu keşiflerin sahibi Yahya Erdem İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Fransız ve Roman Dili ve Edebiyatları Bölümü mezunu. 30 yıl TRT’de çeşitli pozisyonlarda çalışmış. 1993’ten beri inceleme ve araştırma yazıları yayınlıyor. Ama asıl portresi Prof. Dr. Ali Birinci’nin şu satırlarını okuduktan sonra netleşiyor: “İngilizce, Fransızca ve eski yazıyı çok iyi bilen Y. Erdem bilhassa Fransızca, İngilizce ve Türkçe nâdir kitapların mütehassısı ve meraklısıdır. Kitapçılık tarihine dair yazdığı yazılar üstâdânedir.” 

Erdem, Hasan Âli Yücel’in “Bir şey satacaksan kitap satacaksın, bir şey alacaksan kitap alacaksın.” sözüne, “Bir şey yazacaksan kitaplar hakkında yazacaksın.” şeklinde bir ekleme yaparak kaleme aldığı makalelerini Müteferrika’nın İzinde adıyla kitaplaştırdı. Kitabını “şeyhü’l-muhibbân-ı kütüb” Necmettin Hilâv’ın aziz hatırasına ithaf etmesiyse ayrı bir kadirşinaslık (2000’de vefat eden bu çok dilli kitapseverin hayatı ve sahaflarla ilişkisi için bkz. Ali Birinci; “S. Necmettin Hilâv: Kitabın Kara Sevdalısı Ârif Bir Âlim’in Hikâyesi”, Müteferrika, Kış, 2003, sayı 24, s. 3-21). 

Kitaptaki yazılardan birinde İsmail Saib Efendi’ye dair araştırmaları esnasında rastladığı ilginç bilgileri efendinin himmeti gören Yahya Erdem’in -bana kalırsabaşta Müteferrika olmak üzere muhibb-i kütübden pek çok “yardımcısı” var. Aksi takdirde bu keşifleri nasıl açıklayabiliriz? 

Müteferrika’nın İzinde okurun elinde bir keşif defterine dönüşüyor. Hamiş: Müteferrika’nın İzinde Ötüken’in yeni dizisi “kitabiyat”ın ilk verimi. Sırada Seyfettin Ünlü ile Turan Türkmenoğlu’nun kitapları var. Editör Göktürk Ömer Çakır’a ve dizi danışmanı Şaban Özdemir’e kolaylıklar!

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir