OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Tekinsiz Yakınlık

İsa Karaaslan

Nurdan Gürbilek’in “kaçmak, kovulmak ve dönmek” kavramlarını irdelediği denemelerinden oluşan kitabı İkinci Hayat, başlangıçta kendi ifadesiyle “yer duygusu” üzerine düşünmelerinden ortaya çıkmış. Fakat düşünürken, Walter Benjamin’in fragmanlarından “Eve dön! Her Şey Affedildi” üzerine dönen bir tartışma yazarın ilgisini çeker. Çünkü “Hiçbir zaman telafi edemeyeceğimiz bir şey vardır. On beşimizdeyken evden kaçmamış olmak.” Benjamin’in söz konusu fragmanındaki bu cümle kitaptaki denemelerde yazarın peşini bırakmıyor. Zira yazar, bu yazıları farklı cümlelerin yankılandığı bir gerilim hattında kurmaya çalıştığını itiraf ediyor. Bu bağlamda düşünürsek Edward Said de doğruluyor Benjamin’i, dünyayı bir yabancı ülke gibi görmenin insana verdiği hazdan bahsederken.

Deplasmanda Yazmak

Denemelerde, yazarın tartıştığı ev, yurt, sınır, mahalle, toprak, coğrafya kavramlarının şahsi okuma ve izleme serüveninin izdüşümüyle adeta bir bilinç akışı şenliği okuru bekliyor. Yazar, kitaptaki denemeleri Korona günlerinden önce bitirmiş olmasına rağmen haklı: “Sınırda bekleyen göçmenler ve sınır tanımayan virüsler: Bundan sonraki ‘yer’ fikrimizi büyük ölçüde onlar belirleyecek.” Öyle ki burada Edward Said’i hatırlatır yazar bize yine: “Bu dünyada bir göçmen ya da sürgünmüş gibi düşünmek gerekir.” Sürgünse, yazara göre, insanın doğup büyüdüğü yerle arasında zorla açılmış bir çatlaktır ve “Yazmak kendi evinde değil, deplasmanda yazmaktır.” Belki de bu yüzden, “Nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir.” diyordu Baudelaire.

Yazar, “yurt” kavramını irdelerken soruyu Tolstoy’a sorduruyor: “İnsana ne kadar toprak lazım?” Cevap yine Tolstoy’dandır, insana cansız bedeninin sığacağı kadar toprak lazım. İsmet Özel de benzer şekilde sormuş ve cevaplamıştı bu soruyu Üç Frenk Havası şiirinin Ölüm Cantabile bölümünde. Büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıydı hayata şair, “yerimi yadırgadım / yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka” derken. Gürbilek, bizi Tanpınar’ın günlüklerine götürürken, Tanpınar’ın satır aralarında da görürüz “yerini yadırgama” tavrını. Kendi olabilmek için kendinden başka bir yerlere kaçamamanın verdiği ızdıraptır bu. Evden kaçamamanın ızdırabı. Telafisi yoktur. Bu yüzden, “Sanki ben asıl ortada yokum da bir başkası, ben uyurken bu şiirleri yazmış gibi.” düşünür Tanpınar…

Yazının tamamını Okur’un 14. sayısında bulabilirsiniz: https://bit.ly/2CBpiBG

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?