OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Yazma Eylemi ile Arama Bir Şey Girmesini İstemem

Ne Okur? Söyleşileri

Söyleşi: Alev Alatlı

Konuşan: Fatma Kebire Gündüz

“Ne Okur?” söyleşilerinin bu sayıdaki konuğu yazar Alev Alatlı. Yazdığı kitaplar, aldığı ödüller, imza attığı önemli çalışmalar ile yakından takip ettiğimiz Alatlı, halen Kapadokya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı görevini sürdürmekte. Ayrıca TRT 2’de yayınlanan “İhmal Edilebilir Nasihatler” programının da daimi konuğu.

Günün en çok hangi saatini kendinize ayırmayı tercih ediyorsunuz?

Ben gündüzcüyümdür. Kendime sabah saatlerini ayırmayı tercih ederim. Ne kadar erken o kadar iyi. Işıkta daha iyi çalıştığımı anladığım için özellikle de yazın güneşle beraber kalkmak isterim. Ve en başarılı kitaplarım yazın çıkanlar olmuştur.

Çalışmaya başlarken herhangi bir ritüeliniz var mı?

Kocaman bir kahve! Eskiden sigara ile birlikte içerdim ama aklımı başıma toplayıp sigarayı bıraktıktan beri elimde kahve masanın başına geçiyorum. Yazma eylemi ile arama bir şey girmesini istemediğim için sabah gazetelere bakmam. Gündüz televizyon da seyretmem. Mümkün olduğu kadar kesintisiz 2-3 saat çalışmaya çalışırım. Saat 11 gibi kahvaltı ederim. Gazetelere bakarım, gerekiyorsa haberleri açarım. Başka iş yaparım. İki gibi tekrar çalışmaya otururum. Yaklaşık beşe kadar. O saatte mutfağa girip akşam yemeğini pişiririm. Günde biri on bir, ikincisi altı-yedi de olmak üzere iki öğün yerim. Sonra aile ile sohbet, meğerki çok önemli bir şey olsun, gece çalışmam. 

Sizce rutinler yaratıcılığı öldürür mü, güçlendirir mi? Vazgeçemediğiniz bir rutininiz var mı? 

Rutinlerimizi kendimiz icat ederiz. İşlerimizi düzene sokmak, verimliliğimizi arttırmak için. Bu bakımdan “rutin” kendi başına yaratıcılığı öldürmez. Tam tersine, kuvveden fiile geçirmenize yardımcı olur. Mesela, kimse bana “Horozlar ötmeden kalk, ekranın başına geç!” diye dayatmaz ama yaparım. Çünkü şafakla birlikte içim kıpır kıpır olur ve bilirim ki o gün de rutini bozmadan çalışabilirsem çok daha iyi iş çıkarıp, verim alacağım. Diyeceğim şu, erken kalkma ve kahve rutinimden vazgeçemez değilim. Ama vazgeçmek için bir neden görmediğim sürece de vazgeçmem. Ancak dikkat edin 9-5 mesai gerektiren bir işte çalışmakla, yazarlık mesaisini karıştırıyor olmayasınız. Yazar, tezgahı sabaha karşı üçte de açar, beşte de. Altıya kadar da çalışır, on bire kadar da. Bizim mesai saatlerimiz farklıdır ama rutin ille de vardır, yoksa iş çıkmaz. Yazarlığa, şairliğe heves edenlere bu sıra dışı saatler cazip gelir ama disiplin hep oradadır. 

İlham gelmesini bekleyenlerden misiniz, disiplinli bir şekilde çalışmayı sürdürenlerden mi?

Hayır, ilham gelmesini bekleyenlerden değilim. Bir kitaba başladığım zaman ne yazacağımı, nasıl ilerleteceğimi, nasıl bitireceğimi bilerek başlarım. Örgü örer gibi düşünün; yünü, şişleri alır oturur fakat kazak mı, hırka mı ne öreceğinizi bilerek başlamazsanız ortaya giyilebilir bir şey çıkmaz. Nihai ürün her zaman tam tasavvur ettiğiniz gibi midir? Hayır, bazen hikayeye (yakanın etrafına farklı bir renk atar gibi) yeni bir olay katarsınız. Tadı, dokusu değişir ama davası oradadır. Davası derken, neden yazdığınız. 

Bir yazar için yorulmak, yazının sıradanlaştığını hissetmekle aynı şeydir. Bazen olur, aynı cümleyi yineliyormuşsunuz gibi gelir. Sıkılırsınız. Böyle zamanlarda ben bambaşka bir konu aralarım. Hatta yepyeni bir konu araştırmaya, üzerinde çalışmaya başlarım. Her zaman işe yarar.

Yorulduğunuzda, iş veriminiz düştüğünde yeniden başlamak için sizi ne motive eder?

Bir yazar için yorulmak, yazının sıradanlaştığını hissetmekle aynı şeydir. Bazen olur, aynı cümleyi yineliyormuşsunuz gibi gelir. Sıkılırsınız. Böyle zamanlarda ben bambaşka bir konu aralarım. Hatta yepyeni bir konu araştırmaya, üzerinde çalışmaya başlarım. Her zaman işe yarar. Kısa bir zaman sonra tezgahtaki asıl işimi özlediğimi fark eder, yenilenmiş bir hevesle ona dönerim.

Zevk aldığınız aktivitelerden, uykunuzdan, dinlenme zamanınızdan çalışmak için ne ölçüde feragat edersiniz? 

Benim zevk aldığım aktiviteler de dinlenmem de yazmaktır. Uyku Allah’ın emri, keza hastalık da öyle ama dermanı yazıdadır. Onun için “feragat” ne kelime! Çalışamazsam ölürüm.

Bir işinizi tamamladığınızda biraz ara vermeyi mi yoksa hemen yeni işinize koyulmayı mı tercih edersiniz?

Ara verir miyim? Doğal olarak evet, bazen. Devre arası gibidir ama, süresine yaşadığım zaman dilimi karar verir. Gogol’un İzinde’nin, Şolohov Ödüllü yazarıyım biliyorsunuz. Kardeşler savaşa giriştiler, benim için ara verme zamanı olabilir mi?

Çalışırken arka fonda ne çalar?

Kesinlikle hiçbir şey! Aklımı çelecek hiçbir şey istemem. Türkü ki en sevdiğim, ruh sağlığımı borçlu olduğum müzik düzenidir. Türküye bile tahammül edemez olurum.

Okumak için belirli bir zaman ve mekan tercihiniz var mıdır? Şu an hangi kitapları okuyorsunuz?

Hayır, okumak organik bir iştir. Öyle zamanı, mekanı olmaz. De ki, Zelenski’yi düşünüyorum. Yerimden kalkar, kitabı bulur veya internette araştırır anında okumaya koyulurum. Bana hangi kitapları okuyorsun diye sormayın. Hangi konuyla ilgileniyorsun diye sorun. Çünkü bir konunun, bir fikrin peşine düştüğümde onunla uzaktan yakından ilişkili bulabildiğim her şeyi okurum. Celali İsyanları ile ilgileniyorsanız Dadaloğlu Külliyatı okuyacaksınız (veya tersi!) gibi. Bilmem anlatabildim mi?

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?