OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Yazarların Yazarı

Sümeyye Çiftçi

Tarhana; domates, soğan, kırmızı biber, nohut, maydanoz, nane, süzme yoğurt, kaya tuzu, kuru maya gibi olmazsa olmaz malzemelere, yöreye göre değişen farklı ilavelerle yapılır. İçindeki her bir malzemenin suyunu bırakma süresi, doğranma ölçüsü farklıdır. Tarhana kendine hastır; hem kuru hem taze hem geçiştirmelik hem doyurucu hem geleneksel hem moderndir. Bu terkip; sebzelerin dilinden anlayan, ağaçları yapraklarından tanıyan, çiçekleri kokularından bilen ama bildiğini bilmeden bilen Anadolu kadını için hiç zor değildir.

Kenar kısımları tamamen kuruyup orta kısmı hafif nemli kalana kadar gölgelik bir yerde bekletilen tarhanayı ufalarken çağrılan aile efradı ve komşularda artık ürünün son sözü- dür. Bunca alın terinden ve yağmur ha yağdı ha yağacak, yoğurt ekşi çıkacak, domates suyunu gerektiğinden fazla salacak, çocuklar koşarken içine toz-toprak kaçıracak stresinden sonra ufalanan tarhananın bez torbalara koyulma aşamasının verdiği mutluluğu, plastik ambalajlardaki hazır çorbalardan alanlar belki de hiç hissedemeyecekler.

Sonra günlerden bir gün çorbada az da olsa tuzu olan evlad-ü iyalden bir fert; soğuk bir kış günü mesai bitişinden sonra eve yorgun bir şekilde gelir. Yorgunlukla içtiği bir kase tarhana çorbasıyla önce anne karnının güvenli ortamına, oradan ülkesinin her bir köşesine gider, her bir bölgenin emeğini, kültürünü, kokusunu içine çeker. Bir koku ile kalp, kulak memesi kıvamına gelir, gözler suyunu yine erken bırakır ve gece hatıra elbisesini giyer.

Mekan ve Zamanın Aynılaşması

İshak Reyna’nın Yazarın Kuramı isimli derlemesini okuduğumda ben de bu duyguya kapıldım. Evrenin her bir köşesinden; beslendiği kaynakları, amaçları farklı ama yolları aynı yazarlar-şairler kulağıma bir şeyler fısıldadı. Hepsinin hemfikir olduğu tek ortak değer yazmaya karşı koyamamaktı. Elimde İshak Reyna’nın haritası, çiçekten çiçeğe konan bal arısı gibi kitabın sayfaları arasında hızlı duygu-düşünce değişimleri ile dolaşıp durdum. Balzac’ın Paris’inden Orhan Kemal’in Adana’sına, Disney’in İngiltere’sinden Tanpınar’ın İstanbuluna, Mayakovski’nin Rusya’sından Reşat Nuri’nin Ankara’sına, “tayy-ı mekan bast-ı zaman” ayarında yolculuklar yaptım. Kitap bir kuyu oldu ve ben kovayı her sallayışımda yeni bir insan, yeni bir mekan, yeni bir zamanı havsalama çektim.

Yazının tamamını Okur’un 15. sayısında bulabilirsiniz: bit.ly/3idf6PP

Bu yazıyı paylaş
Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?