Server Bedi’nin Ruhçu Ütopyası: Cingöz Merih’te
Ümit Yaşar Özkan
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanı 1949’da yayımlanmış. Bu romanla birlikte Peyami Safa’nın romancılığı olgunluk dönemine girecek ve mistik arayışları kendine yeni mecralar bulacaktır: Spiritüalizm ve parapsikoloji. Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’nun ardından 1951’de Yalnızız gelir. Yalnızız’ın baş kahramanı Samim, spiritüalist bir ütopya tasavvur etmektedir. Simeranya adını taşıyan bu ütopya o kadar önemlidir ki yazar, romanı için önce bu ismi düşünmüştür. Bu yazının asıl konusu olan Cingöz Merih’te ise 1955-56 yıllarında Milliyet Gazetesi’nde Safa’nın “maişet imzası” Server Bedi müstearıyla tefrika ediliyor. Cingöz’ün bu macerası tefrika edildikten yarım asır sonra kitaplaştı ve okuruna ulaştı. Kitabı yayına hazırlayan Seval Şahin Hocamıza bütün polisiye ve bilimkurgu okurları adına teşekkürler.
Ruhçu Ütopyayı Yeniden Tasarlamak
Peyami Safa, Yalnızız’da cins edebiyatın kalitelerini gözeterek kurmaya giriştiği ruhçu ütopyayı sanki bu kez tefrikanın havai imkanlarını kullanarak yeniden tasarlıyor. Safa’nın zamandan ve mekandan soyutlanmış ruhani Simeranya’sıyla Server Bedi’nin Merih (Mars)’teki uhrevi ütopyası karşılaştırılabilir mi? Bu karşılaştırmayı yapabilmek için önce şu soruya cevap vermek gerekir: Kimdir Server Bedi? Peyami Safa, kendinizle Server Bedi arasındaki farkı izah eder misiniz, sorusuna şöyle cevap veriyor: “Server Bedi benim müsveddemdir. Üstünde az düşündüğüm, az çalıştığım, mes’uliyetten nefsime beraat kazandırmak için kullandığım bir maişet imzası…” Ardından da şu farkı ortaya koyuyor: “Bence ‘tefrika okuyucusu’, edebiyat okuyucusundan daima ayrı bir sınıf teşkil edecektir. Tefrikaları da umumi edebiyata sokabiliriz, fakat cins edebiyata değil.”
1937 yılında Her Ay Dergisi’ne bunları söyleyen romancının fikirleri değişmemiş olsa da Server Bedi ve Cingöz Recai’yi, Peyami Safa’nın alter egosu (öteki benliği) olarak değerlendirebiliriz.
Yazının tamamını Okur’un 14. sayısında bulabilirsiniz: https://bit.ly/2CBpiBG