OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Simeranya’da Bir Dünya Tahayyülü ve Peyami Safa

Hilal Günar Gündüz

Sanatın tanımı ve amacı geçmişten bugüne hep aynı anlamı taşıdı: Zamana direnebilmek! Bir eserin sanatsal değerini en iyi zaman ifade edebilir çünkü. Tarihte silinmez izler bırakan hemen her sanatçının, özellikle de yazarların başarısını şüphesiz ki yazdıklarıyla yaşadıkları arasında güçlü bir denge kurabilmelerinde aramak gerek. Çağının meselelerini yapıtlarına aktaran yazarlar yalnızca geçmişin değil, şimdinin ve geleceğin de habercisi olurlar.

“Dokuz yaşında başlayan hayatımı kazanmak zarureti, beni, edebiyattan evvel, kendini aramağa ve yetiştirmeğe mecbur bir küçük insanın tamamile hayati zaruretlerden doğma bir terbiye, psikoloji ve felsefe tecesüsile doldurdu.” diyen Peyami Safa’nın çocuk yaşta roman yazmaya başlaması, onun için edebiyatı bir tatmin, zevk aracı olmaktan çok daha öte bir zaruret haline getirmiştir.

Dönemin meşhur şairi İsmail Safa’nın oğlu olan Peyami Safa, babasını henüz 2 yaşındayken kaybetmiştir. Eşinin vefatıyla yıkılmış bir annenin düştüğü bunalım, maddi yetersizliklerden ötürü dokuz yaşında başlayan hayatını kazanmak mecburiyeti, sık sık hastaneye uğramasına sebep olan hastalığı vb. bahtsızlıklar onu kendini anlamaya ve yetiştirmeye mecbur bir küçük insan psikolojisi ve felsefe merakı ile doldurur. Hayat karşısında edindiği tecrübe ile yetinmeyip bir otodidakt olarak kendini yetiştirerek makus talihini bir fırsata dönüştüren Safa, hikaye ve roman sanatına adım atarken bir yazarı ayakta tutacak bilgi ve kültür birikiminin yanı sıra ihtiyacı olan güvene de sahipti.

Düzenli bir eğitim hayatı olamamasına rağmen kendini öyle bir geliştirmiştir ki yıllar sonra Fransızca gramer yazacak seviyeye gelir. Öğretmenlik, matbaacılık, gazetecilik yapar. Bu iş deneyimleri ve okuduğu kitaplar onun fikri açıdan olgunlaşmasına katkıda bulunur.

Yazının tamamını Ok

Yalnızız Evet, Herkes Yalnız…

Yalnızız romanı diğer romanlarında olduğu gibi psikolojik tahliller içeren ve ayrıca Peyami Safa’nın Cumhuriyete dair hayal kırıklıklarını ve beklentilerini anlattığı bir eserdir. Romanın merkezine aldığı ev ve aileyle adeta bir Türkiye metaforu sergiler Safa. Romanın en önemli karakteri olan Samim, yazarın fikir dünyasını aktaran kişidir. Buradan bakıldığında Yalnızız’a bir fikir romanı da diyebiliriz sanıyorum.

Roman boyunca yazar, Samim ve Meral karakterlerinin ruh dünyasını öyle bir anlatmıştır ki onların iniş çıkışlarından, ruh çalkantılarından, hüsranlarından ve bunların iç dünyalarına yansımalarından etkilenmemek mümkün değil. Meral’in intiharına kadar giden süreçler düşünüldüğünde onun yaşadığı ikilemleri, bunalımları yaşamayan bir okuyucu kalmamıştır sanırım. Öte yandan üç kardeş olan Mefharet, Samim ve Besim romanın ana buutunu oluşturuyor. Besim ve Mefharet arasındaki menfaat ilişkisi ve ritimlerinin uyumuyla, onların tam tersi yönde fikirler ihtiva eden Samim’in romandaki yeri bambaşkadır. Samim daha sessiz, sade bir münzevidir. Sorgulamaları, monologları ve daha da önemlisi kendi muhayyilesinde kurduğu Simeranya’sında yaşamayı pek sever. Besimin ahlaki noksanları, mide ve şehvet ekseninde sürdürdüğü yaşamı, Mefharet’in bağnazlık ve asrileşme arasındaki tereddütleri Samim’in dünyasında pek karşılığı olmayan iptidai meselelerdir. Samim memnun

olmadığı yaşamından kaçmak istercesine kurduğu ütopik dünyanın duvarlarını her gün harf harf, satır satır örer.

Anlatımdaki Zenginlik ve Kudret

Peyami Safa’nın gözlem yeteneği öyle kuvvetli ki, romanlarında hayata ve insana dair en ince ayrıntıları dahi yakalayabiliyor. Yalnızız romanını diğerlerinden ayıran en önemli özellik kullanılan çeşitli teknikler ve zengin anlatım biçimleridir. Modern anlatılarda sıklıkla rastlayacağımız flashback, montaj, iç monolog, bakış açısı kaydırma yöntemlerinden çoğu, Türk edebiyatında ilk kez bu romanda kullanılmıştır. Samim’in Meral’le son buluşmasından sonra yaşananları düşünürken yaptığı monologlar, Meral’in bunalımlarını yansıtan sahneleri ve kullandığı cümleleri harflerine varana kadar incelemesi ayrıca bunu yaparken flashback yöntemini kullanması, duruma iyi bir örnektir sanıyorum.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?