OKUR, Kitaplar Yalnız Kalmasın Diye Çıktı
 

Zamanın Hem İçinde Hem Dışında

Ayşegül Genç

Kurmaca eserlerde zamanı ele alırken genelde psikolojik olan, iç zamanın bir kısmını oluşturan ve geri dönüşler, başlangıçlar ve bitişlerden oluşan, romanın kronolojik akışının içinde kendine alanlar açıp genişleten zamandan bahsederiz. Bir de eserin dışındaki zaman vardır. Yazarın yaşadığı çağın etkisi, romanı yazdığı süreç, dönemin olayları, değer yargıları etkili bir şekilde dış zamanı oluşturur. Stevick’in çelik kancalar dediği bir bağ ile yazar yaşadığı zamana bağlıdır ve ortaya koyduğu eser de bundan bağımsız değildir.

Geçtiğimiz aylarda, doksanlı yılların karamsar yapısını ele alan iki roman yayımlandı. İz Yayıncılık’tan çıkan Karla Karışık romanı İbrahim Aslaner, Muhit Kitap’tan çıkan Karanlık Rüzgar romanı ise Emine Batar imzası taşıyor. İki kitap da dış zaman ile iç zamanı harmanlayan yapıları, dönemi anlamaya katkı sunan karakterleri, insani ve toplumsal gerçekliği yansıtan betimlemeleri ile takdiri hak ediyorlar.

Karla Karışık romanı doksanlı yılların Türkiye’sinde Tokat’ta dolayısı ile merkezin uzağında ama insanı merkeze alan kurgusu ile daha genel bir bakışı yansıtırken; Karanlık Rüzgar romanı aynı yıllarda cereyan eden başörtüsü yasağını ve karakterlerin yasakla birlikte değişen iç dünyalarını aktarıyor.

Bundan Sonra Yazacakları İçin Altyapılar Oluşuyor

İbrahim Aslaner’in dönemin sosyolojik yapısını dolayısı ile insanların yaşayış biçimlerini, geleneklerini, değerlerini, mahalle yapısını, sokakta var olan yaşantıyı başarılı bir şekilde aktarması nasıl titiz bir ön çalışma yaptığını ortaya koyuyor. Sokak isimleri, dönemin popüler markaları, şehrin sembol binaları, merkezin her alana ulaşmış politik ve ekonomik dili romanda yerini alıyor.

Yazar, hem atmosfer oluştururken hem de insanın iç dünyasını aktarırken hareketi, aksiyonu ikinci plana atmıyor. Böylece akıcı, okurun merakını diri tutan bir kurgu oluşturmayı başarıyor. İki ayrı nehrin akışı üzerinden ortaya koymaya çalıştığı üst kurmaca tekniği ile romanı yazma işini romanı yazarken göstermeye gayret ediyor. Bu anlamda yazarın yazacağı diğer romanlar için bambaşka altyapılar oluşuyor diyebiliriz. Çünkü başarılı hiçbir romancı tek bir teknikle yetinmez, kendini hem kuramsal anlamda hem de türün diğer eserlerini yakalama/ geçme anlamında geliştirmeye devam eder.

Karanlık Rüzgar romanı ise içeriyi daha fazla ön plana çıkarmış bir roman. Başörtüsü yasağının uygulandığı yıllarda, üniversitede okuyan beş üniversite öğrencisinin yaşadığı üç günü anlatıyor. Romanda sadece beş arkadaşın değil, yasakları uygulayan yöneticilerin iç dünyaları da verilmeye çalışılmış. Emine Batar’ın kelimeleri itina ile kullanması umudu diri tutmak adına başarılı. Eser, tek bir olay çevresinde gelişse de kişilik yapıları, tepkileri, ilişkileri farklı olan insanlar aynı olayı farklı anlatıyorlar.

Kış Mevsimi

İki romanın da arka planında dondurucu bir soğuk, insanın içine işleyen karlı ve buzlu bir hava var. Kış mevsimi, iki roman için de çabayı, hayata tutunmayı barındırdığı için ve mücadele atmosferini tamamladığı için özellikle tercih ediliyor. Dış zaman, iç zamanın içine bu şekilde yerleşiyor belki de.

Karla Karışık romanının simitçisi bizi sokak sokak gezdirirken; kahvehane, fırın, otogar gibi yerlerde oyalarken aslında helal kazançla ilintili bir çabayı, üşürken insanı ısıtan bir hareketi de ortaya koyuyor. Fikirleri farklı insanların aynı baskılar altında yan yana gelişi, donmamak için birbirine sokulan/ yaklaşan insanlardan farklı değil. Karanlık Rüzgar’daki elleri hiç ısınmayan beş arkadaş için ise kış mevsimi donmamak için birbirine sokulmaktan ziyade çırpınmak anlamına geliyor. Hem çağrışımları hem de içinden geçilen mevsim itibarı ile iki romana da eklenmiş ana figürlerden biri oluyor kış mevsimi.

Sanat da, dondurucu soğukta bir kuytu gibi. Onun vesilesi ile bir romanda yaraların üzerinde gezinen el, diğer romanda tek bir yaradan yola çıkarak insanın varlığına, değerleri ile var olma kaygısına kadar uzanabiliyor.

Henüz yorum yok...

Yorum yapmak ister misiniz?