Turgay Bakırtaş
Kitapların dünyası ne kadar geniş ve görkemliyse, okurların dünyası da bir o kadar renkli ve eğlenceli. İyi bir okur olmak, iyi bir yazar olmak kadar zordur diyebilirim. Mesele yalnızca kitap okumak, bu dünyada kendine bir yol çizmek değil çünkü. Genel olarak ne olup bitiyor, kim ne yazmış, önemli ödülleri kim kazanmış, genç kuşak edebiyatçılar neler yapıyor takip etmek şart. İşte bu yüzden çoğu okur, hayatının bir noktasında, okumadığı bir kitabın konuşulduğu ortamlarda küçük numaralara başvurur; dikkate değer bir kitap hakkında bilgisi olmadığını belli ederek grup içindeki itibarını gölgelemek istemez.
İyi okur olmak gibi, iyi okur numarası yapmak da kolay değildir; dikkat ve deneyim gerektirir. Bu gayet büyük ve evrensel bir ihtiyaç olsa gerek, Fransız yazar Pierre Bayard tarafından kitabı bile yazıldı: Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz? Bayard’ın böyle bir kitap yazmaktaki gayesi biraz kendiyle, biraz okurluk halleriyle dalga geçmek; ayrıca insanların bir şeyleri okumamış olmalarından doğan eksiklik halini “Merak etme, hepimiz aynı gemideyiz!” diyerek gidermekti muhtemelen.
Okumadan Konuşmanın Sistematiği
Bayard, kendi okurluk serüveninin dönemeçlerini anlatarak başladığı kitabında, büyük yazarlar hakkında büyük laflar eden çoğu arkadaşının mevzubahis kitapları aslında okumadıklarını anladığında nasıl şaşırdığından, sonrasında da bunu nasıl bir kişisel eğlence unsuruna dönüştürdüğünden bahsediyor. Entelektüel çevrelerde geçirdiği uzun yılların kazandırdığı tecrübelere dayanarak da okumadığımız kitaplar hakkında konuşurken hangi yolları benimsediğimizi, ne hallere girdiğimizi aktarıyor. Bununla da kalmıyor, okunmamış kitaplar ve onların yazarları hakkında konuşmanın sistematik eğitimini veriyor.
Bayard’a göre, Dostoyevski romanları hakkında konuşurken sadece bir kavramı kullanmak yeterli: İnsan ruhu. Hangi kitap hakkında konuşuluyor olursa olsun, münasip bir anda “Roman karakterlerinin ruh tahlilleri akıl almaz ölçüde derinlikli.” demeniz yeterli. Keza Dickens… Herhangi bir romanını okumanıza gerek yok İngiliz yazarın, “Yaşadığı dönemin toplumsal tiplerini anlatmakta onun gibisi yok.” diyerek geçebilirsiniz. Umberto Eco’dan mı bahsediliyor? “Entelektüel seviyesi ve tarih bilgisi inanılmaz boyutta!” gibi bir cümle yapıştırıp tertemiz çıkabilirsiniz işin içinden.
Kitaptaki en popüler örnekleri fazlasıyla özetleyerek aktardım ama Bayard elbette bu kadar basitleştirmiyor işi; daha spesifik türler, yazarlar ve az bilinen kitaplar hakkında nasıl konuşulacağının da ipuçlarını veriyor.
Bayard’ın bu ilginç kitabını okurken çok eğlendiğimi söylemek isterdim, fakat öyle bir şey olmadı. Kitap eğlenceli olmadığından değil, okumadığımdan. Sonuçta yirmi beş yıldır bu dünyanın içinde dolaşıyor, yeri geldiğinde okumadığım kitaplar hakkında da konuşuyorum. Kendimi fazlasıyla geliştirdiğim bir konu hakkında ayrıca okuma yapmaya gerek görmüyorum.