Şehir Konuşmak İstiyor

Ayşegül Genç

Yazar, şehirle araya mesafe koyup dışarıdan içeriye bakıp, profesyonelce bir ilişki kurarsa, konuşmaz şehir. “Şehir yıpratandır, var edendir, yok edendir.” derse, insanı nesneye indirgerse, şehrin yapıp ettiklerinden, zulmünden bahsederse şehir susar. Ceberut olur. Büyür. Ezer. Haklı çıkar. Ama susar. İnsanın şehre paye vermesi, onu rakip görmesi, üstün görmesi, boyun eğmesi, onu kendi yapıp ettiklerinden beri görmesi kendisine bir “masumiyet” yüklemek için değil midir? Elimden ne gelir serzenişi ne kadar tanıdık. Şikayetler ne kadar soğuk. Kendini kenara ayıran insana, şimdi burada olmak, burayı anlamak, burayı çözmek, burayı değiştirmek ve bunu şimdi yapmak, şimdiyi bir ömür bilmek ne kadar uzak. Tasarısından, seslenişinden, tasavvurundan, gelecek öngörüsünden kaçıp “mükemmel bir geçmiş” düşüncesinin kollarında hiç uyanmadan öylece kalmak ne kadar acıklı.

Şehrin Bir Parçası Olmak

Şehrin içine girer, içinden geçerse sesleri duyar yazar. Uzaktan değil, mesafe koyarak değil, içeriye girerek, aynı sokakları geçerek, aynı ayazı yiyerek. Kaderine razı olanların, kaderine razı olmayarak! İnşaat alanları içinden geçerken yeniden inşa etmenin üzerine kafa yorarak. Okuru haline şükrettirmek için değil, şehrin bir parçası olduğuna onu ikna etmek için. Arındırmak ve arınmak için değil, elde kalan ile ne yapacağını sorgulamak için.

Halit Ziya Uşaklıgil şehrin sesini duyar ve duyurur. Çünkü dışarıdan değil içeriden bakar. Merhameti diri tutar. Aynî Tatalar, Civelek Ziverler, Keklik İsmailler… Orada karşımızda dipdiri durmaktadırlar. Şehir onların aracılığı ile konuşur. Bazen köye kaçar yazar, orada bile şöyle der: “Saadet bu mu? Bazen kendi kendime ‘Evet, bu olsa gerektir, işte bir sade hayat ki ne bir iştihar emeli, ne bir servet hırsıyla mustarip. Hepsi aynı hayat, aynı maişet menzilinde, işte onun giydiği bunun arkasında, işte onun evi bunun evinin aynı. O halde neden mesut olmasınlar?’ demek istedim, fakat pekiyi hissederim ki bu hayatın içine girilse bunlar hep görülecek, bu sade maişet arasında medeni hayatın bütün acılarına küçük numuneler bulunacak.”

Bu kış karın yağmasını bekledik dört gözle. Yağmadı bir türlü dedik. Yeter ki yağsın dedik. Sanki tüm önlemleri almışız, tüm yoksullara elimizi uzatmışız, şehrin sesini duyuyormuşuz gibi. Kendi konforlu alanımız bozulmasın diye kendi konforlu alanımıza kar yağsın istedik. Kıtlıktan korktuk. Şehrin içinde uğramadığımız mahalleler var, hiç gitmediğimiz hiç görmediğimiz sokaklar var. Mekanın oylumlarına iliştirilmiş sokak çocukları var. Onları; kent içi yoksulluk, göç sorunu, hayat çabası, yaşam mücadelesi gibi kavramlarla birlikte anmak sorumluluk duygumuzu bizimle uzlaştırıyor. Yanlarından geçip gidecek kadar bile yanlarında değiliz oysa. Karşılaştığımızda ise kayıtsızlığın rüzgarı eser aramızda. Onları görmek istemeyiz, onlar da bizi görmek istemez. Biz yoksulluğa, onlar varsıllığa gözlerini yumarak rahatlar. Biz olmak için uğraşırız şehirde, onlar kalmak için uğraşır.

Kayıtsızlık rüzgarını katlayıp kaldıracak tek araç vardır: Selam. Verene ağır, alana ne kadar hafif.

Kar yağdı ve yaşlı bir adam geçen gece donarak öldü. Uyurken. Varsıllara gözlerini yumup. Kar yağdı kıtlık kalkmadı yaşlı adam için. Göremedik onu. Sesini duyamadık. Mazlumlarla aramızda kat kat perdeler var çünkü. Ağır kumaş topları, mobilyalar, kaba eşyalar, duvarlar, kelimeler var. Bunları aşıp yaklaşırsak yaklaşacağız oysa. Mazlum ile Allah arasında perde yok çünkü. Mazluma yaklaşmak perdesizliğe yaklaşmak demek.

Şehir sesini duyurmak istiyor. Bizi yanına çekmek. Edilgen olmak. Ben öldürmedim o adamı demek istiyor şehir. Yüz yıl önce Halit Ziya Uşaklıgil’in gezdiği sokaklar yeni yazarlara içini açmak istiyor. Sokaklarını açmak, meczuplarını göstermek, aşıklarını tanıtmak, toplumu dengede tutan güzel adamların yorgunluktan çatırdayan dizlerinin sesini duyurmak istiyor. Şehir suçlanmak değil konuşmak istiyor. Birbirine benzeyen sitelerin, birbirine benzeyen caddelerin ve birbirine benzeyen insanların arasında bambaşka evlerim bambaşka seslerim var benim demek istiyor.

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir