Turgay Bakırtaş
Sevgili yayıncılar, muhterem kitabevleri… Benim gibi realist ve aklıselim okurlar bile işte bu düşüncelere kapılıyor siz yeni baskılar için gevşek davrandıkça. Ne olur buna bir son verin. Hayattan alınabilecek çoğu zevkten kendi rızasıyla vazgeçmiş kitap meftunlarına acı çektirmeyin.
Yapı Kredi Yayınları, Norveçli yazar Roy Jacobsen’in son romanı Oduncular’ı eylül ayının başında yayınladı. Yazarın önceki romanları da aynı yayınevinden çıkmıştı. Buraya kadar sorun yok. Yeni çıkan kitap listelerine göz gezdirirken tanıştığım Jacobsen ilgimi çekince, konusu da merakımı cezbeden Oduncular’ı okumaya karar verdim. Sorun burada başladı işte.
Ertesi gün Kadıköy’e, yayınevinin satış mağazasına uğradım. Kitap tükenmişti. Edebiyat dünyasında henüz çok tanınmayan bir ismin yeni kitabının sadece üç haftada tükenmesi beni hem sevindirdi hem şaşırttı. Yeni baskının ne zaman yapılacağını sordum yetkiliye, “Belli olmuyor.” dedi. O anda patladım. Okurluk hayatım boyunca yeniden basılmasını beklediğim kitapların birçoğunun adresi YKY olduğu için, bir kitabın yolunu gözlemenin yarattığı sıkıntıdan nefret ettiğim için patladım. Bağırıp çağırmadım elbette ama karşımda son derece ilgili ve okuru tanıyan biri vardı; güler yüzle söylediğim acı-tatlı sözlerin bir patlama olduğunu fark etmişti mutlaka.
Yeniden Basmak Yayıncının Sorunu
YKY’nin ilk rastladığım vukuatı, Vecihi Hürkuş’un Bir Tayyarecinin Anıları kitabını uzun yıllar basmamasıydı. Gerçi mirasçıların sebep olduğu bir telif sorunundan kaynaklanıyordu bu durum ama beni ilgilendirmezdi, ben yayıncıyı tanırdım; mademki o yapmıştı ilk baskıyı, devamının sorumluluğu da ondaydı. Hürkuş yalnız değildi; üç ciltlik Bedenin Tarihi de yoluna ağıtlar yaktığım bir YKY eseriydi. O da yalnız değildi, beş ciltlik Özel Hayatın Tarihi vardı peşinde. Kazım Taşkent serisinden çıkan klasiklere değinmiyorum bile. Birkaç kez mail attım yayınevine, Twitter’dan da yazdım, cevap vermediler. Taksim’deki merkez mağazaya sorduğumda profesyonelce geçiştirdiler. O sıralar İmge’ye de fena takmıştım. Fernand Braudel’in Maddi Medeniyet üçlemesini yıllardır basmıyorlar, ne zaman basılacağını da bilmiyorlardı. Gaddar sahaflar üç cilde bin lira istiyordu. Süheyl Ünver’in beş ciltlik İstanbul Risaleleri de soyu tükenenlerdendi, Kültür A.Ş. çıtını çıkarmıyordu. Erol Güngör için Ötüken’i sıkıştırmadım mı sanıyorsunuz? Sıkıştırdım, onlar da kapı duvardı.
Sabırsız ve Küskün
Bir de çok eskiden basılan, yayıncısı artık var olmadığı için akıbeti meçhul kitaplar vardı. Eric Hoffer’in Kesin İnançlılar’ı, Joseph Campbell’dan Kahramanın Sonsuz Yolculuğu veya Collins & Lapierre’in Kudüs Ey Kudüs’ü gibi. Şükürler olsun ki üçü de basılıyor şimdi. Fakat içimizde bir boşluk bırakarak kapanan Kabalcı Yayınları’nın bazı kitapları tekrar aramıza katılacak mı meçhul.
Değeri yüksek bazı kitapların yeniden basılmamasının geçerli sebepleri vardır illaki. Fakat ben sabırsız ve küskün bir okur olarak, zihnimde zalim bir genel yayın yönetmeni canlandırıyorum hep. “Turgay vaktinde almamış mı o kitabı? Sürünsün dursun şimdi ahahaha!” diyerek koltuğunu döndürüyor bu yayın yönetmeni. Haftalarca, aylarca, hatta yıllarca basmıyor o kitabı. Haklarını da devretmiyor inadına. Daha da ötesi, gizli bir el nadirkitap.com aramalarımı raporluyor kendisine. Yayın yönetmeni keyiften deliriyor, katılarak gülerken yere yuvarlanıyor.
Sevgili yayıncılar, muhterem kitabevleri… Benim gibi realist ve aklıselim okurlar bile işte bu düşüncelere kapılıyor siz yeni baskılar için gevşek davrandıkça. Ne olur buna bir son verin. Hayattan alınabilecek çoğu zevkten kendi rızasıyla vazgeçmiş kitap meftunlarına acı çektirmeyin.