Sümeyra Çelebi
Son bir kaç yıldır 2. el kitap satışı yapılan mecralarda ve kırtasiyelerde sıkça karşıma çıkıyor Sadako. Hiroşima’ya atılan atom bombalarının tesiriyle lösemi olan ve kağıttan 1000 turna kusu yaptığında iyileşeceğini umut eden bir kız çocuğunun öyküsü.
Mücadele, umut, savaşın kötülüğü vs. zaten kitabın ana meselesi. Lakin Sadako’yu okurken benim dikkatimi çeken çok başka noktalar oldu.
Sadako 11 yasında, kitabın girişinde sabah kalkıp koşuya gitmiş olarak karşılıyor bizi küçük kız. 11 yasındaki çocuğun sevdiği bir spor var. Bunu fark etmiş ve sabah herkes uyurken tamamen kendi kararıyla buna vakit ayırıyor.
Kelimeler Önemlidir
Hikayenin başladığı gün 6 ağustos, atom bombasının sehre atıldığı tarih ve Japonya’da ölenlerin yad edildiği bir gün. Diğer insanlarla bir araya gelip yemekler yendiği için Sadako bugünü coşkuyla bütünleştirip “karnaval” diye bahsediyor ve annesi “Seçtiğin kelimelere dikkat etmelisin bu bir anma günüdür” diyerek uyarıyor kızını. Gülüp geçmeden, görmezden gelmeden ve rencide etmeden. Kelimelerle düşündüğümüz hakikatine vakıf olmuş bir bilinçle.
“Ramazan” bayramımızın bu bilince ulaşmamış zihinler ile “şeker” bayramına dönüşüp ardından zamanla ruhunun da yaşadığını fark ediyorum. Ve birilerine “tatil” değil “dini bayram” denmediği için belki de nasıl kampanyalı otellere bir kaçamak vesilesi haline geldiğini bayram günlerimizin…
Yazının tamamını Okur’un 15. sayısında bulabilirsiniz: bit.ly/3idf6PP