OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Zamanımızın Bir Seyyahı: Nazif Gürdoğan

Rasim Özdenören

Ben, Türkçenin seyahat edebiyatından az sayıda kitap ve yazar adı hatırlıyorum. Kuşkusuz, röportaj türünde ürünler verilmiştir. Ama Nazif Gürdoğan’ın ele alış biçimiyle verilmiş bir ürün olup olmadığını, doğrusu ben bilmiyorum. Falih Rıfkı’nın Zeytin Dağı’nda yer alan bazı yazıları ile İngiltere üzerine olan izlenimlerini, kendimi zorlayarak hatırlıyorum. Bir de, Erdem Bayazıt’ın İpek Yolundan Afganistan’a adlı nefis kitabı, unutulmazların arasında sayılmalı. (Erdem Bayazıt, o kitabını “birinci cildin sonu” diye noktaladığından, o gün bu gündür, ikinci teki ne zaman atacak diye bekliyoruz. Ama bence, kitabın yeni baskısında o bitirişi kaldırsın ve onun yerine sadece “son” kelimesi koysun, bu da yeterli olur. Çünkü kitap bu haliyle de bence bitmiş sayılır. Bu kitabın ikinci cildiyse yeni bir kitap olarak düzenlenebilir.)

Kısa, Açık ve Çarpıcı İzlenimler

Nazif Gürdoğan, şimdi, kendi köşesinde, daha öce çeşitli vesilelerle yolunun düştüğü Amerika’yı, bir de, bu son gezisi münasebetiyle anlatıyor. Öteki gezi yazılarında gördüğümüz temel özellikleri bu yazılarına da yüklüyor. Kısa, açık, çarpıcı izlenimler, birkaç cümleyle aktarılıyor. Hiçbir ayrıntının üstünde gereğinden fazla durulmuyor. Hemen bir yenisine geçiliyor. Böylece anlatılanlar, küçük küçük anekdotlardan hasıl olmuş bir bütünlük meydana getiriyor: Bir mozaiğin içindeki küçük çakıl taşlarının birleşerek yekpare bir kompozisyona ulaşması gibi.

Hicaz’dan Endülüs’e kitabında, esas itibariyle vaktiyle Osmanlı Devleti’nin hakim olduğu bölgelerden başlayarak İslam ülkesinin uzandığı yerler, artı, İngiltere anlatılmıştı. Zamanı Aşan Şehirler ile de, Bakü, Şeki, Taşkent, Semerkant, Buhara yolculukları aktarılıyor. Anılan şehir adlarına bakarak bu seyahatin nostaljik olduğu zehabına kapılınabilir. Bilakis, nostaljik değil, fakat aktüel güncel bir yolculuktur gözler önüne serilen.

Nazif Gürdoğan, kendisinin de bilincinde olduğu gibi, bize, Evliya Çelebi gibi, duyulmadık işitilmedik ülkelerin, duyulmadık işitilmedik özelliklerini anlatmaya merak sarmıyor. O diyor ki, ben herkesin geçtiği yollardan geçiyorum, herkesin gördüğü şeylere gözümü dikiyorum, ama buralarda başkalarının görmediğini düşündüğüm özellikleri, farklılıkları ortaya çıkartmaya çalışıyorum. Bu gezi yazılarını çekici kılan özelliklerinden birisi ve belki başlıcası da bu olmalı. Çünkü insan kendi gördüğü yerlerin başkaları tarafından nasıl görüldüğünü ve nasıl anlatıldığını da merak ediyor. Hele benim için, bu özellik iyice öne çıkıyor. Ben bir romanı bile içindeki macerayı izlemekten çok, o maceranın nasıl işlenmiş olduğuna dikkatimi yoğunlaştırarak okurum.

Nazif Gürdoğan, özel isim zikretmede asla nekes değil, onun yazılarından bir sürü yer ismi öğrendiğimiz gibi, çok sayıda insanla da tanışıyoruz. Bu alanda, ben, ondan daha cömert olan bir başkasını bilmiyorum. Bu bakımdan, rahat, kıskanmasız, açık ve hep veren el olma sevdalısı. Bütün bu izlenimlerimin çerçevesinde, Amerika izlenimlerinin (gezi yazılarının) kitaplaşmasını arzuluyorum. Hicaz’ı, Endülüs’ü, Asya’yı onun kaleminden yeniden keşfettiğimiz gibi, şimdi de Amerika’yı bir kere daha keşfetmek istiyoruz.

Ve Yeni Roma

Ve işte Amerika izlenimleri: New York’tan Los Angeles’e Yeni Roma Dünya ve İslam tarihini bilen, ayrıca usul tarih bilinci taşıyan Ersin Nazif Gürdoğan bu kitabıyla önümüze bir soru koyuyor: Yeni Roma neresi? O, elbette, benim, şimdi yaptığım gibi soruyu önümüze pat diye getirmiyor. Bu soruyu bizim kendi kendimize sormamızı sağlıyor. Roma… yani bir zamanlar Türk fatihlerinin, Türk akıncılarının hedefi olan ütopik ülke.. adı Roma olmakla birlikte, bildiğimiz kent Roma’yı aşan ya da bildiğimiz ülke Roma’yı aşan bir düşsel diyar. İşte bu “Roma”, bir zamanlar şimdiki bildiğimiz Roma idi. Gedik Ahmet Paşa Otranto’ya çıktığında o Roma’ya bir menzil mesafeye kadar yaklaşmıştı. O Roma’nın bir adı da Kızıl Elma’dır. Fethedilen ülkenin bir menzil ötesinde duran diyar. Kızıl Elma orasıdır. Ya da oradadır. İşte Gürdoğan, önümüze bugünün Roma’sının ya da Kızıl Elma’nın neresi olduğu ya da nerede bulunduğu sorusunu getiriyor.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?