Süleyman Ragıp Yazıcılar
Allah’ın bir lütfu olarak, birçok üniversitede ve lisede, zaman zaman genç dostlarımızla bir araya geliyoruz. Kah “yazmak ve yaşamak” üzerine, kah gönüllülük gibi mevzularda konferanslarımız oluyor. Kendi adıma, büyük mutluluk duyduğum ve genç arkadaşlarımızdan çok şey öğrendiğim buluşmalar oluyor bunlar.
Soru-cevap fasıllarında, “Başucu kitaplarınız nelerdir?” sorusuyla karşılaşıyorum genelde. Verdiğim cevaplar döneme göre değişse de, bir kitabı ister istemez daima paylaşmış oluyorum, tebessümle ve coşkuyla o kitabın adını zikrediyorum. Bu yazımda, o başucu kitabımı sizinle de tanıştırmak isterim.
Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin şiirlerinin yer aldığı Divan, hayatımın en anlamlı kitapları arasında ilk sıralarda yer alıyor. Hatta şöyle söyleyeyim, hemen yatağımın yanında, o şirin ve minik baskılı haliyle arz-ı endam ediyor daima. Bir el uzatacak mesafede durmasını, böyle pıt pıt, alıp alıp okumayı önemsiyorum. Neden çok seviyorum, maddeler halinde özetleyeyim:
– Hem sabahları hem de akşamları, insanı zinde tutuyor hazretin eşsiz sözleri. Sabah kalktığımda ayrı bir dirilik, gece yatmadan önce farklı bir derinlik devşiriyorum şiirlerden.
– İstanbul’da ziyaretçisi çok bol olan iki ulu zat vardır; Avrupa yakasında Ebu Eyyub El-Ensari Hazretleri, Anadolu yakasında Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri. Her iki türbe de aşıkların, dervişlerin, gariplerin, yanıkların daimi ziyaretgahıdır. Bu Divan vesilesiyle, Aziz Mahmuh Hüdayi Hazretleri’nin nasıl bir hayat yaşadığını, Allah-insan-varlık arasında ilişkilere nasıl ince bir yerden yorumlar getirdiğini daha iyi anlıyorum. Bir nevi, şiirlerin aynasında Anadolu’yu mayalayan asil ve asıl ruhu kavramaya çalışıyorum.
– Varlığın darlığı büyük, dünyanın karanlığı çok. Buralı değiliz belli, ebedi huzuru arıyoruz, gönlümüz ötelere namzet. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri, öyle bir yerden sesleniyor ki insana, samimi bir kalple kendisine kulak verince kanatlanıp uçmamak, mutluluktan coşmamak elde değil. İnci misali dizdiği satırlar, gönlü olanı yeşertmek ve dünyayı güzelleştirmekle vazifeli adeta.
Yazının tamamını Okur’un 13. sayısında bulabilirsiniz: http://bit.ly/3azFXBj