OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Ruhlarda Güzel Bir İz: Nureddin Topçu’yla Karşılaşmak ve Ötesi

Kâmil Büyüker

“Bir insanla tanıştım, hayatım değişti” cümlesi hayatımızın bir yerinde mahfuz ya da aşikar durmaktadır. Ali Birinci, hayatına farklı bir mana katan Nurettin Topçu ile karşılaşmasını kayda alıp, yazıya dökenlerden…

Bu ülkenin yakın tarihinde “ahlak” bahsi söz konusu olduğunda, “Anadolu” konuşulduğunda muhakkak ilk sıralarda zikredilen isimlerden birisi Nurettin Topçu’dur. Nurettin Topçu eserleriyle ve yaşayan talebeleri ile bugün hâlâ konuşulmaktadır. Ancak onun iç dünyası ve çevresinde sayısı belki çok az olan talebeleri ile olan münasebeti, az bilinen tarafını oluşturmaktadır. Bir İnsanla Karşılaşmak & Nurettin Topçu’nun Sohbetlerinden Kalanlar, Nurettin Topçu’nun talebesi olma şerefine nail olan Ali Birinci’nin aldığı notlardan ve yazdığı yazılardan oluşuyor.

Alçak Gönüllülük, Sadelik ve Samimiyet

21 Nisan 1968 tarihinde kendisini tanıyıp vefat tarihi olan 1975 yılına kadar sohbetlerinde bulunan Ali Birinci, bu evreyi “hayatının en güzel ve her fırsatta yad ettiği demleri” olarak zikrediyor. Bugün tanıma, tanışma kavramlarının tekdüze hale geldiği bir evrede aslında bir insanı tanımanın ve onunla bir anı paylaşmanın, duygu ve düşüncede beraber olmanın da ne anlama geldiğini anlatmak belki çok zor. Zira Ali Birinci bu hususu, insanları tanımadan gıyaben veya gördükten sonra vicahen yine insafın kantarında tartmadan “mülahazat hanesi doldurularak” zahmetsiz bir tavır içinde hayatlar nihayete eriyor, diye açıklıyor.

Peki Ali Birinci, Nurettin Topçu’da ne bulmuştu? Bu sorunun cevabını yine gördüğü, yaşadığı sahnelerden yola çıkarak aktarıyor. Bu büyük bir sır değil diyor Ali Birinci, bir anda insanı cezbeden iki husus Nurettin Topçu’da ahlak halini almıştı: alçak gönüllülüğü, sade ve samimi hali. Öyle ki evine ilk girişlerinde ayaklarına terlik uzatması, annesinin hazırladığı çay tepsisini salondan alıp kendi eliyle dağıtması Ali Birinci’nin iç aleminde fırtınalar koparmıştır. Buradaki hususu da “çevresinden hep hizmet bekleyen sıradan bir insan yerine, çevresine hizmet eden ve pek az görünen veya daha doğru bir ifade ile hiç görünmeyen bir şahsiyet insan, büyük ve yüksek derecede çarpan tesiriyle, tecessüm ediyordu.” şeklinde ifade ediyor. (s.13)

Acı Sual: “Değer mi?”

Sohbetler, gidip gelmeler ilerledikçe ruhta büyük bir inkılap vuku bulur. Aslında tanımak, tanışmak yani büyük tesir, Topçu konuşmaya başladıktan sonra başlamıştır. Zira Birinci’ye göre, hoca bazen bir kelime ile meseleyi kökünden kestirip zihne silinmez bir mühür basmaktadır. Gençler heyecanlı bir şekilde yüksek hayallerini ve iddialı sözlerini aktardıktan sonra “Değer mi?” sualini sorar Topçu. Çünkü o demler gençlik hülyaları ile dolu demlerdir. Boş hülyaların sonunu gençlere hatırlatarak, iç dünyalarında ihtilallere sebep olmuştur. “Şiddetin değil, hikmetin temsilcileri hayatının kahramanları arasında bir mevkiye sahipti,” diyor Birinci.

Kitapta aslında Ali Birinci’nin Nurettin Topçu’nun ardından kaleme aldığı dört önemli yazı yer alıyor. Sohbetlerden hatırda kalanlar, Topçu’nun tabiat sevgisi ve eğin sevgisi, doçentlik tezi vesikaları, “Hareket” mecmuası…

Haksız Eleştiri

Okurun pek de aşina olmadığı ama bir dönem Necip Fazıl tarafından yanlış anlaşılmalara sebebiyet verilmiş Nurettin Topçu’da tabiat sevgisi meselesini Ali Birinci etraflı bir şekilde kaleme almış.

Babıali kitabında Nurettin Topçu’yu hastanede ziyaret ettiğini ifade eden Necip Fazıl, Topçu’nun “artık kendimi tabiata vereceğim. Ondan başka kucağına atılacağım hiçbir şey tanımıyorum.” şeklindeki sözlerine karşılık, çıkışta aralarını bulmaya çalışan üzüntülü bir gence “Hocanızın ruh halini pek beğenmedim. Son anların onda beklediğim ruhiyatı bulamadım. Allah hidayet nasip etsin.” demiştir. Ardından cenazesine dahi gitmeyen Necip Fazıl’ın bu maksadından uzak yorumu ihtilafa sebebiyet vermiş ve yanlış anlamalara yol açmıştır.

Burada sözü Nurettin Topçu’ya veriyor Ali Birinci: Sizler iç buhranı geçiriyorsunuz. Bu bir nevi samimiyet buhranı, kendi iç dünyasının derinliklerine inmek ihtiyacının bizde yarattığı içsel sarsıntıdır. (…) Dışa itilişle içe dönme kuvvetleri arasındaki mücadele buhran doğuruyor. İşte sizin yaşattığınız ruhi buhran, böyle bir samimiyetini arama buhranıdır. Böyle bir kendi asıl benliğine kavuşma iradesine sahip olanlar başkalarında da samimiyet ararlar. Eşyanın bile bir iç dünyası varmış gibi her şeyin bir iç yapısı ile temasa düşkündürler. Bunların en ziyade kendilerini buldukları âlem tabiattır, en samimi dostlukları tabiatladır. Bu yol dinin de gerçek yoludur. Taklit dinine değil de Allah’a götüren yol, tabiat tapınağından geçmektedir.” (s.52)

Yaptığı diğer atıflar ve Nurettin Topçu’nun hayatından kesitlerle birlikte Ali Birinci şu yorumu serdeder: “Nurettin Topçu Hoca’nın tabiat sevgisi bütün gönül dünyasını dolduran vatan muhabbeti ile Allah aşkının terkibinden ibaretti.”

Zamane Velisi, Mürşidi ve Dervişi

Dört basamaklı kemal merdiveninden ilki kalbi terbiye etmeyi, ikincisi kafayı, üçüncüsü kelamı, dördüncüsü kalemi terbiye etmeyi başarmış, “zamane velisi, mürşidi ve dervişi” (s.101) olan Nurettin Topçu’nun hayatına ve düşünce dünyasına sizi bir adım daha yaklaştıracak eser, ruhlarda güzel bir iz bırakıyor.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?