Mustafa Bozoklu
Herhangi bir politik vakanın sebepler ve sonuçlar bağlamında muhasebesini yapmaya yeltendiğimizde genellikle güncel etmenlerin rasyonel düşünme yetilerimizi sınırlandırdığını görürüz. Herhangi bir hususun sağlıklı muhakemesi zamanın ateşinin düşmesine bağlıdır. Bu nedenle şairin “Dünyayı gazetecilerden öğrenmeyin.” yargısına katılıyorum.
Yapısöküm, Birey ve Kitleler
Özellikle Endüstri Devrimi’nden sonra toplumsal yahut bireysel tüm davranış biçimlerinin ekonomik göstergeler ile şekillendiği iddiasını ekseriyetle kabul ederiz. Bu kabul kısmen doğru olmakla birlikte her zaman için sınırlı kalmaya mahkum. Politik bir canlı olan insanın her eylemi onlarca farklı parametrenin gölgesinde şekillenmiş bir sarmalı andırır. Bu karmaşayı aşmak ancak farklı disiplinlerin müşterek zemininden olayları değerlendirmekle mümkün. İşte bu çalışma tarihin ve siyasetin büyük gündemlerinin insanın yalnızca maddi kaygılarıyla değil dikkate değer psikolojik dürtülerle şekillendiğini de bizlere göstermektedir.
Yapısökümcülük ise dünyada bir kimlik zenginliği yarattı. Betonarme kimliklerin insan hayatındaki yeri daha mikro kültürel inşaalarla daraltıldı. Bu ortamda insan psikolojisinin anlaşılması hususu daha zor ancak daha elzem bir mahiyet kazandı. Editörlüğünü Deniz Ülke Arıboğan’ın yaptığı Travmaların Gölgesinde Politik Psikoloji kitabı tam da bu noktada bize yardımcı olabilecek bir çalışma. Yapısal analizlerin yerini eserde yer aldığı biçimde birey eksenli ve kimlik merkezli tartışmalar devraldı. Tüm bu değişim artık bireylerden ve bunun yanında kendi kurgusal psikolojisini geliştiren kitlelerden bahsetmeden herhangi bir vakanın anlaşılmasının mümkün olmadığı sonucunu doğurdu.
Yazının tamamını Okur’un 15. sayısında bulabilirsiniz: bit.ly/3idf6PP